Klasiklere Giriş - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

Klasiklere Giriş

Laren KıryağdıLaren Kıryağdı

Zaman geçtikçe kalabalıklaşan toplumun içinde yalnızlaşan bireyler olarak, empati yapabilme gibi insancıl davranışlara tutunabilmek hepimiz için zorlaşmıştır. Buna bağlı olarak kitap okumanın önemi her geçen gün artmaya başlamış, bir lüksten ziyade gereksinime dönüşmüştür. Hayatı yeniden başkalarının gözlerinden görebilmeyi öğrenmek lazımsa eğer, sunduğu sayısız bakış açıları ve hayatlarla kitaplar, başvurulması kaçınılmaz olan kaynaklardır.

Kitap okuma serüveni birçok farklı tür keşfetmeyi içerse de, her kitapseverin buluştuğu ortak nokta genelde klasiklerdir. Klasiklerin, ünlü yazar  Italo Calvino’nun ağzından, ‘söyleyecekleri asla bitmez, her seferinde yeni bir şeyler öğrenirsiniz.’. Peki, uzun geçmişi olan ve genelde göz korkutan bu klasiklere nereden başlanmalı? Başlangıç için uygun olacağını düşündüğüm iki değerli eseri sizler için derledim.


 

Altıncı Koğuş

 

Anton Çehov’un 1892’de kaleme aldığı bu öykü, abartısız ve basit olan anlatım şekliyle klasiklere giriş yapmak adına harika bir eser olarak nitelendirilebilir. Kitaptaki akıcı anlatım şekli ve öykünün kısa olması, okumayı eğlenceli ve kolay kılar. Ana fikir  derin ve üstünde durulmaya değer olsa da, masalsı anlatım biçimi sayesinde baş yormaz ve yorum yapmak tamamıyla okuyucuya bırakılmıştır.

‘Acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit, en yüksek perdeden inlersiniz !’

Anton Çehov

 

Kitabın konusu: Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü ‘felsefi’ yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir. Altıncı koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının ‘deliliği’nin simgesidir adeta.

 

Yabancı

Albert Camus’nün 1941 yılında kaleme aldığı Yabancı kitabı ince bir kitap olmasına rağmen çoğu klasik kitapta bulunan kişilik gelişimlerini ve insanın iç dünyasının tasvirlerini içinde barındıran bir kitaptır. Ağdalı sözlere yer vermemesi okumayı kolaylaştırsa da, kitabın bitiminde okuyucuda yarattığı etki ağırdır ve sindirilmesi güç sayılabilecek türdendir.

‘Tuhaf biri olduğumu, beni kuşkusuz bu yüzden sevdiğini ama belki günün birinde yine aynı sebepten nefret edebileceğini mırıldandı.’

Albert Camus

 

Kitabın Konusu: Öyküdeki her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter. Cezayir’de, bir rastlantı sonucu bir adamı öldüren orta sınıftan bir Fransız, Meursault, kendisini adım adım ölüme götüren süreci kayıtsız biçimde izler. Diğer kişilerin adı anılsa da, roman kahramanının adını bile öğrenemeyiz. Camus’nün yabancısının yabancılaşmasını kendi ağzından şöyle aktarabiliriz; ‘Her şey, ben karışmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu… İyi düşününce söylenecek bir şeyin olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuşum gibi bir hisse kapıldım.’. Kitapta, Meursault’un topluma, kendine, ölümü bile kabul edecek kadar hayata, kısacası tüm varoluşa yabancılaşması yalın bir dille anlatılır

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar