Görüşlerini hiç beğenmesek de, Kıbrıs’ın yetiştirdiği zeki adamların başında, Rumlarda Kleridis, Türklerde ise Denktaş’ı sayabiliriz. Bu ikili Kıbrıs’ın tarihinde önemli roller oynamış ve süreçlerin karmaşıklaşmasında belirleyici olmuşlardır.
İsrail’in Filistinlilere acımasızca saldırdığı bu dönemde, Kleridis’le yaptığım bir görüşme devamlı gözümün önüne gelmeye başladı.
Kleridis’in hayatını VİKİPEDİ’den özetleyerek aktaralım.
Glafkos İoannu Kleridis 1919 ile 2013 yılları arasında yaşamış Kıbrıs Cumhuriyeti siyasetçisi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dördüncü Cumhurbaşkanıydı.
Kleridis, avukat ve devlet adamı olan İoannis Kleridis’in en büyük oğludur.
- Dünya Savaşı sırasında Birleşik Kırallık Hava Kuvvetlerinde görev yapmıştır. 1942 yılında uçağı Almanya üzerinde düşürülmüş ve esir alınmıştır. Savaş bitene kadar esir olarak tutulmuştu.
Savaştan sonra King’s College London’da hukuk okumuş ve Kıbrıs’ta çalışmaya başlamıştı.
EOKA örgütünün bir üyesi idi.Bu örgütle beraber Kıbrıs’ın Birleşik Krallık hakimiyetinde kurtulması için “Hypereides ” takma adıyla mücadele vermişti. Bu süreçte Birleşik Krallık askerleri tarafından tutuklanan EOKA üyelerinin avukatlığını yapmıştı.
1959’da Londra ‘da yapılan Kıbrıs konulu konferansa adalet bakanı olarak katılmış ve 1960’ta bu süreç sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsızlığını kazanmıştı.
1960’ta onu ileride devlet başkanı olarak seçecek olan Kıbrıs Temsilciler Meclisi ‘ne seçilmişti.
1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız olduktan sonra Kleridis büyük güç kazanmış ve Birleşik Demokratların bir üyesi olmuştu.
20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından yapılan harekâttan sonra geçici olarak devlet başkanlığı görevlerini devralmış, 16 Temmuz 1974 tarihinde askerî darbe ile devrilen III. Makarios ‘a 7 Aralıkta yetkileri geri vermişti.
Kleridis, daha sonra 1993-2003 yılları arasında arka arkaya iki defa devlet başkanı seçilmişti. En son 2003 yılında AKEL’in desteğiyle Tasos Papadopulos tarafından yenilgiye uğratılarak bu görevi devretmişti.
Glafkos Kleridis’i 1978 yılında Güney Kıbrıs’ta gazeteci olarak yaptığım bir görüşmede tanıdım.
Aşırı sigara tüketimi ile dumanlara boğulmuş bir odada, 1974 çatışmalarından hemen sonra yapılan bu görüşmede, çok zeki ve Türkiye ile uzlaşmak isteyen bir politikacı profili çizen Kleridis, Annan Planı sürecinde Partisi DİSİ’nin Annan Planına n EVET demesini sağlayan en önemli adamdı.
1978’de, Kleridis’e sorduğum en önemli soru “Kıbrıs Sorunu ne zaman bitebilir?” di.
Yüzüme gülümseyerek baktı ve “Orta Doğu sorunu bittiği gün, Kıbrıs sorunu da biter” demişti.
Kleridis bu özlü sözleriyle Kıbrıs Sorununun bir Rum Türk sorunu değil, bir ORTADOĞU sorunu olduğunu özlü şekilde ifade etmişti.
Şimdi, İsrail’in, Filistinlilere acımasızca saldırdığı ve büyük devletlerin sessiz kalmayı sürdürdükleri günümüzde, Kleridis’in özlü sözü, hala kulaklarımdadır.
