KINA YAKSINLAR… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

KINA YAKSINLAR…

basaran duzgun banner

Hali vakti yerinde, tapusu kendine ait bir evi, arabası ve okula yeni başlayan 2 çocuğu ile mutlu bir evliliği vardı.

Eşi memur, kendisi de geçici öğretmendi.


Dışarıdan bakıldığında “İşte tipik ve mutlu bir Kıbrıslı aile” dedirtecek kadar bir yaşamın güzelliklerinden payını alan ve kendi topraklarında geleceğini planlayan bir insandı.

Önceleri geçici olmasına takmıştı.

Yıllardır o okuldan bu okula sürülüp durması ağırına gidiyordu. Daha düzenli ve güvenceli bir meslek yaşamı özlüyordu.

“Korkma mutlaka kadrolarınsın” telkinlerimize kulak astı.

Günün birinde kadrolanacağını bilerek dert etmemeye başladı.

Her Kıbrıslı Türk gibi kıyısından köşesinden politikayla ilgileniyordu. Haberleri merakla dinler, köşe yazılarını dikkatle okur, tartışma ortamlarında kendine özgü görüşleri söylemekten geri durmazdı.

Sonra memleketin durumuna takmaya başladı. Müthiş bir umutsuzluk, güvensizlik ve inançsızlık baş gösterdi.

“Bu memlekette hiçbir şey olmaz” karamsarlığının girdabında sürüklenip duruyordu.

Zaman zaman yaptığımız tartışmalarda bütün olumsuzlukları alt alta sıralayıp benden çözüm istiyordu.

Yanıtını bildiği onlarca soruyu peş peşe sıralıyordu.

Bir gün gözlerinde sevinç pırıltılarıyla çıkıp geldi.

-“Gidiyorum” dedi.

Güzel bir yere tatile gideceğini sanmanın saflığıyla sordum:

– Nereye?”

– “Almanya’ya. Türklerin de ortak olduğu bir şirkette iş başvurusu yapmıştım. Kabul edildi. Şirket oturma ve çalışma iznimi de alabilirmiş. Bu fırsatı değerlendirmeye karar verdim.

Ne diyeceğimi şaşırdım, kelimeler boğazımda düğümlendi.

 

 

***

 

 

Büyük bir şirkette ustabaşıydı.

Yaşamı sürekli inşaatlarda ağır iş koşullarında geçmesine rağmen taksitlerini düzenli olarak ödediği bir evi ve derslerinde başarılı olan çocukları vardı.

Her buluştuğumuzda çocuklarının başarılarından uzun uzun bahseder, onların mühendis ya da avukat göreceği günlerin hayalini kurar ve bu hayallerini benimle paylaşırlardı.

Çoktandır görüşmemiştik.

Ortak bir tanıdığımıza sordum:

-“Gitti” dedi.

– “Nereye?”

– Avustralya’daki kız kardeşinin yanına gitti. Düzenini kurduktan sonra eşi ve çocuklarını da aldırtacak.”

Son krizden sonra çalıştığı şirketin işleri düşmüş. Onca yıllık çalışmışlığına bakmamışlar işine son vermişler. Üstelik bir teşekkür bile etmemişler.

Canından çok sevdiği çocuklarını düşünerek göç etme kararı almış ve hemen uygulamış.

İçime bir hüzün çöktü. Ne söyleyeceğimi bilemedim.

 

****

 

İyi bir eğitim aldıktan sonra İstanbul’da kalıp kariyer yapmaya karar vermişti.

Tanışmıyorduk, sadece moda haberleşme aracı elektronik posta (e-mail) ile yazışıyorduk.

Karamsar cümleler kuruyordu ve aşağıdaki dizeleri göndermiştim kendine;

“Nasıl başlarsa fırtına,

   öyle diner birdenbire,

   bir ışık parlar yeniden,

   filiz sürer kar altından,

   umudu kesme yurdundan…”

– Gel diyordum, “Memleketin sizin gibi gençlere ihtiyacı var”

Gelmeyi düşünüyordu ama zamanlamasını kestiremiyordu.

Bazı gençlerin döneceğini bilmek bile insana tarif edilmez bir huzur veriyordu.

Ama bu huzur kısa sürdü.

Son gönderdiği e-mail şu cümlelerle bitiyordu:

“Ne fırtına bitecek, ne filiz sürecek kar altından, ben yurdumdan umudu çoktan kestim, kına yaksınlar…”

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar