MEYER’İMİZ EKSİKTİ! (SORUNA O DA BULAŞTIKTA TAM BEYNELMİLEL OLACAĞIZ!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

MEYER’İMİZ EKSİKTİ! (SORUNA O DA BULAŞTIKTA TAM BEYNELMİLEL OLACAĞIZ!)

Amerika’nın Kıbrıs aşkını anlamak hem kolaydır hem zordur!  
Kolaydır, Kıbrıs’a yönelik ABD ilgisinin yanına Doğu Akdeniz’deki Rum’un gazını koyarsınız anlaşılır çünkü petrol gaz neredeyse Amerika oradadır!
Zordur, çünkü ortada ateşler içinde yanan bir Orta Doğu vardır ve bunun bir sorumlusu da Amerika’dır. Dolayısıyla “Kıbrıs sorunu üzerinden” günah çıkarmak ihtiyacı duymuş olabilir. Şöyle ki:
Şu anda Orta Doğu’da, siyasi sorunu olmasına karşın en istikrarlı ve güvenli coğrafya Kıbrıs’tır. Bunun tek nedeni de Türkiye’nin adadaki askeri varlığına karşın kırk yıldır “barışçı tutumunu” sürdürmekte oluşudur. Yanı sıra tabii çözüm arayışları da süreklilik içindedir. Dahası adadaki iki halk belki masa başında anlaşamamaktadırlar ama birbirlerine de küs değillerdir. Kuzey Güney her iki halka da açıktır, resmen “serbest dolaşım” hakları kullanılmaktadır.
Bu kadar şeffaf ve yumuşak bir siyasi sorunun çözüme ulaşamaması sadece ABD’yi değil, AB’yi de şaşırtmalıdır! Nitekim özellikle de soruna dışarıdan bakarlarken çok şaşıyorlar! Vakta ki o şaştıkları çözümsüzlüğün içine girip “unsurları” haline geliyorlar bu kez de çıldırıyorlar! Nitekim Kıbrıs sorunu dediğiniz kaç BM Genel Sekreteri yemedi ki! Hepsi de “şaşkın ördeklere” dönüp gittilerdi!
ŞİMDİ ŞAŞMAK SIRASI MEYER’DE! Geçtiğimiz gün Güney Afrika’da ayrılıkçı rejimin kaldırılması için Afrika Ulusal Konseyi ile yapılan müzakerelerde hükümetin baş müzakerecilik görevini üstlenen Roelf Meyer, Eroğlu ile bir görüşme yaptıydı.
Haberlere göre Meyer’in adı Downer’dan boşalan Kıbrıs’taki BM Temsilcisi olarak geçiyormuş… Eroğlu ile görüşmesinde ABD Büyükelçisi Koenig de vardı, zaten organizatör rolündeydi…
…Haber bu minval üzere uzar gider ve “Biden’dan sonra Meyer” ifadesi ile sonlanır. Tutun ki Amerika’nın yeni atağı. Öyle de ne alâka!
Bir kere Kıbrıs’la Güney Afrika, Özersay da Kasulidis’le gidip gördüler, tırnak kadar benzeşmiyorlar! Orada “ağalıkla kölelik” yani “Beyazlarla Siyahlar” çatışması vardı, Mandela’nın mücadelesi sonucunda barışçı çözüme ulaşıldı.
Kıbrıs’ta ise durum çok farklı: Birbirlerinin içine girmiş fakat bir yandan da “zıt güçler dengesi” oluşturmuş siyasi unsurlar var. Mesela:  
Güney-Kuzey, Rum-Türk, Türkiye-Yunanistan… Artı AB.
Fakat gene bitmiyor: Nitekim adada Tanınmış Rum Devleti ile defakto Türk Devleti var. Aranan çözüm ise “Federasyon!” Sorun ise iki halk arasında uzlaşı sonucu sağlanacak bu federasyonun, “statüsü ile ne kadar fonksiyonel olacağı” sorusuna hâlâ ve her iki tarafın da cevap verememiş olması!
Eğer haberler doğruysa ve gerçekten Amerika Meyer’i müzakereler sürecine katmak istiyorsa “neden olmasın” diyoruz! Sekizi aşkın BM’ler Genel Sekreteri yemiş “Kıbrıslılar” için Meyer çerez bile olmaz! O da Downer gibi ağlaya dövüne ve de arkasına bile bakmadan kaçar gider! Yine de “Kıbrıs sorununa” bulaşacaksa Allah kolaylık versin diyelim!

**********     
PARLAMENTO DIŞI MUHALEFET Mİ?

Yerel seçimler üzerine türlü çeşitli yorumlar yapılıyor. Hepsi de doğrudur çünkü her yorumun her değerlendirmenin şu veya bu şekilde örneklediği somut olaylar, bizzat yaşananlar vardır… Buna karşın bir doğru daha vardır.
“PARLAMENTO DIŞI MUHALEFET:” Hükümete rağmen, siyasi partilere rağmen, Meclis’e rağmen hatta bana sorarsanız “doğrulara” ve “yanlışlara” rağmen, evet seçmen her halde Pazar günü ters tarafından kalkmış olmalı, oylarını da sandığa hep tersten attı!
Bir: Meclis ve milletvekilleri KKTC’yi temsil ederler. Oradan çıkan kararlar “milletin iradesini” yansıtır. Dolayısıyla bu Meclis eğer Anayasa değişikliklerini tümden oylayıp kabul etmiş ve referanduma sunmuşsa sandıklardan “evet” çıkması gerekirdi. “Hayır” çıktı! Neden?
İKİ: Çünkü seçmen Anayasa’daki değişikliklerin neler olduğuna bile kafa yormadan çoğunluğunca “hayır” dedi ve “Parlamento dışı muhalefet” yaptı! Neden?
ÜÇ: Çünkü artık halk ne hükümetine ne Meclis’ine ne de siyasi partilerine güven duymuyor!
DÖRT: Nitekim siyasi iktidarın ve de Meclis’in önüne koyduğu ne varsa hepsini de ters yüz ederek ve de seçim sandığına “bekleneni” değil, “beklenmeyenleri” yansıtarak cevap verdi!
BEŞ: Oylamalarını bilinçli tepkilerde değil, duygusal tepkilerle harmanladı.
ALTI: Buna karşılık kişisel çıkarlarını unutmadı, “hatırı gönlü” ve de “tanıdıkları ile yakınlarını” bir tamam oylayarak görevini yaptı!
YEDİ: Mesela CTP büyük kentlerde varlık gösteremezken küçük yöre belediyelerinde adeta zafer kazandı, üstelik belediye meclislerine de en çok “üyeyi” sokma başarısını gösterdi.
SEKİZ: Sonuçlara bakarak “son sözü halk söyledi” demek çok da doğru bir teşhis değildir.
DOKUZ: Dolayısıyla küçük sol partilerin bu seçimlerle büyük atılım yaptıkları savı da doğru değildir. Kaldı ki ortada bir “belediyeler” faciası vardır ve unutulmasın ki hâlâ iktidarda CTP/DP-UG koalisyonu vardır! Yani belediyeler yolcu, hükümet ise başına bir kaza gelmezse hâlâ Hancıdır!
DİYELİM VE EKLEYELİM: Yine de bu yerel seçimler ve Anayasa oylaması “Parlamento dışı muhalefetin” ilk kez bu kadar başarıyla uygulanan ilk versiyonu oldu. Keşke bilinçli olsaydı! O zaman bu ülkede “halk iradesinin nelere kadir olduğunu” hep birlikte görürdük! Şimdi gördüklerimiz “kişisel tepkilerin” ters yansımalarıdır!              
***********   
KISACA TAKILDIKLARIMIZ (EROĞLU’NUN FENDİ VE KAYALP’TAN ARTER’E İNTİKAL EDEN SORUNLAR)

Seçimlerin elbette “galipleri ve mağlupları” olacaktı. Zaten bilinendir. “Meydana düşen kurtulmaz sengi hezimetten.”
Ancak her seçimde olduğu gibi sahne önünde rol alanlar vardı, bir de kulis yapanlar. O “kulisçilerin” de duayeni açık ara Eroğlu oldu! Seçimden az önce Maraş’a gitmesi, yakınlarının Mağusa’daki seçimlere asılması gözler önündeki ispatıdır. Ötesinde “batırdıkları ile çıkardıkları” olmuştur ki öteden beri yakından veya uzaktan izlediğim Eroğlu’nu bu yönü ile “tanıyorum!” İnsanlarla dama taşları gibi oynamasını sever. Beğendiklerini “damaya” çıkartır, beğenmediklerini “karşı taşlara” yedirir! Eroğlu bu seçimlerde de işte bu “Eroğlu” idi. Büyük politikacıdır vesselam…  (İspatı Mağusa’da CTP’yi arbedeye sokması ile tescillidir!)
İSMAİL ARTER’İN İŞİ ZORDUR:  Gerçekte seçilen tüm Belediye Başkanları’nın işleri zordur ama Arter “farklı” olmalıdır. Çünkü:
Oktay Kayalp nev’i şahsına münhasır metodu ile çalışıyordu. Bütün Belediyeler batarken Mağusa Belediyesi’nin çalışanlarına 13. maaşı verme başarısı göstermesi beni her zaman şaşırtmıştır!
Arter’e gelelim. Şu anda elinin altında: Kanalizasyon sorunu… Arıtma tesisi sorunu… Mağusa yollarının asfaltlanması sorunu… AB ile başlatılan ve devam eden eski eserlerin restorasyonları sorunu… Bizatihi kendisinin gökdelenler gibi otopark yapacağının, yollarda tramvaylar yürüteceğinin vaatleri sorunu… Seçim kampanyası sırasında kıyasıya eleştirdiği çarpık yapılaşma sorunu… Artık rutin sürecinde çalışan spor tesisleri (MAGEM) sorunu… Hâlâ açılmayan Glapsides Halk Plajı sorunu… Mağusa’da yeşil alanlara gereksinme sorunu… Mağusa Limanı’ndaki barınak sorunu ve ilahi…
İsmail Arter’i çözüm bekledikleri yahut yeniden dizayn edilmeleri gerektiği için “sorun” dediğim bu “aciliyetler” bekliyor ki hepsi de Oktay Kayalp damgalıdırlar. Kayalp çözümleri ile yapımlarını, doğruları ile yanlışlarını bir torbada toplayıp “başarı” hanesine kaydetmesini hep becerdiydi! Şimdi Arter Mağusa’yı devralırken tüm bu “işleri” de kucağında buldu. Başarılı olması elbet dileğimizdir. Tabii “göreceğiz” diyelim.


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar