Lefkoşa’dan Güzelyurt’a gidiyoruz.
Alayköy kavşağını geçtikten sonraki ilk çemberde karşıdan bir araba üstümüze doğru geliyor.
Büyük bir panik yaptık.
Işıklarla falan ikaz etmeye çalıştık, kenara çekip durduk, bağırarak “yanlış şeritte gidiyorsun” falan demeye çalıştık ama sürücü hiç de istifini bozmadan, üstelik sağ kolunu kapıya dayamış, sigarasını tüttürür vaziyette yanımızdan geçti.
Arkasında 3 tane polis arabası.
Şükür ki çembere varmadan durdurdular.
İçinden yaşlı bir adam indi. Elinde sigarasıyla şaşkın şaşkın polislere ve etrafta oluşan kalabalığa bakıyor.
Polisler nazikçe yaşlı adamı kendi arabalarına aldılar, arabasının direksiyonuna da bir polis geçti ve doğru şeritten adamı götürdüler.
Her şey normale döndü, arabamıza bindik, Güzelyurt’a doğru süremeye başladım. Arabanın içinde bütün aile, bayram tebrikine gidiyoruz.
Arabadakiler olayla ilgili konuşup gülüşüyorlar.
Birkaç kilometre sonra bütün vücudumu ter bastı, tansiyonumun yükseldiğini fark ettim. Kenara çekip yeniden durdum. Herkes korkulu gözlerle bana bakıyor. Ağzımdan şu cümleler döküldü: “Ya bu ihtiyarı fark etmeseydik de yüz yüze çarpışsaydık…”
Daha bir ay önce aynı yolda benzer bir kaza yaşanmış ve 2 kişi ölmüştü.
Herkes donup kaldı.
Mutlu bayram ziyaretimiz bizim ailenin yok olmasına dönüşebilirdi.
KTHY’nin eski çalışanlarının açlık grevine yatması üzerine bu olay aklıma düştü.
Başta Dev-İş olmak üzere geçmişte birçoklarının açlık grevine yattığını hatırladım.
Şimdi sorunlar zamanında çözülmüyor ve açlık grevleri onlara karşı yapılıyor.
Kötü bir benzetme olacak ama bu hükümeti o gün ters şeritte, elinde sigarasıyla keyifle seyreden o ihtiyar adama benzettim.
Tedbirli olmakta hayati fayda vardır…
***
Mağusa’dan Lefkoşa’ya geliyoruz.
Arabada gazeteden arkadaşlar. Radyo Havadis’ten şarkı isteğinde bulunuyoruz. Beğendiğimiz şarkılar çalıyor ve arabanın içinde keyifli bir ortam.
Turunçlu kavşağını geçtikten sonra önümüzde beyaz bir araba bulduk.
Plakası yok. Sağa sola doğru savruluyor. Sürati düşük ama sürücü belli ki gaza basıyor ama araba gitmiyor. Sağ ön tekerleğin üstünden fırlayacakmış gibi yalpaladığını fark ediyoruz.
Geçmeyip, bu yoldaki trafik canavarını güvenli bir mesafeden takibe alıyoruz.
Derhal polisi arıyorum. Kendimi tanıttıktan sonra durumu aktarıyorum. Polis panik halinde, başkaları da aramış. Dörtyol kavşağında gerekli tertibatın alındığını söylüyor.
Arabayı geçip Dörtyol kavşağına ulaştığımızda orada bekleyen polisleri görüyoruz. Durup onlara da durumu anlatıyoruz.
Ve polisin duruma el koymasının rahatlığında yolumuza devam ediyoruz.
İki gün sonra gazetecilik merakı ile haber merkezindeki arkadaşlara o arabanın durumunu polise sormalarını rica ediyorum.
Polis benden önce davranmış.
Yazı İşleri Müdürü’nü aramış ve bilgi vermiş, bir de ricada bulunmuş;
Arabanın sürücüsü arabayı çalmış. Araba kullanmasını bilmediği için gidip bir bariyere çarpmış. Arabanın sağ ön tekerleği ve motoru büyük hasar görmüş. Dörtyol kavşağındaki polisler adamı enselemişler.
Polis soruyor; “Eğer talep edersek Başaran Bey mahkemeye gelip bildirdiği ihbarın şahitliğini yapar mı?”
“Seve seve” diyorum.
Son istifalar var ya nedense aklıma bu olayı düşürdü.
Zaten şahitliğini yapıyorduk ve bunu Havadis okurlarına duyuruyorduk.
Eğer mahkeme kurulacaksa bizi de yazın lütfen…
