“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü var ya, tam da Vakıflar İdaresi Genel Müdürü İbrahim Benter için söylenmiş bir sözdür.
Küçük bir farkla;
“İbrahim Benter, medyada beslediğin tetikçileri söyle senin kim olduğunu söyleyeyim.”
2 gündür medyanın pespaye tetikçileri şahsıma ve Havadis’e yönelik harekete geçtiler.
Bir çamur atma hezeyanı, bir afra ve tafra sormayın gitsin.
Arkadaşlar “cevap verecek misin” diye sordular.
Kesin bir dille “hayır” dedim.
Benter ve tetikçilerinin zeka düzeylerinin hangi seviyede olduğunun anlaşılması için bilakis daha fazla yazmaları için teşvik bile edeceğim.
Çünkü “takkenin düştüğü ve kelin göründüğü” günlerden geçiyoruz.
Hükümetin büyük ortağı CTP’liler, hükümetin başı ve Vakıfların sorumlusu Başbakan, hükümet ortakları ve tüm kamuoyu müdürün ne kadar pespaye işlerle uğraştığını görmeleri için tetikçilerin her gün ama her gün saldırmaları gerekiyor.
Yoksa usul halle, terbiyeli tavırlarla, okura karşı sorumluluk duygusuyla, kamu yararı ve vatan aşkıyla bizi dinleyen yok.
İki devletin paralarıyla nasıl da örümcek ağı gibi örgütlendikleri ve ahlak yoksunu tetikçilerle nasıl da “saadet zincirini” sürdürmeye çalıştıkları başka türlü anlaşılmayacak.
***
Vakıflar İdaresi’nin içinde bulunduğu durum, aslında bir dini inanışla veya bir ideoloji ile alakalı değildir.
Türkiye’yi anavatan sayan saf milliyetçi insanların duyarlılığı ile hiç değildir.
Karşımızda, hasbelkader Türkiye Cumhuriyeti yetkilisi-görevlisi olmuş ama tamamen milyonlarca lira dağıtma üzerine kurulmuş tarikat gibi örgütlenmiş bir şebeke, sosyalist bir partinin atadığı ama dünyasal zevklerine yenik düşmüş müptelalar ve irade kullanmakta zorlanan devlet yöneticileri vardır.
Konu, Dome Otel konusu olmaktan çoktan çıkmıştır.
Dome Otel, nasıl bir tehlike karşısında olduğumuzu anlamamıza yardımcı olmuştur sadece.
Bu köşenin yazarının ve bu gazetenin tavrı açıktır;
Sahillerimizin parsel parsel üleşildiği, kumar baronlarının medya ve devletin içi dahil her alanda cirit attığı bu günlerde, hiç olmazsa Dome Otel gibi mütevazi bir örnek uygulamanın yaşatılması gerektiğine inanıyoruz.
Bu mütevazı örneğin mucidi CTP’dir.
Şimdi bunun yaşatılması veya yok edilmesi kararını verecek olan da CTP’dir.
Sevabı da günahı da CTP’nin boynunadır.
Ya, kendilerinin yarattığı emek eksenli bu üretim yeri devam edecek ya da yeşil sermaye gelip bayrağını dikecek.
Yeşil sermaye, bunu, İslami değerler için de yapmayacak.
İslami değerleri kullanıp para cukkalayacak.
Ve iki devlet de buna alet olacak.
***
Tüm bunlara sessiz kalmak, bu topraklara ve bu halka yapılacak en büyük kötülük olurdu.
Sessiz kalmadık.
Elimize ulaşan bilgi ve belgeler doğrultusunda da yayınlarımıza devam edeceğiz.
Havadis’in sadece bugünkü manşeti bile neyin derdi ve endişesi ve korkusu içinde olduğumuzu çok iyi anlatıyor.
Ve müdür dahil birilerinin çok iyi yalan söylediğini gayet güzel tarif ediyor.
Kıbrıs Türkü sahip çıktıkça biz görevimizin başındayız…
