KUZEY VİZİLEDİKÇE, ANASTASİADİS’Lİ GÜNEY MÜZAKERELERİ DAHA ÇOK SABOTE EDECEK… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

KUZEY VİZİLEDİKÇE, ANASTASİADİS’Lİ GÜNEY MÜZAKERELERİ DAHA ÇOK SABOTE EDECEK…

Müzakerelere endekslenmiş siyasi sorunun geldiği yerde artık “fal açılıyor!”
“Uzakta bir ışık görünüyor… Gitgide yaklaşıyor… Üç gün mü desem beş gün mü desem… İnşallah ve de maşallah kavuşacaksınız… Dur bakayım, aha bak: Birinin adı A harfi ile başlıyor, işte şurada… Diğerinin E ile başlıyor aha burada… Elleri birbirlerine uzalı, vallahi toka edecekler… Görün görünnn? Ta uzaklarda başkaları da var… Seyredip gülüyorlar…”
Bir siyasi sorunun çözüm çabaları ancak bu kadar “gayri ciddi” olabilirdi! Çözmek için müzakereleri başlatacak yetkili ve sorumlu kişiler ancak bu kadar isteksiz davranabilirlerdi! Ve çözüm arayışlarını sürdüren taraflar ancak bu kadar “çözmemek” için inatçı olabilirlerdi… Oysa müzakereleri başlatmak için aşılması gereken, sadece iki taraftan kaynaklanan iki sorun vardır:
BİR: Görüşmelere “ortak açıklama” yapıldıktan sonra başlanması…
İKİ: Zaten sorunlar ortadır, görüşmelere koşulsuz başlanması…
Anastasiadis’le Eroğlu’nun yapacağı birer adım geri çekilmeleridir… Diyeceğiz de biliyoruz ki kolay değildir!
Çünkü Kuzey’den giden sesler Anastasiadis’in kulaklarını açmış, maymun uyanmıştır: Hadi o sesleri biz de işitelim, bakalım neymişler?
“Battık, çözüm isteriz! TC’nin esiri olduk, çözüm isteriz! Ne olacak geleceklerimiz, çözüm isteriz! Üretim durdu, ithalat arttı, çözüm isteriz, falan…”
Zannederseniz ki “sur’i İsrafil borusunu çalmış kopacak kıyameti haber veriyor!” Dolayısıyla bu sesleri ve şikayetleri işitip bizzat muhatabı haline gelen Anastasiadis’li Rum liderliği, neden politik kozunu oynamasın? Neden KKTC’deki “zafiyeti” değerlendirip siyasi ibreyi kendi “kazancı” haline getirmelisin.
Oysa ne diyorduk. Güney ekonomik ve mali yönden felç olurken bu fırsatı asıl değerlendirip siyasi rant haline sokacak taraf, Türk tarafı olmalıydı.
Oysa ne oldu? Güney Rum liderliği bu felaketi halkının da katıldığı maddi manevi fedakarlıklarla aşmaya çalışırken; Kuzey Rum’dan beter felaket tellallığı yaparak, mevcut sorunlarına yeni sorunlar dikiverdi! Şöyle ki Güney’in Kuzey’e bakıp bakıp, “şükürler olsun, iyi ki biz ayni durumda değiliz” dediğince!
Bir daha yazalım: Bugüne kadar hangi akıl yolunun yolcuları olmamız gerektiğini söylüyorduk? “Güçlü bir ekonomiye sahip olmalıyız ki siyasi sorunu da güçlüce ve kazanımlarımızla çözelim…”
Şimdi her Allah’ın günü Anastasiadis’li Rum liderliğine mesaj yolluyoruz: “Battık, mahvolduk, Türkiye’nin esiri haline geldik…”
Öyleyse bekleyin ki Anastasiadis’in ince ruhu, durum vaziyetlerimiz karşısında sızlasın da insafa gelip himmette bulunsun! Ki daha çok bekleriz!       

**********
Geçtiğimiz pazar günkü CTP Kurultayı’nda başkanlık için yarışan Akansoy’la Yorgancıoğlu’nun parti bünyesine yansıttıkları “fotoğrafta” şu iki ana gerçek vardı:
BİR: Akansoy, umut ettiği sonucu göremedi!
İKİ: Yorgancıoğlu umut etmediği sonucu aldı!
Tabii ki peşin hükümlerle CTP bünyesinde olagelenlerle kurultayına yönelik isabetli yorum yapmamız mümkün değildir… Ancak görünen köy de kılavuz istememektedir! Dolayısıyla dediğimiz şudur: Artık CTP kapalı kutu değildir! Akansoy’un kurultaydan önce söylediği gibi “sosyalist” falan da değildir! Hatta “parayı yalamışlığında” bir dünya gerçeği olması hasebiyle “kapitalist” biledir! Zaten parti bünyesine baktığınızda başı çekip götürenlerin öyle “işçi, küçük esnaf, zanaatkarlardan” oluşan şu “halk” dediğimiz kesimler olmadıkları da gerçektir! Ötesi hepten tuzu kuru insanlardır! Tabii insanların yaşam biçimleri ile kafa yapılarını karıştırmıyoruz ama “CTP’yi yeni yerine taşıma” gayretleri sürerken bu tip lafların havada kaldığına mim koymak isteriz!
VE DÖNÜYORUZ KURULTAYA: Belli olmuştur ki artık CTP’de ne “eskiler” ne de “gençler” hiyerarşisinde “sağlık afiyet” kalmamıştır! Bildiğimce Mağusa’da şu anda “üç parçalı” bir CTP vardır. Soyer’li grup, Kayalp’li grup tutun ki Sonay Adem’li grup…”
İlginçtir: Aylar önce CTP Kurultayı’nın günü saati açıklanmasına karşılık, aynı gün ve saatlerde Mağusa İnisiyatifi, Mağusa Belediye Başkanı Oktay Kayalp’in de katılımıyla Ayekserino Kilisesi’nde 57 yıl sonra Rumların ayin yapmaları için etkinlik düzenledilerdi. Doğrusu başarılı da oldu ama olayın esprisi bu değil: “Neden aynı gün?” Rastlantı mı yoksa kurultaya direkt katılmayıp azıcık dışta kalmak inisiyatifinden kaynaklı protesto mu?
Kısaca sadece bu olay “CTP’nin bünyesinde yansıyan tek karedir.” Kurultayda yaşanan gerçek ise şu olmuştur: Kıyasıya eleştirilen, tırnaklık iş yapmadığı söylenen, pasiflikle suçlanan Yorgancıoğlu, oyların yarıdan fazlasını alarak yeniden Parti başkanlığına seçilmiştir… Tabii yeniden seçilmesinde “bakanlarının” da etkisi olmuştur…
Bundan sonra ne olur? Taşlar yerine oturana kadar son zamanlarda CTP bünyesinde kaşıntı yaratan ifade ve vurgulamasıyla “eskiler ve yeniler” çekişmesi devam eder…
Sırası geldi yazalım: “Yaşlılar ve gençler” ifadelerinden gocunanlar oluyor. Oysa bu iki kelime politikacıları rencide etmek için değil, görüş ve politika farklılıklarını ortaya koymak için “sembol kelimeler” olarak kullanılmaktadır…
Ki ben zaman zaman “yeni jenerasyon” diyerek “gençleri” işaret ederken daha olgun yaşların politikacılarına bir türlü isabetli “kulp” takamadığımdan dolayısıyla “kaşarlanmışlar” da diyemediğimden “yaşlı” deyip zevahiri kurtarıyorum…
Fakat çok iyi biliyorum: Önemli olan kafaların içinde olanların memlekete yansımasıdır: “İyi mi kötü mü? Zararlı mı faydalı mı?” Kim iyiden, faydalıdan yana değildir ki? O zaman yaşın hiç önemi olmamalıdır!
**********
Son zamanlarda “yerel istihdamlarla yerel ürünleri destekleyelim” uyarıları ile önerileri yine yoğunlaştı…
Ve bizim de “yine” hatırımıza geldi: Şu “Türk’ten Türk’e” kampanyaları…
Üstelik ta 1959’larda başladıydı. Mucidi Rahmetlik Denktaş’tı… Yani 1960’tan beridir aynı sorunu taşıyoruz! Demek ki “çözememişiz!”
Ne var ki o yıllarda da sonrası dönemlerde de “Türk’ten Türk’e kampanyalarının” tırnaklık yararı görülmediydi! Tam aksine bir yandan “kazık atmayı azdırırken” öte yandan “Rum’dan alıp Türk’e satma” açıkgözlüğünü de yarattıydı!
Zaten uzun lafın kısası aradan yıllar geçti her iki sorunu da başımızdan def edemedik! 1974’te tam da Rum elinden kurtulduk diyecektik ki bu kez TC’den kaydırılan nüfusa yenik düştük! Ki şu sıralarda tüm memleketin “toptancıları” onlardan oluşuyorlar. Eğlence yerleri de onların tekelinde, kumarhaneli turistli devasa oteller de…
“Taksiciliği” bile ellerine geçirdiler… İşçilik zaten onların işi… Kırsal kesimlerde hatırı sayılır üretim de onlarda… Kısaca diyor bizim Kıbrıslılar “gitti elimizden nafakamız… Çaldılar aldılar.”
Ki 2003’lerde sınır kapılarının açılması ile birlikte bu kez Rum çarşısı da girdi kanımıza canımıza!
Şimdi fena halde çığlık atıyoruz: “Birbirimizi destekleyelim ki batmayalım, var olalım bu memlekette!”
Hay, hay!.. Tabii ki destekleyelim. Nitekim bundan dört beş yıl önce bir üreticimize “yetiştirdiğiniz elmaları satmak için TC’den gelen elmaları yasaklattırdınız, sonra da beş lira kilosu çarşıya sürüp bizi kazık attınız” dediğimde gevrek gevrek gülerek şöyle dediydi: “Eee tabii şimdi siz bizi destekleyeceksiniz ki gelişip büyüyelim sonra da biz sizi destekleyelim!”
OLAY ŞUDUR: Elbette ki özellikle KKTC’de üretilen bilumum tarımsal ürünlerle ötesi tüm emtiayı desteklemeliyiz…
Sadece şartımız vardır: “Kazık atmayacaksınız!” Kaliteli mal üreteceksiniz! Milleti kanserden kırıp geçirecek tarımsal ilaçları “yetkili ve sorumlu uzmanlar” denetimlerinde kullanacaksınız! Piyasaya topraklı patates sürmeyecek, ötesi tüm ürünlerde ambalaja dikkat edeceksiniz! Hile yapmayacaksınız vs…
İSTİHDAMLARA GELİNCE: O sorunu asla çözemezsiniz! Çünkü:
Özel sektör asgari ücreti bile ödemekten kaçmaktadır! TC’leri Kıbrıslılara ucuz işgücü nedeniyle tercih etmektedir!
Esnaf zanaatkar da aynı tutumdadır, büyük büyük iş insanları da… Devletten destek isterlerken kendileri ne vergileri ne de istihdam politikaları ile devlete destek olmamaktadırlar…
Kısaca durum vaziyetler budur!..


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar