Makas iyice açılıyor... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Makas iyice açılıyor…

Geçtiğimiz gün Türkiye’deki memur maaşlarının bizdekini geçtiğini, enflasyon rakamının beklenenden yüksek çıkınca, ocak ayı itibarıyla aradaki farkın da verileceğini yazmıştık.
Buna göre, en düşük net memur maaşı Türkiye’de, 1.887 liradan 2 bin 25 liraya yükselmiş oluyor.
KKTC’de ise 2011’de geçen ve adına CTP tarafından “Göç Yasası” denilen yasa halen yürürlükte. Yasanın uygulamaya girmesiyle birlikte, memurun başlangıç maaşı zaten Türkiye’dekinin altına düşmüş, eski ve yeni memur arasındaki maaş farkı, yeni girenin aleyhine yüzde 40 azalmıştı. Şu anda aradaki makas daha da açılmış bulunuyor. Örneğin Türkiye’de ilkokul öğretmeninin başlangıç maaşı 2.345 lira, diğer meslekler de buna yakın. Buna ilaveten, maaşların üstünde ek ödenekler, katsayı hesaplamaları var. Bizde bunların hiçbiri yok.
Şimdi bunları niye yazdım diye merak edebilirsiniz. Ben de biliyorum ki, hükümetin elinde bıraktım maaşları eşitlemeyi, enflasyon oranında artış verecek olanak dahi yok. Ama neden yok?
-Devlet kaynakları çarçur edildiği için yok.
-Gerek Türkiye’den gelen para, gerekse kendi gelirlerimiz rasyonel olmayan bir biçimde harcandığı için yok.
-Üretimi teşvik edecek yatırımlara kaynak ayırmak yerine, kamudaki kambur, seçimler-geçimler denilerek ha bire arttırıldığı için yok.
-Partizanlık, adam kayırmacılık sebepleriyle, gelirleri arttıracak vergi adaleti sağlanmadığı için yok…
Daha birçok sebebi var.
İşte bu yokluğun, bu acizliğin suçu da, bugüne kadar iktidar olanların tümünün. KKTC yıllar yılı bir dipsiz kuyu olmuş. İçine atılan yok olmuş. Birinin diğerinden farkı yok. Böyle gelmiş, böyle gidiyor, o ayrı mesele…
İşler tıkanma noktasına gelince de, tabii ilk darbeyi yiyen maaşlar ve ücretler oluyor.
Yine de 40 yıllık savurganlığa son vermenin, taş üstüne taş koyar hale gelmenin yolu yok mu? Var tabii… Mesela son hükümetin programları… Hem partilerin seçim programları, hem hükümet programı…  Eğer o güzel güzel yazılmış programların uygulanması için radikal önlemler alınmayacaksa, o programların uygulanmasına başlanmayacaksa, bütçe gelirinin yüzde 60’ı Türkiye’den karşılanmaya devam edilecek, ekonomi günden güne küçülecekse, bütçe açığını kapatmak tek hedef olacaksa, CTP-DP hükümetinin, UBP’den ne farkı olacak? Giderek daha çok düşünür oldum, yoksa bu hükümet de mevcudu idame ettirmek için mi gelmişti..?

 


Rumlar da suça ortak…
Fileleftheros Gazetesi’nin haberinin başlığı “Beşparmakları Yediler”… Gazete, Kuzey Kıbrıs’taki 24 taş ocağının “dikkatsiz faaliyetleri” yüzünden büyük bir çevre felaketinin meydana geldiğini, Rum Yönetiminin ise bu durumu AB’ye şikayet ettiğini yazıyor… 
Dağlarımızın yok olmasından biz şikayetçi değil miyiz sanki… Haberin gazetelere düşmediği gün yok. Üstelik Rum’un dediği gibi 24 değil, tam 44 tane taşocağı var. Çevrecilerimiz sürekli açıklama yapıyor. Taşocaklarının bulunduğu bölgelerden geçen herkesin içi acıyor. Manzara korkunç. Ama faaliyet berdevam…
Taşocaklarında, 2004 inşaat patlaması öncesi günde 5 bin ton taş üretilirken, bu rakamın inşaat patlaması ve Yeşil Hat Tüzüğü ile birlikte 30 bin tonun üstüne çıktığı bildiriliyor. Yani bu konuda Rumlar da suça ortak. Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir kararla, yurt dışına taş ve taş ürünleri ihracı yasaklanmış olsa da, o tarihe kadar  yüz binlerce Euro’luk resmi satış yapılmış durumda.  Dağlardaki tahribatın bu boyuta gelmesinin nedeni de o dönem. Güney’de yeni taşocakları açmak yerine, Kuzey’den ithalat yapmak tercih edilmiş. Çevre Koruma Vakfı’nın açıklamalarından öğrendiğimize göre, bu yasa duruma göre delinerek, özel ihraç izinleri veriliyor. Yasaklara rağmen, 2012’de 2 milyon 993 bin dolarlık alçı taşı ihraç edilmiş. Yine, taşocaklarından çıkan hammaddenin işlenmesiyle üretilen tuğla, mermer gibi ürünlerden sadece 2011’de Güney Kıbrıs’a 722 bin Euro’luk satış yapılmış… 
Tabii Rum tarafının da suçlu olduğunu söyleyince, aklanmış olmuyoruz… Ancak uzmanların ortaya koyduğu ve devletin ilgili birimlerinin de pekala bildiği önlemler var. Maddi getirisi ne olursa olsun, asla yerine konulamayacak olan bu tahribatı durdurmaya kim cesaret edecek, onu merak etmekteyiz… 

YERİN KULAĞI VAR

DP İSTİHDAM YAPIYOR:
Hükümet içinde 366 geçici meselesi nedeniyle kriz çıkartan DP’nin, devlete bağlı kurumlarda yeni istihdamlar yaptığı haberleri geliyor.  Bunlardan biri de Gazimağusa Serbest Liman’a atanan İdare Amiri. Kurum’da bu işi yapacak onca insan varken, dıştan yapılan atama tepki yaratmış. Bu kafayla biz bu konuları daha çok tartışır dururuz…

50 KERE ÖZÜR DİLENSE NE YAZAR:
Meclis’te CTP piyangosu ödül töreni yapılması meselesi, doğrusu CTP’ye hiç yakışmadı. Genel Sekreter Kutlay Erk özür diliyor ama, elli kere, yüz kere özür dilese ne yazar. Dedik ya kafalar değişmedikten sonra özür dileseniz veya dilemeseniz ne olur, önemli olan o işi orada yapmaya karar veren mantalitenin varlığı…

UBP’DE SERTOĞLU SESLERİ:                                                                                                                            Haziran’da yapılacak yerel seçimlerde UBP, Lefkoşa’da Hasan Sertoğlu’nu aday göstermek için kolları sıvadı. Sertoğlu’nun bu konuda henüz kararını vermediği ancak, partinin Lefkoşa’yı yeniden kazanacak en güçlü isim olarak Sertoğlu’nu gördüğü ve önümüzdeki günlerde kendisine resmi teklif yapılacağı iddia ediliyor… Hani Özgürgün’ün “Partimizin üyesi değil” dediği Sertoğlu…

BULUTOĞLU’NUN SUÇU NEYDİ:                                                                                                               

               LTB yeni yılda sınıfta kaldı. CTP, Bulutoğluları döneminde belediyeye partizanca, gayrı yasal istihdamlar yapıldığı, yasal olmayan borçlanmalara gidildiği konusunda mangalda kül bırakmazken, şimdiki yönetim gayrı yasal dediği personeli kadroladıktan sonra, yasal olmayan borçlar için de yasal kılıf uydurdu. Bulutoğluları neden suçlandı o zaman..?

RESMEN ZEHİRLENİYORUZ:                                                                                                                                

     Havadis gazetesinde yayınlanan “Lefkoşa Duman Altı” haberini okudunuz sanırım. Elektriğe, tüp gaza yapılan zamlar sonrası, insanlar ısınmak için farklı alternatiflere yöneldiler. Lefkoşa’da yanmaya başlayan odun sobalarında, lastik dahil her türlü maddenin yakılması, Lefkoşa’yı duman boğdu. LTB ise, vatandaşın sağlığını da tehdit eden bu kirliliğe müdahale etmek yerine, “ağaç budama” ve “çiçek satışları başladı” haberleriyle adete milletle dalga geçiyor…   

İZİNDEYİZ:                                                                                                                                                                         

2014 yılında resmi, dini bayramlar ve hafta sonu izinleriyle toplam 115 gün tatil yapılacak. Buna bir de yıllık izinleri eklersek, 365 günün yaklaşık 150 günü tatilde geçecek. Bir başka deyimle memur 3 ay bedavadan maaş alacak.  “365 gün çalışsalar ne olacak” dediğinizi duyar gibiyim…

ZİRVEDEKİLER
Mehmet Saydam: Saydam diyor ki; “Bu ülkenin kaynaklarını üç kuruşa dağıtırken, KTHY’yi batırırken, siyaset uğruna devlet olanaklarını kullanıp herkesi istihdam ederken aklınız nerde idi? Şimdi çıkmış kürsüden kendi başarısızlıklarınızı örtmek adına “Bu ülke ekonomi anlamında bir hiçtir” diyorsunuz. Size bu hakkı kim verdi…”. Kim verecek Sayın Saydam ben, sen, o, bu. Yani hepimiz…

DİPTEKİLER
Çevre Kirliliği: Beşparmaklar dört parmak oldu, taş ocakları doğayı mahvediyor. Derelerden su değil, lağım akıyor. Etrafta duran moloz ve hurda araçlar. Filtresi olmayan elektrik santralleri ve son olarak da sobalarda yakılan ve ne olduğu bilinmeyen maddelerin çıkardığı zehir. O zaman sormak lazım, Çevre Bakanlığı hangi çevreyi koruyor..?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar