LTB’ye son çiviyi de çaktılar - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

LTB’ye son çiviyi de çaktılar

Lefkoşa Belediyesi yıllardır acz içinde. Son hatırladığım, Şemi Bora’nın görevini Kutlay Erk’e devrederken banka hesabında bıraktığı 800 bin (milyar) paradır artı olarak. Ardından Erk ve iki dönem Cemal Bulutoğluları… LTB’nin dibe vurduğu dönemler. Büyük umutlarla gelen, ama verdiği sözleri değil, sadece maaş ödeyebilmeyi başaran Kadri Fellahoğlu…
Dünkü Havadis gazetesinin manşetiydi Lefkoşa Türk Belediyesi. Yaklaşık bir yıl önce umut ve projeleriyle gelen Kadri Fellahoğlu, kazın ayağının hiçte öyle olmadığını erken öğrendi. Seçim öncesi yapacaklarıyla ilgili dağıttığı kitapçıkta yazılanlara hem o, hem de ona oy veren Lefkoşalı inanmıştı. Ama dediğim gibi erken pes etti Kadri Bey. “Bilerek geldim, çok eleştirdim bir önceki yönetimi. Dersime de çok iyi çalıştım. Neyle karşılaşacağımı da tahmin ediyordum. Ama bu kadarını da tahmin edemedim. Bu kadar berbat bir belediye bulacağımı hiç aklıma getirmedim… Yaşanan son olaylar adaylık konusunda kafamı karıştırdı. Soru işaretlerim var” derken, haziran ayında yapılacak seçimlerde yeniden aday olmayabileceğinin mesajını veriyordu…
Belki gazete sayfalarına düşmedi Kadri beyin aklından geçenler ama eminim bu kızgınlık ve kırgınlığının altında, kendini ataşe atan partisinin, iktidarda olmasına rağmen LTB’yi göz ardı etmesi, yok sayması yatmaktadır. Kendisi elini taşın altına koyarken, elinin üzerindeki bu taşı kaldırmak için, kendi dostlarının  yardım etmemesi, eminim canını çok acıtmıştır…
Partiniz icranın başında ama size bir faydası yok. Hoş, bu hükümetin sadece belediyeye değil, topluma da pek bir hayrının dokunduğu yok ya, o ayrı bir konu. Bankalardan borçlanıp, 3 adımda diğer tüm borçlar  sıfırlanacak, çalışanın sosyal hakları yatırılacak, gelirler artırılacaktı… Daha sonra da 5 adımda, Lefkoşa yeniden imar edilip, yaşanabilir bir kente dönüşecekti… Kadri Bey seçim öncesi bu sözleri verirken eminim, tüm bunları tek başına yapamayacağını çok iyi biliyordu. Ama dün, “yürü de arkandayız” diyenler, bugün iktidar yükünün altında ezildiklerinden, Fellahoğlu’nun sesini duymadılar…
Fellahoğlu’nun adaylığı döneminde söylediklerini duyduğumuzda, umutlanmıştık. Oyuna gelmeyecek, kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, cesur davranacak demiştik. Ne yazık ki öyle olmadı.
“ Belediyede haksız yere istihdam edilenler, iş yapmayanlar kim olursa olsun, işlerine son vereceğim” diyordu. Aklın yolu da birdi. Personel azaltmadan, giderleri kısmadan kurtulmak mümkün değildi. Bırakın işten durdurmaları, tam tersi yüzlerce geçiciyi daha kadrolayarak, onlara kademe ilerlemeleri vererek, işi daha da zorlaştırmıştır… Toplu sözleşmeyi imzalarken “Elimizi taşın altına koyduk, sorunları ortadan kaldırdık” diyor. Belediye’nin tek sorunu bu muydu? Ya böylece daha da çözülmez hale gelen esas sorun?
Ödeme zorluğunda olan ve bu kararlarıyla daha da batağa saplanan belediye, ödemeleri yapabilmek adına çareyi yeniden borçlanmada bulmuştur…
Bu da, belediyenin sırtına binen yeni borç yükü demektir. Ne için..? Gerçekten çalışan birkaç yüz kişi hariç, yüzlerce işçi ve memuru ödeyebilmek için. Belediye batacakmış, hizmet veremeyecekmiş, kimin umurunda. Sendika için önemli olan “hak” saydıkları paraları alabilmek, gerisi boş… Bu aslında, çalışanın, kendi eliyle “LTB tabutuna” çaktığı son çividir…
Bundan sonra kim gelirse gelsin, (ki aklı olan bu seçimlerde LTB Başkanlığı için bırakın aday olmayı, yüz metre yakınından geçmez) bu belediye bırakın yatırım yapmayı, personeline maaş bile ödeyemeyecektir. Lefkoşa’yı yaklaşık bir yıl çöpe boğan, insanların hastalanmasına bile aldırmadan yarattıkları kaosu sürdürmeyi marifet sayan sendika, tıpkı yeniçeriler gibi kazan kaldırıp “kelle isteme” hakkını kendilerinde görebilmektedirler… Hatta Lefkoşa’yı çöpe teslim ettikleri, sokakları talan ettikleri günlerin bile ödenmesini talep edecek kadar bencilleşmişlerdir…
Belediyenin durumu ortada iken, hala daha “isterik de isterik” diye fetva verip, iş yavaşlatmasına giderken, toplu iş sözleşmesinden doğan “haklarından” fedakarlık etmeyi bile düşünememektedirler. Halbuki bindikleri gemi batıyor ve bu gemi batarken onları da beraberinde götürüyor, bunu bile idrak edemiyorlar… Ahmet gitsin, Mehmet gelsin, fark etmez. Önemli olan bize çalışsak da, çalışmasak da paramızı versinler” mantığı daha nereye kadar sürecek…  
Kimse kusura bakmasın ama, Kutlay Erk ilk çiviyi çaktı, şimdi Kadri bey de son çiviyi çakarak işi bitirdi. Bundan sonra Belediye için “ Allah rahmet eylesin, Allah günahlarını affetsin” demekten başka yapacak bir şey kalmamıştır…

YERİN KULAĞI VAR
STATÜKONUN KOLTUK DEĞNEKLERİ:
El-Sen, Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesine sıcak bakan CTP milletvekili Birikim Özgür’ü statükonun devamı için, statükoya koltuk değneği olmakla suçladı. Peki Sayın Başbakan da kablo ile elektrik getirilmesine karşı olmadığını söylüyor. O zaman Başbakan da mı statükoya koltuk değneği olmuş oluyor sizce..? 


TAKKE DÜŞSÜN:
UBP milletvekilleri Meclis’e 2004 – 2009 yılları arasında yapılan istihdamlar hakkında araştırma yapılması için önerge sundu. Bunu duyduğumda, neden 2013’e kadar olan dönemi sorgulamıyorlar diye düşünmüştüm. Nitekim Asım Akansoy da “1983’ten bu yana olan istihdamların tümünü inceleyelim” teklifinde bulundu.  Kurultay istihdamlarına takılıp kaldık, oysa bu iş her dönemde bir şekilde yapıldı ve şu anda da “sözleşmeli” kılıfıyla yapılmaya devam ediyor.  Eğer niyet kamu yönetiminde adaletse, tüm çarpıklıkların bir bir ortaya dökülmesi lazım ki, takke düşsün, kel görünsün…

ŞİRKETLER TÜRKİYE’DE ORTAKLIK ARIYOR:
Bence dün günün en dikkat çekici haberi, Güney’de doğal gaz çalışmalarına katılan Noble ve Delek şirketlerinin yetkililerinin, Zorlu, Enka, Turcas ve Çalık isimli Türk şirketleriyle görüşmeler yapmak üzere Ankara’ya gidecekleri haberiydi. Konu doğal gaz boru hattının Türkiye’den geçmesi konusu. Olayların bizim dışımızda şekillendiğini bilmek ve büyük fotoğrafı görebilmek önemli…

PARALEL CUMHURBAŞKANI:
Özdemir Tokel, Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin yaptığı görüşmeleri eleştirmiş, son günlerde Türkiye’de moda olan söylemden yola çıkarak, Nami için “paralel görüşmeci” değerlendirmesinde bulunmuştu. İkinci Cumhurbaşkanı Talat da, Kıbrıs konusunda konferans vermek üzere önceki gün Baf’a gitmiş. Bu durumda Tokel’e göre Sayın Talat da, “paralel Cumhurbaşkanı” mı oluyor..?

MAKAM’IN AYRICALIĞI:
Böylesini de ilk defa gördük. Sunat Atun, UBP Genel Sekreteri olarak bir yazılı açıklama yapmış. Ne demiş diye baktım,  açıklama denilen şey, Atun’un Meclis’teki konuşmasının haberi. UBP’nin diğer milletvekilleri de konuştular, onlarınki niye haber yapılmamış da sadece genel sekreterin konuşması yapılmış? Makam ayrıcalığı olsa gerek.

İSTİFA MÜESSESESİ:
LTB Başkanı Fellahoğlu o kadar bunalmış ki, Haziran ayında yapılacak seçimlerde aday olup olmamayı ciddi ciddi düşünüyormuş. Sırf işler yürüsün diye sendikanın her dediğine evet dersen, zaten fazla olan personele, sırf sendika istedi diye yüzlerce yeni kadro açarsan olacağı buydu. Hatırlıyorum da, seçim öncesi, “personel fazlası varsa durduracağım” diyordu Kadri bey. Ama popülizm ne yazık ki, onu da esir almış. Bu gidişle dün eleştirdiği Bulutoğluları’nın durumuna düşmesine az kaldı. Fellahoğlu gibi dürüst bir siyasetçiye yakıştıramadım. Ne yazık ki bizde politikacılar istifa diye bir müessesenin olduğunu hep unutuyorlar…   

İSTİKRAR MI, İSTİKRARSIZLIK MI:
Daily Telegraph, doğal gazla birlikte Kıbrıs’ın Akdeniz’in Norveç’i olabileceği yorumunu yapmış. Bu benzetmeyi, bölgedeki muhtemel rezervin 60 trilyon metreküp olmasına dayandırıyor. Norveç olsa bir şey değil, ama petrolü dolayısıyla üzerinde hesaplar yapılan Irak, İran ya da Suriye olmasın da… Bugünlerde herkes doğal gazın güvenliği için adada istikrar gerektiğini söylüyor. Oysa büyük güçler doğal kaynaklarca zengin olan ülkelerde istikrarsızlığı tercih etmiyorlar mı?  İki tarafın da, ayaklarını yerden kesmeden sakin kafayla, adanın gerçek çıkarlarını düşünmelerinde fayda var. Ukrayna’nın durumu herkese örnek olmalı…

ZİRVEDEKİLER
KTÖS: 4-14 yaş arası çocukların katılacağı  güzellik yarışmasını eleştiren Sendika, çocukların istismar edildiğini savunarak, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere devleti yönettiğini iddia edenlerin olaya seyirci kalmasını  protesto etti. İnsan haklarına, ayrımcılığa, istismara duyarlı tüm örgütleri de tepki koymaya davet etti…

DİPTEKİLER:
Sesi En Çok Çıkanlar: Dün Faiz Sucuoğlu’nu dinliyordum radyoda. Yine geçiciler konusu. Diyor ki, “CTP şimdi ‘kimi’ durduracağını hesaplıyor. Yasal mı, değil mi bakmıyor”. Aynen UBP’nin yasaya falan bakmadan “kimi” alsam dediği gibi… Hala yasallıktan dem vuruyor. Münhal açmamak, fırsat eşitliğini engellemek yasal bile olsa -ki değil-, en azından ahlaki olamaz. Ve bu durumun savunulacak hiç bir tarafı yoktur. Dedik ya, savunacak yüzü olmayanlar, sesi en çok çıkanlar oluyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar