Müzakereler rölantiye alındı (Eide müzakere masasındaki haklı ile haksızı işaretleyebilir mi?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Mayıs 4, 2024
Köşe Yazarları

Müzakereler rölantiye alındı (Eide müzakere masasındaki haklı ile haksızı işaretleyebilir mi?)

BM’ler  Kıbrıs Özel Temsilcisi Eide beklenildiği gibi müzakerelerin  Nisan ayından önce  başlamasına ihtimal vermiyor!  Anastasiadis’in kalp ameliyatından kaynaklı bir gecikme olacağı belli…
Eide geçen günkü açıklamasında şunları da söylüyor: “Bir tarafın niye  masayı terk ettiği çok iyi biliniyor. Prensipte Eroğlu  masada ve Anastasiadis’i bekliyor…”  Eide tarafları işaretleyerek  şu ilginç saptamalarda da bulunuyor: “Benim tarafım her zaman haklıdır ve diğer taraf her zaman yanlıştır”  demenin işin kolayıdır.  Bunu herkes yapabilir!  “Ben haklıyım ama diğer taraf da bir argümandır” diyebilmek ise   her zaman diyaloğu yeniden başlatır…”
Kısaca Eide diğer BM’ler  Temsilcilerine benzemiyor.  Siyasi sorunun zaman zaman felsefesini yapıyor. İnsanlar arası ilişkilerin psikolojisini siyasi  soruna adapte ederek Türk Rum taraflarına yol göstermeye çalışıyor.  Geçmişteki tecrübelerini Kıbrıs sorununda kullanmak istiyor.  Kısaca pragmatik bir tutumla sonuç almaya çalışıyor. 
FAKAT EİDE’NİN DE  BİR EKSİĞİ  VARDIR:    Öteki tüm BM’ler temsilcileri gibi siyasi sorunu müzakere sürecindeki tıkanmalardan  kurtarmak için  her iki tarafa da “haklısınız” deme  metodunu kullanıyor!
Oysa aradan kırk yıl geçti. Artık masada müzakereleri sürdüren Türk ve Rum tarafları ne tümden “haklıdırlar” ne de tümden “haksızdırlar!”   Biri haklı ise diğeri kesinlikle haksızdır!

Müzakere masasındaki bu gerçeği görmeden Eide’nin iki tarafın da empati kurarak birbirlerinin haklarına saygılı olmalarını istemesi çok insancıl ve asilane bir siyasi  yaklaşım da  olsa,  “çözüme hizmet etmiyor!”
O masada bir tarafın  “haksız”  olduğunu yine o masaya vurarak dünya alemin duyacağı  sesi çıkarmazsa Rum tarafı  elindeki siyasi  olanaklara dayanarak  daha çok gevezelik yapmaya devam edecektir! Mesela:     Eide  Anastasiadis’in müzakereler prosedürü dışında Eroğlu’nu çileden çıkartan isteklerde bulunduğunu bilmez mi?               Eide hemen her  müzakerede Anastasiadis’in “şu köyü, bu toprağı da istiyorum,  Kuzeyin yüzde şu kadarının iade edilmesi gerekir” diyerek Eroğlu’nu kışkırttığının yabancısı mıdır?
Eide Annan planı ve sonrası müzakerelerde iki taraf arasında varılan mutabakatların Anstasiadis tarafından yok sayıldığını bilmiyor mu?
Eide en temel siyasi sorunlardan biri olan “dönüşümlü başkanlığı”  Anastasiadis’in kabul etmediğini kalıcılığı ile hep Rum Cumhurbaşkanı istediğini bunun için dayattığını işitmedi mi?
Eide müzakereler Şubat’ta başlarken  “Tek devlet tek egemenlik” uzlaşısına karşın her iki federal kanadın “kendi içlerinde bağımsız olacakları ve birbirlerine karışmayacakları mutabakatına da vardıkları halde Anastasiadis’in cırlayarak böyle bir şeyi kabul edemem dediğini bilmez mi?
Eide Rum tarafının siyasi eşitliği,  Türkiye’nin garantörlüğünün devamını, TC kökenlilerin Kuzey’de kalmalarını istemediğini duymadı mı? 
O ZAMAN O MASADA KİM HAKLIDIR KİM HAKSIZDIR? Eğer varsa Eroğlu’nun da müzakereleri tıkayan öneri ve muzırlıkları, onların da bircik bircik ortalara dökülmesi gerekir dedikten sonra soralım.
Tarafların pozisyonları bu kadar açık ve net ortada iken Eide hâlâ  masadaki bu çok somut  “anlaşmazlık konuları” ve  “anlaşmazlık önerileri” nedeniyle  mesela  Anastasiadis’li Rum tarafına dönerek,  “sürecin lafzına aykırı davranıyorsun”   diyemiyorsa, sittin sene daha müzakerelerden sonuç çıkmaz!       Ha denecek ki müzakere masası ne mahkeme yeridir ne de cezalandırma merciidir.  Çözüme çare bulmak yeridir!”  “Amenna” deriz,  ve ekleriz:  Öyleyse  hadi böyle devam edin! Bakalım sonuç alabilecek misiniz?         

**********   


    Şu mübarek su: (Başına gelmedik kalmadıydı!)
Yıllar  önceydi Ve rahmetlik İsmet Kotak’la “TC’den borularla Kıbrıs’a su akıtılacak” diye yazdığımızda bizi tefe koyup  çalışıyor,  Kotak’ın karikatürlerini yaparlarken şöyle diyorlardı: “Hadi gene iyisiniz iyi!  Aha Türkiye’den Kuzeye billur sular akacak!” 
Sonra Demirel adayı ziyaret ettiğinde akacak suyun müjdesini verdiydi.  Koca TC Cumhurbaşkanını günlerce alay ederlerken,  “fıskiyeli” karikatürler çizip altına da Demirel’i koyuyorlardı!
Bir süre daha geçti.  Bu kez fakat ciddi ciddi  “Manavgattan Kuzey’e su akıtılacağına ilişkin proje resmen yatırım haline getirildiydi.   Bizimkilerde bir feryat daha:  “Eğer o su bu kuzey’e akarsa tükürün suratıma!”
Neyse ki kimseler kimselerin suratına tükürmeden her iki yakada da barajlar yapıldı ve başladı denize borular döşenmeye.  Sesler yine duyuldu: “Vallahi inanmam.  Hade yavu sen da. Ne çocuk oyuncağıdır da  denizden gelecek! Bak görecen kalacaklar yarı yolda…”
Veee! Baktılar  ki bu işin şakası yok bu su vallahi de ve gerçekten  ha geldi ha gelecek,  ha aktı ha akacak,  bu kez de başladılar şöyle demeye:  “Ama çok pahalı olacak.  Türkiye anamızı ağlatacak! Kim bilir ne kadar su parası ödeyeceğiz!”
  “Teknik akıllı” uzman kişilerimiz ise aldılar ellerine kalemleri kağıtları yazdılar ki bu su kimseye yar olmayacak! Çizdiler ki  üstüne üstlük topraklarımızı mahvedecek!
ONCA MÜCADELEYE KARŞIN SU GELİYOR: Tabii çok maraz ettiler!  Fakat felek utansın! Elden ne gelir ki? Nasılsa tutsak almış bizi Türkiye!  Susuz bırakır öldürür,  suya boğar yine öldürür!
Sonuçta anladılar ki su gelecek,  borulardan akacak,  bağlara bahçelere  hayat verecek…  Bari dediler nemalanalım! 
İşte son günlerde  “KKTC’ye akacak su ile  ilgili haberler bu nemalanma üzerinedir!”  Nitekim geçmişten kalma  “olasılığı”  ile bu suyu ya Türkiye’nin bu konuda çok deneyimli Devlet Su İşleri İşletecek ya  Belediyeler işletecek  yahut DSİ ile Belediyeler veya KKTC’nin Su İşleri birimleri falan işletecek… 
Tam bu sırada bir de baktık ki devreye hemen Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı girdi.   “Suyu kesinlikle biz yöneteceğiz”  dedi…
Cebimdeki kâğıt parçasını çıkardım,  arkadaşa “kalemin var mı” dedim, verdi   ve unutmayayım diye yazdım.  “Demek ki neymiş?  Marifet yapıp üretmek değil,  başarıp kazanmak da değil…  Hele büyük düşünce hiç  değil! Nitekim yıllardır alay edilen su projesi ne zaman ki gerçekleşti, “hop” dendi! Sahibi mutlakı biziz!”  
Bir mahzuru yoktur, elbet öyle olmalıdır ama yukarıda da yazdık.  Bari kadir kıymet biline!
     **********
Kısaca takıldığımız:   (Mağusa beklemede mi?)  
 

        Mağusa Belediye Başkanı İsmail Arter’i bir türlü ziyaret edemedim.   Oysa soracağımız ve  cevaplarını beklediğimiz yığınla sorun var.  Mesela Kayalp tarafından “büyük proje” olarak gerçekleştirilen  Kanalizasyonun hâlâ art sarsıntıları devam ediyor ki   Mağusa bu kanalizasyon çalışmaları sırasında bombalar yemiş Kobani’ye döndüydü…         Kısaca hâlâ asfaltlanmamış delik deşik yollar,  kapatılmamış  çukurlar,  trafik işaretleri yoksunluğu ile  her gün onlarca araba kazasına neden olmaya devam ediyorlar!
Mağusa’yı kadersiz halleri ile  daha önce de yazıyorduk.    Mesela:          Ne bir kent olabildi ne kasaba!      Ne üniversite kenti olabildi ne turizm kenti!    Ne sanayi kenti olabildi ne liman kenti!     Ne balıkçı yöresi olabildi ne tarım beldesi!
Kaldı ki  on katlı apartmanın yamacında villa! İki katlı evin tepesinde apartman!  Yani nazım planı yok!  Dahası zaten turistik oteli yok,  denizi var halkının doğru düzgün yararlanacağı sahili yok!
Bu Mağusa’dan söz ediyoruz!  Ve hep üzerine değecek o sihirli değneği bekliyoruz?  Dolayısıyla soruyoruz:  Daha ne kadar bekleyeceğiz?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar