Ehali tam da pardonluk durumdadır.
Hem da ne pardon.
Başbakan’ın TOMA’nın memlekete gelip gelmediğinden haberi yokmuş da ehali buna çok kızmış.
Nasıl olur da Başbakan’ın haberi olmaz.
Olmaz, olamaz.
Olmamasından da daha normal bir durum olamaz.
Ehali, Başbakan’ın “yetkili yetkisiz” olduğunu bilmiyor mu?
Çoğu zaman vitrin süsü olduğunu bilmiyor mu?
Yapacaklarının görevden alma-göreve atamayla sınırlı olduğunu bilmiyor mu?
Bu durumun 1974’ten beridir böyle olduğunu bilmiyor mu?
***
TOMA alımı için geçmiş dönemde Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı bütçesine para konmuş.
TOMA alınacak ve Polis Çevik Birliği’nin kullanımına verilecek.
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı kime bağlıdır?
Kağıt üzerinde Başbakanlığa, gerçekte Türkiye Genel Kurmay Başkanlığı’na.
Polis kime bağlıdır?
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na.
Peki soru şudur;
Terfilerde bile Başbakan’a bilgi verme nezaketi göstermeyen polis TOMA ile ilgili Başbakan’a bilgi verir mi?
Vermedi herhalde.
Vermedi diye Başbakan “bilgim yok” dedi.
Peki bu durum normal mi?
Normal bir devlette normal değil, bizimkisi gibi bir devlette normal.
Mesele Başbakan’ın bunu kabullenip kabullenmeyeceğindedir.
Bu mesele üzerinden konuyu ele alıp sonuçlandırmazsak 1974’ten bu yana 39 yıl geçti bir 39 yıl daha geçer.
Biz de kendi kendimize dertlenerek kahrederiz sadece.
***
Polis komutanı diyor ki;
“20 yıldır en az 20 tane yazı gönderdik, ‘buraya bariyer yapın’ dedik. Yapmadılar.”
Bariyer yapılması istenen yolda her yıl mutlaka ölümlü trafik kazaları meydana geliyor.
Direksiyon hakimiyetini kaybeden bir sürücü karşı şeride geçiyor, karşı şeritte kendi yolunda giden biçareyi biçiyor ve canlar gidiyor.
Dün de öyle oldu.
Şükran Altunsoy, 34 yaşında genç bir anne yaşamını yitirdi. 2 küçük çocuğu yaralı.
Niye?
20 yıldır o yola bariyer yapılmadığı için.
Peki 20 yıldır o yola niye bariyer yapılmıyor ve niye göz göre göre insanların ölmesine göz yumuluyor?
Niye ikazlar dikkate alınmıyor?
***
Statüko işte budur.
Devletmiş gibi olan bir devlet kurduk.
Trafikten sorumlu bakanlığı var, trafikle ilgili daireleri var, trafikle ilgilenen sivil toplum kuruluşları var.
Görüntüde her şey tamam.
Fakat gerçekte tüm diğer sorunlarda olduğu gibi Kıbrıs Türkü’nün bu sorunu da çözülmüyor.
Çözülmemesinin bedelini Kıbrıs Türkü canıyla ödüyor.
Ve bu böyle sürüp gidiyor.
***
Gerçek bir devlete nasıl ulaşırız bilir misiniz?
Yukarıdaki 2 örnekten hareketle;
Başbakan çıkar ve der ki “GKK ve polis bana bağlı olmayabilir ama biz hükümet olarak TOMA istemiyoruz, ihalesini iptal ettik, ülkeye girişini de yasakladık…”
Ulaştırma Bakanı ilgili birimlerini arar ve der ki;
“Bütün işinizi bırakıyorsunuz, Hamitköy-Haspolat çemberi arasındaki yola 2 günde bariyerler yapıyorsunuz. Gerekirse 24 saat çalışacaksınız…”
Başbakan ve Ulaştırma Bakanı bunları diyebilirler mi?
Bence diyebilirler.
Diyemezlerse vatandaş “sandığa gittik oy kullandık, ne değişti” diye sormayacak mı?
Öyle ya bu statüko sürecekse niye oy kullanıyoruz…
Egemenliğimiz iğdiş edilmeye devam edecekse ve yollarda öleceksek…
