ÖNCE ÇÖZÜM MÜ YOKSA EKONOMİ Mİ?(1) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

ÖNCE ÇÖZÜM MÜ YOKSA EKONOMİ Mİ?(1)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Düşünürken, toplumsal yapımızı da analiz eden bazı insanlarımıza göre “siyasi sorunla uğraşmayı bırakıp ekonomiye odaklanmamız” gerekmektedir..

Bu öneriler bana 1963’ler sonrasını hatırlatmaktadır. Ki o yıllarda da kıyasıya tartışıyorduk: “Önce ekonomik kalkınma mı yoksa siyasi sorunu çözmek mi?”


Bu süreç “talihsizlik” ifadesinde vurguladığımız toplumsal “kaderimiz” olmalıdır. Nitekim yaşanan olaylarıyla aradan 56 yıl geçmesine, Barış Harekâtının gerçekleşmesine karşın hâlâ soruyoruz: “Önce siyasi sorunu mu çözelim yoksa Ekonomik büyümeyi mi gerçekleştirelim?”

*****

ASLINDA Grans Montana’dan beridir siyasi soruna yönelik ilgi, “Sn. Akıncı ile zaman zaman bizim medyaya da kurulan Anastasiadis odaklı “haber ve yorumlardan” öte değildir.

Hatta Doğu Akdeniz’deki olayların bile gerisine düştüğünü söyleyebiliriz.

Bu alâkasızlığın en büyük nedeni de şüphesiz müzakerelerin sürekli sonuçsuz kalmasıdır! Nitekim ne zaman çözüm umuduyla ayağa kalksak, sükûtu hayale uğramaktayız! Bu nedenle de “evet Kıbrıs siyasi sorunu kilitlenmiştir” diyebiliriz!. Dolayısıyla zaten asli görevidir: Siyasi sorunu Sn. Cumhurbaşkanı Akıncı’ya havale edip halkın ve hükümetin sosyoekonomik sorunlara yönelmesinde fayda vardır.. Ne var ki:

ZATEN asıl sorun da bu değil midir? “Çözüm olmadan bırakın ekonomik büyümeyi, bünyemizde yarattığı sorunlarını bile çözmemizin mümkün olmadığı gerçeğini bizzat yaşamıyor muyuz?

Mesela tüm etkinlikleri, resmi gayri resmi faaliyetleriyle aramızda olan BM’ler ve AB’e ait “misyon sahibi kişilere, görevlilerine, şu veya nedenle maddi manevi katkılarına” karşın sürekli neden ekonomik yönden büyük açmazlar yaşadığımızı sorgulamıyor muyuz? Üstelik “Türkiye’nin desteğine rağmen” demiyor muyuz?

BU nedenle tabi ki “yumurta mı civcivden yoksa civciv mi yumurtadan” çıkmaktadır gibilerinden bir mantıkla kalkıp da “önce ekonomi sonra çözüm” yada “önce çözüm sonra ekonomi” diyecek halimiz yoktur!

Fakat ikisini bir yerde yürütmenin mümkün olduğunu da söyleyemiyoruz değil mi? Bu nedenle: *****İŞTE ASIL SORUN (2) Tatar-Özersay Koalisyon Hükümetini yukarıdaki “fikirler dizisi” içinde değerlendiriyorum. Çünkü izlediğim kadarıyla “Kıbrıs siyasi sorununu” artık sadece Sn. Cumhurbaşkanı değil, Hükümet de yetki ve sorumluluk alanı içinde çok yakından izleyip değerlendiriyor!

Hatta bu konuda (çok da rizikolu olmalı) mesela Maraş’ın açılması gibi bir girişim başlatıyor!

ÖTE yandan “hükümet” alışılmışın dışına çıkarak AB ve BM’lerin siyasi soruna ilişkin karar ve tutumlarına şerh koyabiliyor, Doğu Akdeniz’deki enerji olayına balıklama dalıyor…

Elbette bir hükümet “bostan korkuluğu değilse KKTC ile ilgili tüm sorunların yetkili ve sorumlusu olacaktır da tabi ki Sn. Cumhurbaşkanı ile “istişare” ederek!

Oysa Cumhurbaşkanlığı makamıyla Başbakanlık makamı arasında sürtüşme vardır.. Bunun da kendi iç politikamızdan kaynaklı bir başka sorunumuz olduğunu vurgulayarak sadede geleyim: *****

BAKIN, “Yap işlet devret” modeliyle Ercan’ı devasa bir havaalanı haline getiriyoruz da “mevcudunun” ötesinde işlevi ne olacak? Örneğin bu havaalanını büyütmemizin yüzü hürmetine İngilterelerden, Amerikalardan, Avrupa yada Nijerya Avustralya’dan falan direkt uçak mı inip kalkacak pistlerine?

Örneğin Mağusa limanının çalışma sistemiyle yapısı değiştirildiğinde Türkiye dışındaki ülkelerden gemiler mi bağlanacak rıhtımına!

Örneğin Telekomünikasyonu “kamu özel ortaklığı sisteminde yeniden yapılandırırsak” e-devlet mi olacağız şıp diye!

Yada Kıb-Tek’in yönetim mekanizmasının çalışma sistemini değiştirsek elektrik akımları mı artacak, faturalar mı ucuzlayacak? Değirmen ayni değirmense ne değişecek? Yerel Yönetimler birleştirilse ne olacak eğer mevcut “devlet koşulları” değişmeyecekse!

KISACA: Önümde Hükümetin madde madde sıraladığı, “5 ayda yapacağız” dediği çok iddialı bir taahhütnamesi vardır!Tarım’dan eğitime, sanayiden sağlığa, ulaşımdan enerjiye hatta inanmayacaksınız ödenecek borçlara kadar var oğlu vardır!

Ki bunların çoğu zaten Tatar Hükümeti’nin programında da vardır ama değil mi ki TC ile yılan hikâyesine dönen şu Mali ve Ekonomik Protokol uygulaması var.. “Hazır elbiseyi dikmişken hepsini içine alacak büyüklükte yapalım da verdiğimiz sözleri tutalım politikası” tabi ki fırsatın geçerli akçesi oluyor!

FAKAT Hükümet, altına girdiği tüm bu “taahhütleri” bu çözümsüz ortamda ve ambargolara karşın gerçekleştirebilecek mi? Siyasi konumumuz itibarıyla kimle nasıl ekonomik bağlantı kurulacak? Mersin gümrüğü ötesinde hangi limana demir atılacak? Yeşil hat tüzüğü de olmasa patatesimiz kime nasıl satılacak? 30 bin dönüme düşmüş narenciye bahçeleri değerlendirip nasıl yeniden yetmiş seksen binlere çıkartılacak? Küçük sanayi ürünlerimizi hangi ülkelere ihraç edebileceğiz ki?

KISACA Demoklesin kılıcı gibi ense kökümüzde duran “çözümsüzlük” devam ederken, tutun ki tüm çabalara karşın bir punto yukarı çıkarız da onun bile faturasını kat katıyla pahalıya ödeyerek!

Çözüm bu nedenlerden dolayı çok gereklidir.. Gerçekleşmediği sürece geçen her gün toplumca kaybımızdır..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar