Müzakerelerin Crans Montana’da koptuğunu biliyoruz. O günden bu güne Sn. Akıncı ile Anastasiadis arasında BM’ler gözetiminde Kıbrıs siyasi sorununun çözümüne yönelik görüşme olmadı.
Fakat “müzakereler” ve “çözüm” çok konuşuldu, çok yorumlandı!”
Ne var ki artık Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları sorunu da var ve “Kıbrıs siyasi sorununun hem rengini hem de havasını değiştirdi!”
Nitekim şimdilerde yeni doğan bu sorunun “tehlikeli” sayılan “krizlerini” yaşıyoruz.
YANİ artık ne bizim ne Rum tarafı için “salt bir Kıbrıs sorunu yoktur.” Hatta Akdeniz’deki Türk Rum sondaj faaliyetleri nedeniyle “BM’ler sekreteryasının şu anda eli kolu bağlıdır!”
Çünkü Doğu Akdeniz’deki sorun Rum’un üyeliğinden dolayı “AB’ye transfer edilmiştir.”
Üstelik gazın Mısır üzerinden borularla AB’e sevki kararından sonra sorunun bizatihi bir diğer muhatabı da AB olmuştur..
Zaten kokusu da “bölgede sondaj çalışmaları nedeniyle çıkmış, AB Rum tarafının şikâyeti üzerine, Türkiye’ye yaptırım uygulama kararıyla harekete geçmiştir!
BU nedenlerden dolayı son zamanlarda Sn. Akıncı’nın yeni bir müzakere masası kurulmasına yönelik çalışmalarını olumlu karşılıyoruz..
Ne var ki Sn. Akıncı da bilmektedir. Artık soruna Grans Montana’da kalındığı yerden devam etmek gibi bir konjonktür yoktur.
Nitekim artık Sn. Akıncı da Anastastasiadis’e başlama çağrısı“müzakerelere başlama” çağrısı yanı sıra “Doğu Akdeniz’deki enerjinin Türk-Rum halkları arasında hakçasına paylaşılması tekliflerini” de iletmektedir.
Hatta her iki tarafta oluşturulacak Komitelerle konunun görüşülmesini isterken, Türkiye’nin teknolojik olanaklarından da yararlanılmasını, işbirliği yapılmasını önermektedir..
BÜYÜK hayal mi? Eğer çözümün gerçekleşmesine de katkı koyacaksa (ki mutlaka koyacak) neden hayal olsun. Özellikle Doğu Akdeniz’deki “hidro karbon yataklarına” yönelik Türkiye’nin de kapsamında olacağı bir ittifakı düşünün:
İsrail’den Mısır’a, Fransa’dan İtalya Amerika’ya kadar Türkiye’yi de kapsayacak “işbirliğinde;” ayni zamanda, “zaten olmazsa olmazı zorlayan kaçınılmazlıkta oluşacak “siyasi birliktelikler” Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamaz mı?
YAZIK ki artık ne Türkiye’de ne Yunanistan’la İngiltere ve AB’de böylesi “barışçı işbirliği anlaşmalarını” ayni zamanda bölge ve dünya barışı için gerçekleştirecek “büyük liderler” yoktur!
Dolayısıyla yukarıda ayazlattığım “hayallerin” tam aksine bir başka ihtimal da bu “gaz paylaşımı sorununun” savaşa kadar varabileceği tehlikesidir! Yine, “Allah muhafaza” diyorum! **********
YA “DEVLET” YA “GOLİFA!)
Yavaştan öğrenmeye başlıyoruz: “Tatar hükümeti yeni “koordinatörümüz” Fuat Oktay’ın “himmetleri” oranında başarılı olacak..
“Doğruya doğru ama.. Sanki geçmiş hükümetler için durum çok mu farklıydı?
Ankara ile birlikte hareket edilmezse KKTC’de tırnaklık “iş” yapılamadığı bilinmiyor mu?.
O zaman yine “doğruya doğru” diyeceğiz ve ekleyeceğiz:
“EĞER öyleyse ne seçimlere gerek vardır ne hükümetlere!
Ki siyasi iradeyi ellerinde tutanlardan kaynaklı bir sorunumuz da değil mi ki “liyakattir!”
ÖYLEYSE “Liyakatli” kişilerden oluşacak bir “yönetim” işbaşına gelir, Ankara ile birlikte koordineli çalışmalarla KKTC’nin deliklerini gediklerini kapatır, batan gemiyi yüzdürür! Olamaz mı?
Tabi ki olmaz! Çünkü diyorum ki kendimizden gelin kendimizden güvey Devletiz! Tanıyan yok ama kendimizin kendimizi tanıması gibi bir siyaset geliştirdik ki cici partilerimiz, her yıl erken seçimlerimizle bize yetiyor!
NE var ki bu siyasi “gösterimiz” memleketin sosyoekonomik kalkınmasını sağlamaya yetmiyor!
Sakın, “nasıl olur, işte seçimlerimiz, işte hükümetlerimiz, işte muhalefetimiz, işte üniversitelerimiz, işte 144 ülkeden gelen üniversite öğrencilerimiz, işte turistik otellerimiz, işte sanayimiz, işte tarımımız… Diyebilirsiniz..
BAŞKA? Hadi devam edelim:
İşte üstesinden gelemediğimiz çevre kirliliği dediğimiz “pisliğimiz!
İşte dökülüp giden alt yapımız!
İşte artık hemen her gün bir iki can alan Trafik sorunumuz!
İşte Büyük belamız haline gelen uyuşturucu sorunumuz!
İşte kaçak işçi ve kayıt dışılık sorunumuz!
İşte ranta kurban giden tarım toprakları sorunumuz!
İşte yeni yeni tanışmaya başladığımız “taciz” olaylarımız!
İşte sağlık, eğitim, ulaşım, sanayi bölgeleri… Pahalılık!
Kısaca KKTC aynasının bir tarafında “gülen yüzümüzü görüyorsak, öteki tarafında ağlayan yüzümüzdür!”
Doğrusu “neye sahip çıkacağımızı da bilemiyoruz:
MESELA: Öncelikle bir üniversite adası mı olacağız? Yoksa turizm mi?
Bir tarım ülkesi mi yoksa sanayi mi?
Yoksa hepsinden birer tutam serpiştirilip karıştırılarak milletin önüne konan “golifa” gibi mi olacak “devletimiz?” **********
KISACA TAKILDIĞIM: (HEMEN YAPIN!)
Henüz “yapacağız” aşamasından kurtulup “yapmaya başlayamayan” Tatar Hükümetini merakla izliyorum.
Örneğin trafik kazaları karşısında çaresiz kalan Sn. Atakan diyor ki “Eğitimli sürücülere, sorunsuz alt yapıya ulaşana kadar herkesi birbirine saygıya davet ediyorum…”
Peki eğer sorun bunlarsa Sn. Bakana sorabilir miyim? O söylediğin “ideal sürücü” ile “o mükemmel alt yapıya” ne zaman kavuşacağız?
Ki sizden öncekiler de benzeri laflar ederlerdi ama ölümlü trafik kazaları artarak canlar yakmaya devam ediyor!
Yani ne? Artık kerteye gelmiş sorunların bekletilmeye, “yapacağız” demeye tahammülleri kalmadı. Yapacağınızı hemen yapın…