Malta İzlenimleri-3 Şövalyelerden Kıbrıslılara “Gumandarga” şarabı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Malta İzlenimleri-3 Şövalyelerden Kıbrıslılara “Gumandarga” şarabı

Templar şövalyeleri Kıbrıs’ı satın alacak kadar varlıklıydılar ama yerli halkla geçinme becerisini gösteremediler. Birileri Katolik, ötekileri Ortodoks olduğu için aralarında büyük sürtüşmeler oldu. Aslında adadaki bu mezhep çatışması Lüzinyalılar ve Venedikliler döneminde de devam etmişti. Ortodokslar Katoliklerin elinden çok çekmişti. Ta ki Osmanlılar, Ortodoksların otoritesini yeniden ikame etsin.
Templar ve Hospitalier şövalyeleri koyu katolik idiler. Bu tarikatlara katılabilmek için asil ve Katolik olmanız gerekirdi. Sizin iyi bir Katolik olmanız da yetmiyordu. Yedi ceddinizin Katolik olması gerekiyordu. Göğsünde haç taşıyan savaşçı şövalyeler, tarikatların ancak onda birini oluşturuyordu. Geriye kalanlar çeşitli görevleri yerine getiren hizmetlilerdi.
Kıbrıs’ta barınamayacaklarını anlayan şövalyeler adayı, Arslan Yürekli Richard’a iade edip adadan ayrılırlar. Ancak üç büyük çiftliği işletmeye devam ettiler. Bunlar Baf, Koloş ve Templos (Girne) çiftlikleriydi. Tahminim odur ki adayı satın alırken Richard’a 40,000 altın peşin ödemişlerdi. Richard bu parayı iade etmesin diye bu çiftlikleri onların kullanmasına izin vermişti.
Daha sonra Rodos adasına yerleşen şövalyeler, biri Mısır Memlüklüleri öteki de Fatih Sultan Mehmet tarafından gerçekleştirilen iki kuşatmayı bertaraf ederek adayı savunmayı başardılar. Hatta bir ara Bodrum ve civarını da ele geçirip antik dünyanın yedi harikasından biri olan Halikarnasos Mozolesindeki taşları kullanarak Bodrum kalesini tahkim ettiler. Nihayet 1522’de altı aylık bir kuşatmadan sonra Kanuni Sultan Süleyman adayı ele geçirdi. Oradan da Malta’ya taşındılar.
Ne var ki aradan geçen zaman içinde Templar şövalyeleri ortadan kaldırıldı. Artık Rodos ve daha sonra Malta şövalyeleri denince akla sadece Hospitalier şövalyeleri gelecekti. Müslümanlar şövalyeleri Filistin’den kovmuşlar ama tarikatlar varlıklarını sürdürmüşlerdi. Müslümanların beceremediğini Fransa karalı Philip becermişti.
Philip, Templar tarikatından ödeyemeyeceği kadar çok borç almıştı. Bu ağır yükten kurtulmak amacıyla şövalyelere bir tuzak hazırladı. İşkence altında bazı şövalyelere saçma sapan birtakım itiraflar yaptırdı. Yok, tarikata yeni katılanlar, kıçlarından veya dudaklarından öpülüyordu. Yok, haça tükürülüyordu ya da üç başlı bir kediye tapılıyordu gibi.
Bu itiraflar çerçevesinde 13 Ekim 1307, Cuma günü Büyük Üstat ve ileri gelen şövalyeler göz altına alındı. (Lütfen tarihe dikkat buyurun çünkü o gün bu gündür ayın 13. günü Cuma’ya rastlarsa o gün “uğursuz” sayılıyor.) Bu sayede kral borçtan kurtulmuş olması yanı sıra şövalyelerin Fransa’daki mal varlıklarına da el koydu.
Templar şövalyeleri “devlet içinde devlet olma”yi pahalıya ödediler. Templarlarlara borcu olan İngiltere kralı da Philip’i örnek alarak o da Templar şövalyelerini ülkeden kovdu ve o da borçlardan kurtulmuş oldu. Templar şövalyelerinin bazıları İsviçre ve İskoç dağlarına sığındı, birçoğu da Hospitalier tarikatına katıldı.
Papa 1312 yılında çıkardığı bir emirle Templar tarikatını lağvetti ve Fransa dışında kalan tarikatın mal varlığını Hospitalier tarikatına devretti. Büyük Üstat de Molay ve tarikat ileri gelenleri 18 Mart 1314 günü Paris’te bir meydanda yakıldılar. Rivayete göre, de Molay alevler arasında şöyle haykırmış: “Bize bu haksızlığı yapanlardan Tanrı yakında hesap soracak”. (Bir ay geçmeden Papa öldü. O yıl içinde Philip, bir av partisinde, attan düşerek öldü.)
Hospitalierler sözü edilen üç çiftliği çalıştırmayı sürdürdüler. Bu tarikatın mal varlığı, büyüklüğüne göre üçe ayrılırdı: Priorie, bailiwick ve commandrie. Herhalde Kıbrıs’taki çiftliklere de küçük olmaları nedeniyle “commandrie” deniyordu. (Sahip oldukları en büyük mal varlığı Antakya Prensliği idi.)
Şövalyeler Kıbrıs’ta imal edilen tatlı şarabın kaliteli olduğunu fark edince Koloş çiftliğinde Trodos’un Limasol’a bakan yamaçlarında ve özellikle de 500 – 900 metre irtifada yetişen bağlardan elde edilen üzümlerden şarap imal etmeye ve onu Avrupa’ya ihraç etmeye başladılar.
Rivayete göre, Arslan Yürekli Richard, düğününde içilen tatlı şarap için şöyle demiş: “Krallar için bir şarap ve şarapların kralı.” Bunu gerçekten söyledi mi yoksa şövalyeler tarafından bir pazarlama cilvesi olarak mı kullanıldı bilmiyorum. Ancak bilinen şu ki bu şarap onlar sayesinde tanınıp ünlendi.
Bu tatlı şarabın adı “Commandaria” olmadan önce, çeşitli isimler altında anıldı: Commanderi, Commandery, Commanderia. Bu isimler de Hospitalierlerin “Commandrie” adıyla ilişkisi olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki Malta şövalyelerinden bize bir de “Commandaria” adı yadigâr kaldı. Hani, köylerde bizim “Gumandarga” dediğimiz şarap türü.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar