MÜZAKERELERİN TADI KAÇTI! (ÇÖZÜM ANASTASIADIS İLE OLMAZ!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

MÜZAKERELERİN TADI KAÇTI! (ÇÖZÜM ANASTASIADIS İLE OLMAZ!)

Müzakerelerin tadı kaçtı. Çünkü masadaki taraflar için artık “hayal” edebilecekleri bir çözüm olasılığı da kalmadı! Amiyane ifadesiyle “sermayeyi tükettiler.”
Nitekim müzakereler başlarken büyük ümitler yeşerten ve çözüm olasılığını heyecanla seslendiren genç Dışişleri Bakanı Özdil Nami artık kırgınlığını gizlemiyor.
Öte yandan Müzakereci Özersay da “aslında müzakerelerin bittiğini, her şeyin tüketildiğini” söylerken bundan sonrası için “belki al-ver aşamasına geçebiliriz” demektedir…
Eroğlu cephesine gelince: Doğruya doğru, “öneri vermeyen, bir dilenci gibi avucu önünde açık sürekli “isteyip, ver ver” diyen Anastasiadis”e karşı müthiş bir performans sergilemektedir. Her vesile ile Kıbrıs’la ilgili tüm kesimlerin dikkatini çekecek sürekli açıklamalar yapmakta ve Kıbrıs Türk halkının “çözüm istediğini” duyurmaktadır.
Üstelik bu kez Anastasiadis’e politik fark da atmaktadır. Nitekim geçmişte iki taraf arasında varılan bazı mutabakatların geçerli olmasını savunurken, Anastasiadis tam tersi tutumda bunları reddetmektedir! Üstelik Annan planını referans almayan tutumunu sürdürürken, çok uzaklarda bir hatıra olarak kalmış Kıbrıs Cumhuriyetine sarılacak kadar da çelişkiler içine düşmekte!
ZATEN TIKANIKLIK DA BU TUTUMDAN KAYNAKLANMAKTADIR. Müzakereler başlarken Anastasiadis Türk tarafına çözümün başlığını oluşturan “tek egemenlik, tek uluslar arası temsiliyet, tek yurttaşlık” ilkesini kabul ettirdiydi. Türk tarafı da Anastasiadis’e “federe kanatların da kendi içlerindeki egemenliklerini hatta bu egemenlik alanlarına karışmayacaklarını” kabul ettirdiydi.
Müzakerelerde ise tam ters bir tutum sergiledi. Nitekim bu konuda Özersay özetle şöyle diyor:
“Müzakerelerde ucu açık bir görüntü var… Anastasiadis’le 2013 yılı başında müzakerelere başlamayı ve kısa sürede sonuçlandırmayı düşünüyorduk. Yalnız süreç beklentilerimin altında gitti ve ekonomik krizden dolayı gecikti… Ardından Anastasiadis masaya oturmak için beklenmedik şekilde bazı isteklerde bulundu… Örneğin Maraş konusunda kendisine bazı tavizler vermemizi istedi… Daha sonra AB’nin de masaya temsilcisi ile oturması için ısrar etmeye başladı…”
Aslında yapılan rutin açıklamalardan da biliyoruz: Anastasiadis ne pahasına olursa olsun bir kısım Rum’u Kuzey’e taşımayı koydu kafasına. En azından yıllar önce tartışılan “üç özgürlükleri” koparmaya çalışmakta, “serbest dolaşım, serbest ikamet ve serbest mülk edinme” haklarını elde etmeye çalışmaktadır.
Tabi bunu açık seçik seslendirmemektedir. Fakat tutumuna baktığımızda “tek egemenlik” başlığının altında “bütün” yahut “birleşik Kıbrıs”ın yattığını görüyoruz. Devamlı Rum Cumhurbaşkanı ile oluşacak federal yapıda Kıbrıs Cumhuriyetinde olduğu gibi “azınlık çoğunluk” temsiliyetine dayanan ve Yüzdelik oranla ifade edilen bir devlet statüsü! (KC’de yüzde yetmiş Rum yüzde otuz Türk oranı vardı.)
YALNIZ HATIRLATMAK ZORUNDAYIZ: Mesela Maraş konusunda da “birleşik Kıbrıs” konusunda da hatta “Rumların Kuzey’e dönmesi” konusunda da Rum liderliğini cesaretlendiren Türk tarafı olmuştur! Hâlâ ve mesela “Maraş’ın Rum’a iade edilmesi için Rum ve AB örgütleri ile birlikte çalışan Türk örgütler vardır! Ve laf da anlamıyorlar! Ne Maraş’ın kapsamlı çözüm sonunda mülk pazarlığı yapılırken ele alınacağı yönündeki resmi açıklamalarına karşın ne de Ankara’nın kabul etmemesine karşın! E bu kadar “barış” olmaz! Nitekim bu ikili etkinliklerin verdiği zararları, uzlaşmazlığı ile Anastasiadis’in tutumunda görüyoruz!
Öte yandan şu “Birleşik Kıbrıs!” Hâlâ ve aynen Anastasiadis düşünceleri ile savunan bir Kuzey “Türk kesimi” gerçeği yok mudur?
O zaman “Anastasidis az bile istiyor” demez misiniz?              
**********      

VE TAKILDIĞIM: (ANAYASA’YA “EVET” DEMEK!)
Şimdi bazı kesimler halkı hem Anayasa’da yapılan değişiklikler konusunda bilgilendiriyorlar hem de “evet” yahut “hayır” demeleri için “kendilerine özel” kampanyalar başlatmak istiyorlar.
Daha önce de yazdık: Halk Anayasa’daki değişikliklerle ilgilenmedi! İlgilenmek zorunda da değildi. Nedeni basit: Çünkü bu değişiklikler yapılırken kimse halkın bilgisi ile ilgisine getirmedi! Dolayısı ile halk da ilgilenmedi!
Buna karşılık Meclis’teki vekiller, referandumda “evet” veya “hayır” denmesini isteyenler bizatihi “halk kesimlerini” temsil eden siyasi partilerle STÖ’ler “Evet” veya “hayır” demek onlardan, “evet veya hayır” oyunu kullanmak da halktan!
Bugüne kadar bu ülkede bütün karar ve icraatlar hep bu minval üzere kabul görmediler mi? Halk kendini temsil edenlerin peşinde “söylediler yaptım” demekle yetinmedi mi? Eee, şimdi nereden çıktı “bilgilendirmek işgüzarlığı!”


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar