Kıbrıs’ın ta haçlı seferlerinden, Osmanlının fütuhatından beridir stratejik bir ada olduğu biliniyor.
İngilizin de kiracısı olduğu adayı Lozan anlaşmasıyla resmen kolonisi olarak aidiyetine geçirmesi nedeninin bu stratejiden kaynaklandığı bir başka tarihi gerçektir..
Günümüz Kıbrıs’ının stratejik konumunun ise hem Ortadoğu’da Suriye ile gelişen savaşlarla kargaşalar hem de Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları nedeniyle daha çok önem kazandığı zaten günlük hayatımızın ispatındadır!
FAKAT gitgide stratejik önemi artan Kıbrıs’ın şimdi bir başka büyük sorunu daha vardır. “Güvenliği!”
Nitekim geçtiğimiz gün Hürriyet gazetesindeki köşesinde Fatih çekirge, gitgide askeri bir garnizona dönerken türlü çeşitli ülkelerin de ayni zamanda “üssü” durumuna gelen Güney Kıbrıs’a dikkat çekiyordu!
Çekirge’ye göre zaten İngilizler üsleriyle adada vardı. Şimdi diyor Çekirge, Fransız askerleri da geldi..
İsrail ise “ben gaz aramalarını sürdürüyorum gelin ortak çalışalım” diyerek o da Güney’e çöreklendi. (Rum’un Mısır’la da askeri tatbikatlar yaptığı biliniyor!) Son olarak ABD’nin Kara kuvvetleri komutanı Mark Alexsander Milley de Güney’i ziyaret ederek, “önüne gelene üs veriyorsun, hadi bir üs de bana ayarla” teklifinde bulunmuş!
Fatih Çekirge bu ülkelerin Güney’i koruma bahanesiyle üs oluşturmak istediklerinin yorumunu yaparken, Türkiye’deki İncirlik üssünden giriyor, Rusya’nın bölgedeki rolüne değiniyor, Kıbrıs’ın Suriye’ye bir tüfek atımlık yerde olduğuna dikkat çekiyor falan…
ASLINDA yıllardır bizim de görüp seslendirdiğimiz gelişmeler..
Cüceliğine karşın arkasına Yunanistan’ı, AB’i alarak “büyük işler” çevirmeye çalışan Güney Rum yönetimin bir haltlar karıştırdığını zaten izliyoruz.
Bir gün hidrokarbon yataklarının Türkiye ile Yunanistan’ı ciddi şekilde karşı karşıya getireceğini biliyoruz.
NİTEKİM bu değerlendirmeleri yaparken, “acaba doğru mu yazıyorum” diyerek internete girdim, bakın bu doğal gaz konusunda rakamsal olarak hangi verilerle karşılaştım.
Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yahut hidrokarbon yatakları 1.1 trilyon metreküp.
Parasal değeri 1.5 trilyon dolar..
Üstelik 552 yıllık da rezervi var.
Sizce de iştah kabartmıyor mu? Uğruna 3. Dünya savaşı çıkar!
SONUÇTA şunu söyleyeceğiz: Eğer Türkiye-Yunanistan ittifakı gerçekleşmez.. Adada iki ayrı devlete dayalı yeni bir siyasi çözüm ve yapılaşma olmaz.. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yatakları Kuzey’deki Türk devleti ile paylaşılmazsa (çünkü Doğu Akdeniz’in Türkiye de dahil ortak sahipleriyiz..) Gelecekte, bu ada insanlarını savaşları da yaşayacakları karanlık dönemler bekliyor! **********
“GELSİN” DEDİĞİMİZ “PAZARTESİ” İŞTE GELDİ!
Pazartesi olsun diyorduk. İşte oldu!
Uzun bayram tatili sonrasını merakla gözlemekteydik çünkü TC’de ve bizde “tedbirleri alındı” denilen döviz yükselişinin, borsaların da açılacağı tatil sonrası durumu görecektik..
Bugün görmeye başlayacağız ki dövizin TC’deki ateşi sönerse tabi ki bizde de olumlu yansıması olacak..
“BEN bir parantez açıp geçtiğimiz şu bir haftalık uzun bayram tatiline değinmek istiyorum. Çünkü bu süre içinde toplum olarak hâlâ böylesi krizlere hiç hazır olmadığımızı hatta “fırsatçılık” olarak kullandığımızı gördüm.
Nitekim söz konusu o geçen hafta tatilini fırsat bilenler sadece paha üstüne paha oturtmadılar.. Bazı market ürünlerini raflarından indirdiler çünkü raflar bomboştu!
Bazı gıda maddeleri hiç çıkartılmadı satışa!
Mesela çok ayıp ve insafsızlık olması gerekir: Çürümeye yüz tutmuş domatesleri atmak yerine, fiyatlarında az biraz indirim yaparak 2. sınıf diye sattılar!
Tavuk yumurta gibi ürünler bir gitti bir geldi.. Fiyatlarını sormak ve etiketlerine bakmak gereğini duymadan satın aldık! Çünkü et dediğinizin yanına bir avuç kıymasından ötesine yaklaşmak mümkün olmadı!
DÖRTLÜ koalisyon hükümetimize gelince:
Sn. Başbakan Erhürman son feryadını, “sadece eleştiri yapılıyor” diye koyuverirken ben de sıradan bir yurttaş olarak şu yukarıda bir kısmını “Köşeme” aktardığım olaylara tanık oluyordum!
Bir yandan da kulaklarımda çınlıyordu Sn. Başbakan’ın beyanatları. Mesela halka dönerek diyordu ki “ihbar edin, fiyatlarla oynayanları çekinmeden ilgili mercilere bildirin..”
Bir hafta süresince kaç yurttaşın Sn. Erhürman’ın çağrısına uyduğunu bilmiyorum! Kimler mağdur oldu? Mağduriyetlerinin nedenini ilgili mercilere şikâyet ettiler mi?
BUNA karşılık Sn. Erhürman hem “tedbirler paketinde” hem de bayram alışverişleri çağrısında “özel sektörü” işaretleyerek uyarılarda bulunur ve halkın tespitleriyle hizaya getirme yollarında market market dolaşırken… Ne diyordu ama yardımcısı Kudret Özersay:
“Bu ekonomik krizin atlatılması kolay olmayacaktır! Ancak bugünü değil, yarını düşünerek uzun vadeli olacak şekilde, kişisel menfaati değil, ülke yararını esas alarak kararlı adımlar atarak bu krizi atlatacağız…”
Özersay’ın bu açıklamasından sonra “tedbirler paketine” bir daha göz attım.. Başbakan’ın özel’i işaret ederek yaptığı uyarılara..
Fırsatçılığı önleyemediği için sıkkın canı ile yükselen şikâyetlere karşı “sadece eleştiri yapıyorsunuz” serzenişine takıldım!
Ve yardımcısı Özersay’ın “ülke yararı için halkla kararlı adımlar atarak krizi atlatacağız” dediğine bir mim koydum!
Çünkü yine anlamadım! Bir yanda halkı halka ihbar edecek bir Başbakan, öte yandan halkla birlikte yürüyeceklerini söyleyen bir Başbakan yardımcısı! Doğrusu hangisinin doğru olduğuna karar veremedim!..