İdeolojim yok demiştin ya!
O da gerçek değildi. Bak belli oldu!
Yatsıya kadar sürermiş bazı mumların ömrü… Ne kadar da doğru söylemişler.
Bal gibi de varmış işte!
Hem de en kötüsü bilinen ideolojilerin!
Adına ister liberalizm de ister vahşi kapitalizm, istersen de sömürü… Beğenmedin mi? O zaman, serbest pazar ekonomisi de. Ne dersen de!
Hiç fark etmez. Öznesinde halk olmadıktan sonra…
“Zenginden az alıp fakirden çok almanın” anlamını açıklıyorsun sadece. Çok kazanandan çok, az kazanandan az alsan, zerre yüreğim yanmaz! Başka başka yollardan dolaşıp, binbir dereden su getirerek. Kulağını tersten tutmanın anlamı da yok. Düpedüz sömürenden yanasın işte! Açık ve net!
Sakın ha! Dokunmayın, kumarhanelere, kerhanelere, para basan makinelere!
Hatta, gizlemek için yaptıklarını, birer de heykel dikin arka bahçelerine.
Öyle Uluslararası Para Fonu ya da Dünya Bankası veya Dünya Ticaret Örgütü gibi çok teknik açıklamalara da yeltenme sakın! Sol gösterip sağ vurmana hiç gerek yok. Küt diye vur! Bu ilk vuruşun mu olacak sanki de?
Artık hatten aştın, yoldan kaçtın!
Hukuk devletine ya da sistemine saygı mı? Hak getire! O da yokmuş içinde, yüreğinde, beyninde.
Taşınan sıfatlar da anlamsızlaşabiliyor, icraatla örtüşmeyince!
Tek amacın vardı. O da hayal oldu bu gidişle.
Bütün söylediklerinin tam tersini yapmanın verdiği cesaretle, devam ediyorsun hatalar zincirine hatalar eklemeye.
Kabul etmek istemesen de -ister et ister etme- akıbetin; başka bir profesörün sonuna benzeyecek senin de.
Ne de güzel yakışacaksınız “siyaset mezarlığına” ikiniz de!
Yol yakınken dön, diyesim var ama… Derelerin altından çok sular akmış… Hata üstüne hata yapmak şiarın olmuş… Toplum Sözleşmesi duvarlarda asılı kalmış… Altındaki imzan sararıp solmuş, okunmaz olmuş!
Yargı, sadece doğru kararı vermekle kalmayıp, Bakanlar Kurulu gerekçeniz başka, açıklamalarınız çok daha başka olduğundan dolayı ”siyasi yalan” madalyonunu da asmalıydı boynunuza.
Boynunuza bu yaftayı asmasa da secerenizde ebediyen asılı kalacak ve hiç unutulmayacak.
Ne mahkeme kararına saygınız olsun, ne de halkın menfaatine ufacık bir uygulamanız.
Varsa da yoksa da kişisel menfaatleriniz uğruna ulaşmaya çalıştığınız makamlarınız!
“Minareyi çalacak olan kılıfını hazırlar” imiş. Siz onu bile başaramadınız. “Nabza göre şerbet vermekten” yorulmuş dimağlarınız.
O kadar yorulmuş ki; varoluş nedenlerinizi bile unutmuşsunuz.
Sıklaştırın daha da safları sömürücü güçlerle.
Halk karşıtlığınız daha da belirginleşsin!
