KIBRIS’IN TOPRAKLARINDA YETİŞTİLER. ONLAR HEP EL ELE, GÖNÜL GÖNÜLEYDİLER… (İŞTE TATLARIN EN GÜZELİ…) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

KIBRIS’IN TOPRAKLARINDA YETİŞTİLER. ONLAR HEP EL ELE, GÖNÜL GÖNÜLEYDİLER… (İŞTE TATLARIN EN GÜZELİ…)

 

Hepsi de tarihten süzülerek geldiler. Nereden geldikleri hiç sorulmadı. Adaya kimler gelmişse belki onlarla geldiler…
Hepsi de bir elmanın bir yarısı gibiydiler. Aynalara baktılar mı birbirlerini görürlerdi.
Mısırlılarla, Etilerle, Fenikeliler, Yunanlılar, Lüzinyanlılar, Venediklerle…
Yahut Osmanlılarla, İngilizlerle.
Nereden gelmişlerse gelmişler… Fakat tohumları Kıbrıs’ın topraklarında yeşermiş… Kıbrıs’ın sularında boy atmışlar… Kıbrıs’ın havasını solumuşlar…   
Sevgiyle sevilmeyi Kıbrıs insanlarının narin yahut nasırlı, yumuşak yahut sert ellerinde duymuşlar.
Bazı yıllar kuraklığın gaddarlığında kırılmışlar kavrulmuşlar… Bazı yıllar sel olup giden yağmurlarda boğulmuşlar… Bazen çekirge istilâlarında soykırıma uğramışlar…
Fakat ne olmuşlarsa vatan bildikleri bu topraklarda olmuşlar…
Sevinçlerinde de tasalarında da onlar hep Kıbrıslı kalmışlar… Kıbrıslı insanların ellerinde üremiş, ellerden ellere geçerlerken gönüllerin sultanları olmuşlar…
Ve ne zaman bir araya gelseler “Kıbrıs mutfaklarını” şölen yerlerine dönüştürüp, ağızlara tatların en güzelini sunmuşlar…
Kıyım kıyım kıyılsalar da, kaynatılıp yumuşatılsalar da, soyulup çırılçıplak bırakılsalar da, tencerelerde kavrulup kızartılsalar, şişlere dizilip kömürlerde yakılsalar da onlar hep Kıbrıs adasının bazen fukara bazen zengin sofralarının ağız tatları olmuşlar…  
Bazen karın doyurmuşlar bazen yetmemişler açlıkları dindirmeye…
Olsun ama onlar taa fi tarihinden beridir Kıbrıslılarla yaşamışlar. Ve hep birbirleri ile eşleşip mesut olmuşlar.
ONLAR BİRBİRLERİNDEN AYRILMAYAN İKİZLERDİ. Biri olmadan asla olamazdı diğeri! Kader onları tasada ve kıvançta bir bütün yapmıştı.
Bazıları kokularıyla, bazıları renkleriyle… Fakat ille de yan yana geldiler mi o ağızlarda bıraktıkları bayıltıcı tatlarıyla…
Bazen onlar makarna üstüne kavrulmuş “bulli” oldulardı… Bazen da makarna üstüne soğan yahnili tavşan… Birbirlerine hiç bu kadar yakışanı olamazdı dünyada…
Bazen gunna bakla ile kaynanmış pazıydılar. Bazen pazı ile kaynanmış böyrülce. Hele bol zeytinyağı ile karıştırılıp üstüne bir de renga kıyıldıkta… Vay anam vay! Fukara sofralarının yemeği ama krallara layık olurlardı…
Ya şu fasulye veya böyrülce ile pişirilen “hostes.” Hani şu gafgarıt dediğimiz yabani dikenin dikenli enginarı… Belki bir zamanlar fakir sofralarının yemeğiydi ama şimdilerde zenginler…
Var mı karpuzun hellimle yenmesi gerektiğini bilmeyen Kıbrıslı! Yuh ki yuh derim bilmezse! Çünkü yoktur tadılacak bir başka tat karpuzla hellimden ötesi…
Hele hele ayrelli ile yumurta, yumurta ile mantar… Öf be… İcat eden kesinlikle cennettedir. İnsanlara böyle bir tat hediye ettiğinden…
Ya şu bakla ile enginar kaynanmışı… Dök üzerlerine zeytinyağını, kıy sarımsağı, sık limonu… İstersen yahnisini yap… Tam bir Kıbrıs tadı…
Hiç atlar mıyım “pirinçle gömeci.” İster çorbasını yap iç. İstersen “hobbeza” derdik, ye yahni yemeğini. Sonra al sana detoks…
Ya patatesle pancar salatası. Halâ sofralarımızın kraliçelerinden.. İster maydanozla süsle ister sarımsak kıy üzerilerine… İlle da zeytinyağı ama istersen sirke, istersen limon…
Haa ne diyorduk? Yumurtayı zeytinyağında kavurmazsan eğer hellimle, yaşama, git at kendini denize!
Canın çekerse enginarla yumurta kavur… O da olur… Hatta taze bakla ile yumurta…
Ki yumurta deyip geçme: Küçük kıyılmış patatesi kavur, kır içine iki yumurta, yanında da bir soğan. Mis misss!
Fakattt! Sakın unutma. Yumurta dediğin kraldır kaymak yağında kavrulursa…
Şimdi tam zamanıdır: Zeytin ile portakal. Pikniklerin olmazsa olmazıdır vesselam…
Geldik atalarımızın ağız tadına. Şimdilerde unutuldu gitti ya. Hatırlatayım. Hellim böreği ile bal… Pekmez ile kaynanmış hamur, şu bizim çuçulukya… Hellim ile çörek… Çörekle çakızdez… Güllü muhallebi… Allah be ne tapınılacak tatlardı onlar…
“ÇİFTLER” DÜNYASINI YAŞAMIYOR MUYUZ. Allah öyle yaratmadı mı? İyi ile kötü. Güzel ile çirkin. Doğru ile yanlış. Soğuk ile sıcak. Gece ile gündüz. Falan…
Ve Kıbrıs’ın “çiftleriydi” yukarıda saydıklarımız. Onlar Kıbrıslıların gelinleri gibidirler hep. Belki şimdilerde unutulanları, dışlananları var. Oysa bizim çocukluğumuz, gençliğimiz zamana zemine göre hep bu “çiftlerle” geçti. Fukara sofralarımız bu ucuz fakat Allah’ın başka hiçbir yemeğe bahşetmediği tatları bahşettiği bu “ikililerle” zenginleşti…
Ki daha ne yemeklerimiz var… Var da birbirlerine böylesi gelin güvey gibi yakışanı az… Kısaca ne yetişir, ne fışkırırsa, tadı bir başkadır Afrodit’in adasında…


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar