MÜZAKERELER “KARŞILIKLI ÖNERİLER” DÖNEMİNE GİRDİ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

MÜZAKERELER “KARŞILIKLI ÖNERİLER” DÖNEMİNE GİRDİ!

Kıbrıs siyasi sorununda can sıkıcı gelişmeler yaşanırken “kaçınılmazlığı” nedeniyle sıkılan canımıza karşın;  yine de müzakerelerde neler oluyor sorusuna cevap vereceğiz diyerek  helak oluyoruz!  Sanki üstümüze vazife imiş gibi!
Ve tabi ki eğer sizin de sıkılan canınıza,  bıkkınlık ve  öfkenize karşılık ayak sürüyen müzakereleri izlemeye devam ediyorsanız çok iyi biliyorsunuz: “Hazırlık”  döneminden sonra  “köprüler kurma”  dönemine geçilince bir de baktılar ki  yere basması gereken ayakları yok!
Eğer şimdilerde taraflar birbirlerine sürekli “öneriler”  veriyorlarsa bu  “ayakları” oluşturmak içindir.  Nitekim Geçtiğimiz hafta Cuma günü Anastasiadis’le Eroğlu bir araya geldiler,  bir buçuk saat görüştüler ve şu karara vardılar: “Bir üçlü liste  yapılacak.”            Birincisi   “Uzlaşılan konularla”  ilgili olacak.    İkincisi Uzlaşmaya yakın unsurları içerecek.
Üçüncüsü ise üzerinde hiç uzlaşma sağlanamayan konuları ihtiva edecek.
Bu  “tiyatroya” neden gerek duyuldu?  Çünkü Anastasiadis Downer döneminde uzlaşıya varılan konuları kabul etmiyor.  Daha önce de yazdıktı,  istiyor ki masadaki tüm konular tu baştan ele alınsın.  Anlaşma olacaksa  “bakir doğum”    yani   “virgin”  olsun!
Tabi müzakerecimiz ve de son Yerel Seçimlerin açık ara tek galibi Sn.  Eroğlu Lozan’daki Müzakereleri sürdüren İnönü taktiğinde bir yandan  tezlerini kabul ettirmeye çalışırken öte yandan Anastasiadis’i işitmezlikten gelerek  öneri üstüne öneri veriyor.  Anastasiadis’in sadece   kafasını karıştırmıyor, biliyorsunuz o önerileri  “sindiremediğinden” geçenlerde   hastanelere bile  düştü! 
Nitekim Cuma günkü görüşmede de  “on beş sayfalık belgesini” Anastasiadis’e okuyan Eroğlu,  Rum basınına göre  AB’nin müzakere sürecine duhul eylemesinin  uygun olmadığını söylemek bir yana, hemen  “her şeye ait  önerilerini” sunmuş!  Öte yandan:
GEÇEN HAFTA SORDUYDUK:  Özdil Nami’nin davetine icabet edip Kuzey’e geçen bazı ülkelerin Büyükelçilerine fena halde sinirlenen Rum Dışişleri Bakanı,  biliyorsunuz bu olayın hemen ardından Lefkoşa’daki tüm Büyükelçiliklere mektup göndererek  “Kuzey’e geçtiklerinde uymaları gereken kuralları” hatırlattıydı! Ne oldukları yayımlanmadıydı ama her halde “gezin, tozun,  eski eserleri kiliseleri ziyaret edin,  ufak tefek alışveriş yapacaksınız yapın,  hediyelik eşya alacaksanız alın;  fakat sakın ola  Kuzey’deki Nam’ı diğer  KKTC denilen sözde devlet ricali ile aşna fişne olmayın,  hele hiç mi hiç sözde bakanları ile  bir sofrayı paylaşmayın!” 
Ve bu “maskaralığa”  bu ne biçim GYÖ’lerdir dediydik!  Eğer bir Türk Dışişleri Bakanı Güney’deki şu veya bu Elçiyle yahut politik misyonu olan kişilerle görüşemeyecek, yemekte konuşamayacaksa başka hangi  “iyi niyet”  müzakerelere yansıyacaktır ki?
VE GEÇEN HAFTA OLUMSUZ TEPKİ ALDIM.  Bir yandan sıcaklar,  öte yandan yerel seçim tartışmaları  ve bir de Anastasiadis’in  arsız çocuklar gibi “verin de verin, iade edin de edin” diyerek müzakerelerin önüne koyduğu Maraş!
Zaten 1974’ten beridir hiçbir devrede Maraş   “bizimdir”  demedimdi.  Fakat  değil mi ki elde koz olarak tutuluyor.  Resmi siyaset Maraş’ı hâlâ nihai çözümün bir parçası olarak kabul ediyor!  O zaman ben bugüne kadar neden  Anastasiadis ağzı ile   “verin gitsin”  diyeyim   mutiliğine sığındıydım.      Öyle de   “eğer Anastasiadis Maraş iade edilmediği için  müzakereleri savsaklıyorsa,  buna karşılık zaten nihai çözümde kesinlikle Rum’a devredilecek bir gerçek varsa ve de eğer karşılığında Mağusa Limanının Uluslararası trafiğe açılması mümkün olacaksa  dedik,  iadesinin pazarlığı yapılabilir…”
Bana yazılarımdan dolayı çok tepki gelmez.  Bu kez ve anında   “kim kimin malını kime veriyor”  tepkileri geldi! 
Bir daha yazayım: Eğer Maraş iskana açılsaydı  “iadesi”  tartışılırdı!  Eğer Evkaf Malları hukuki yönden kazanılacak dava olsaydı iadesi karşılığı bu malların da Türklere iadesi tartışıla bilinirdi!
Oysa hâlâ nihai çözümde   “siyasi koz”  olarak elde tutuluyor!            Buna karşılık elde tutulan kapalı Maraş ayni zamanda  yüz karamız da oluyor!
Dolayısıyla eğer karşılığında  Mağusa Limanı açılacaksa, artık  kadavra haline gelmiş Maraş’ın iadesinin  “kârımıza mı zararımıza mı olacağı sorusuna  cevap vermeliyiz? 
Kısaca  Maraş’ı  “karşılıksız”  ve “almadan verin” demedim!
     **********
MAĞUSA BELEDİYESİ’Nİ BEKLEYEN SORUNLAR

CTP için en büyük kayıp  Mağusa’da Oktay Kayalp’in seçimi kaybetmiş olmasıymış.  Hayır,  CTP için bu son Yerel Seçimlerle fırtınalar kopartan,   gürültü patırtıları arasında yaşanan gerçek,  artık partinin o eski  “polit büro”  disiplinine sahip,  kol kırılır yen içinde kalır ketumiyeti ile sarmalanmışlığında olmadığıdır!    Yıllar önce CTP-DP  koalisyon hükümeti oluşturulurken de  yazdımdı:             Bir defa iktidara gelip de o  iktidarın ikbal ve nimetlerini yalayan parti,  bir daha iflah olmaz!   Nitekim yıllarca UBP iktidarına kök söktüren CTP iktidar olduktan sonra  parça körçe  oldu! 
Çünkü yıllarca ana muhalefet olarak sadece bir “kuru ekmek diliminden” başka bir şey değildi.    Vakta ki  “Bakan” olmanın,  devlet kademelerinde etkin ve yetkin olmanın,  en önemlisi “yönetim”  kadrolarını oluştururken  “yönetici” olmanın  “balları ile kaymaklarını”  sürmeye başladı o kuru ekmeğine…  İşte o zaman paylaşım kavgası da başladı ikbal kavgası da!
Şimdi günah çıkartıyorlar ki zannedersem bu süreç erken seçime kadar dayanacak!  Diyelim ve gelelim Mağusa’nın yeni Belediye Başkanı İsmail Arter’e:
İSMAİL ARTER’İN İŞİ  ZORDUR:  Oktay Kayalp kendisine  “enkaz”  bırakmadı,  hatırlatalım.    Aksine bir ucu Derinya’da bir ucu Tuzla’da ve ayni güzergâh üzerinde  iskâna imara açılıp gelişmiş büyük bir kent  bıraktı. 
Bu Derinya’dan Tuzla’ya kadar uzanan kentin her taşında Kayalp’ın imzası vardır unutulmaya!
Şimdi Arter bir yerlerden başlayacak da nereden?  En önemli  “sorunların çözümünden”  mi  yoksa basit  fakat  “işte yaptım”  diyeceği çözüm bekleyen sorunlardan mı? 

Buna kendisi bir de Meclisi ile uzmanları karar verecek.  Bizim beklentilerimiz ve önceliklerimiz ise şunlardır: 
MAĞUSA’DA HEMEN ELE ALINACAK SORUNLAR:  Oktay Kayalp’in son dönemde başlattığı “yolların asfaltlanması  dolayısıyla trafiğin yeniden düzenlenmesi. Ki bir daha hatırlatalım.         Her ikisi de artık Mağusalının huzurunu kaçıran,  “Allah belasını versin” dedirten  sorunlardır!  Tutun ki Kanalizasyon döneminden kalma bozuk yollar zaten yeniden asfaltlanıyorlardı şimdi devam etmesi gerekiyor.           Yollarla birlikte adam gibi  işaret ve düzenlemeleriyle tabi ki trafik de ele alınmalıdır!  Bunlar olmazsa olmaz önceliklerdir…      Nedeni şudur:  İnsanlara günlük yaşamlarında kazadan belâdan, rizikolarla sinir hiddetten arındırılmış  ortamlar sunmazsanız,  kargaşayı,  saygısızlığı,  kavgayı davet ederseniz!   Mağusa yolları gitgide bu davranış bozukluklarının   “bozuklukları”  ile işgal edilmiş durumundadır  bu işgali Mağusa yollarının ve trafiğinin üzerinden   kaldırmak gerekmektedir.
NOT:  Öteki  “öncelikleri” de  yarın yazarız:
     **********
   KISACA TAKILDIĞIMIZ

Meğer memlekette 4 bin başıboş köpek varmış!  Sayıyı okuduğumda  “o halde başta Belediyeler,  sonra avcılar,  ardından  TC’li üniversiteli öğrenciler  dört bin defa nedamet getirerek düşünmelidir dedim!” 
Çünkü başından beridir terk edilen köpekler,  gerçek anlamda “köpeklerini evlerinde sevgi ile besleyen yurttaşlar olamazlar. 
O halde önceleri sayıları az olmasına karşın sürekli üreyip çoğalan 4 bin başıboş köpek   şu nedenlerden  ve kesimler tarafından terk  edildiler:
Bir:  İyi avlanamadıkları için avcılar tarafından.
İki:  TC’den gelip etrafa hava atmak için köpek besleyen, giderken TC’ye götüremediklerinden zavallı hayvanları sokaklara atan üniversite öğrencileri tarafından.
Üç:  Şu veya bu nedenle köpek çalıp bir süre sonra   terk edenler tarafından.

Son dönemlerde geçen bir kanunla   her köpeğe  “çip” takılması  zorunluluğu getirilmesi olumlu karardır.  Şimdi sıra her  Belediye’nin öncelikle bir Köpek Barınağı yapması zorunluluğunda zaten kanunu varmış…
Ancak yetmez:  Bu köpekler yiyecek ister, bakım ister,  yukarıda Allah vardır,  insanlardan insanca  yardım ve inayet de beklerler.  Zaten bu “gönüllülük” olmazsa  “barınak” da yapsanız Köpekler  sorunundan kurtulamazsınız.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar