KIB TEK’DEN… “EĞİTİME” SÖYLEŞİRKEN…    - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

KIB TEK’DEN… “EĞİTİME” SÖYLEŞİRKEN…   

Eşref Çetinel

Önce soralım: “Yapısal kusurlu olan  KKTC mi yoksa KIB-TEK mi?

Yıllardır süregelen “KIB TEK” ile yanına  konan KKTC’nin maddi varlıklarını katlayacak varlığı ile AKSA’nın,  binbir gece masallarına dönüştürülmüş serüven tadındaki  haberleriyle yatıp kalkıyoruz!


Bazen bitmek üzere olan yakıtını getirecek gemileri gözlüyoruz limanlarda, bazen tam ucuna gelmişken yakıtsızlıktan çalışmayan jeneratörlerin azizliğine uğrayarak kalıyoruz karanlıklarda!

Bazen haberlerini okuyup işitiyoruz manşetlere çıkmış  yolsuzlukları silsilesinde.. Bazen devletle kavgalarını izliyoruz keyifle! Sonuçta olanlar ise yine  Kıbrıs Türk halkına olmakta ama! Elektriksizlikten dolayı karanlıklarda kalmaktan   büyük oranda işlerin aksamalarına kadar…

GÖRÜNÜM tam bir “ilkelliktir!”  Uğruna savaşılan bağımsız ve egemen Kıbrıs Türk Devletine resmen tükürmektir!  Asıl olan ise KKTC’nin az biraz çapını aşan “kurumlarının” kahrını çekemeyecek kadar zayıf ve naif, enten püften bir Devlet iradesi (değil) “iradesizliği”  yansıtmasıdır!. Ve doğrusu  bu zafiyetimiz çok ayıptır!

ÇÜNKÜ sonuçta KIB-TEK bir devlet  Kurumudur. Öteki Kurumlar gibi şekli şemaili, kurgusu konusu ne olursa olsun iyi yönetilirse faydalı ve verimlidir, kötü yönetilirse zararlı ve yıkıcıdır! İyi yönetilmemesine, faydalı olmamasına ihtimal olmamalıdır..                                                                                  ÇÜNKÜ:  Bazılarının Avrupa üniversitelerinde yetiştiği uzman ve ehil “görevlilerdir” ki hani bir zamanlar “yarınlardan” söz ederken; “gün gelecek yetişen gençler bu ülkenin kaderini yüklenecek, işte o zaman kaşarlanmış, iş bilmez  kodamanların yerine görevlendirilecek bu gençler memleketi ayağa kaldıracaklar” dediğimizin üzerinden  yıllar geçti…

FAKAT KKTC hâlâ yerlerde sürünüyor! İspatlarından biri de KIB TEK oluyor! Ve olanca olumsuzluklarıyla gündemden hiç inmiyor! Nitekim  Şimdilerde de  çözüldü denmesine karşın “14 Nisan’dan bu yanadır” deniyor, akaryakıt ihalesine çıkılmadı.. Spot alımlarla vaziyetler idare ediliyor ve  yine “yolsuzluk” iddialarıyla karalara çalınıyor.. Nitekim:

***

KIB-TEK İLE İLGİLİ SON HABER Mİ?  Cuma günü  “okunacak öğle ezanından sonra kılınacak namazı müteakip, defnedileceğidir!” Rahmetli hem çok çekti hem çok çektirdi. Fakat arkasında Devlete millete  yüklü miktarda bir miras bırakarak gidiyor ama: 1 milyar 60 milyon borç!  Bu borcu AKSA’ya Devlet ödeyecek çünkü olsaydı para zaten  KIB TEK batmazdı!

OLANLARIN yorumunu yapmak bile abese iştigal olmalı!      Gene de “Devlet” olmanın ayni zamanda “kudretli” olmayı da sağladığını gördük!  Yine topa son vuran devlet oldu.. Ve tutun ki borcu üslenerek hamamın  namusunu kurtardı!

***                                         “ÖĞRENİM” NEDİR “EĞİTİM” NEDİR? Bu konuda (yani öğrenim eğitim konusunda) yorum yapmamı gerektirecek haberi okuduktan sonra yazmam gereken  yazıyı öteleyerek, “hayır dedim bu ülkede  asıl sorun eğitimsiz öğrenimdir!”

Ki SONUCU öylesi büyük facialar yaratır ve yaşatır ki  insanlığa.. Çıkartılan savaşlar sonucunda binlercesi ile ölümlere de neden olunur,  bir insan elindeki sigara izmaritiyle dönümlercesi ormanlar da yanar kül olur!                    Artı salgın hastalıklar ve kanunsuzluklar silsilesinde sürgit doğasal felaketler yaşanır!

NİTEKİM yine geçen gün adamın biri bir köyden öteki köye giderken yol kenarına yine atmış sigara izmaritini ve yangına neden olmuş. Neyse ki zamanında müdahale edilmiş bir felakete bir felaket daha eklenmemiş!

***                                                PEKİ KİMDİ O ADAM? Çok kısa ve basit tanımı ile kuru otların bulunduğu yerlere söndürülmemiş sigara izmaritinin atılması sonucunda yangına neden olacağını düşünemeyecek kadar görgüsüz biri! Ama bizden biri, yurttaş! Ki:

MUTLAKA okula gitmiştir. Mutlaka öğretmenleri annesi babası tarafından daha çok küçük yaşlarla ateşle oynamaması gerektiği konusunda sık sık uyarılmıştır..

Sonra yetişmiş,  okumuş, yazmış, evlenmiş çoluk çocuk sahibi bir adam olmuştur..                                                             Fakat hâlâ  içtiği sigaranın izmaritini söndürmeden  kuru otların  arasına atmanın yangına neden olacağını düşünemeyecek kadar insanlık yönü eksik ve aksak kalmıştır!        Tabi ki yangın çıkarmak için atmamıştır o hâlâ yanmakta olan o izmariti.. “Düşünemediği” için atmıştır!                                 Ki ne derler “insanı hayvandan ayıran tek büyük fark düşünmektir!” İnsan düşünür, dolayısıyla kıyas yapar, davranışlarının eylemlerinin ne denli doğru yada yanlış olduğunu bilir..

KALDI ki okullarda okuturlar bunları! Adı  “eğitimdir.” Tıpkı spor dersinde beden eğitimi hareketlerinin öğrenilmesi gibi  öğrenilir.. Fakat önce düşünülür… Ki ne derler? “İnsan düşünen mahlûkattır.” Çekin “düşünceyi” kafasından geriye kalan canlı bir kadavradır!

Ve daha ilkokulda öğrenilir: Her zaman temiz olunacağı, tertipli terbiyeli olunacağı.. Büyüklere saygı küçüklere sevgi ile yaklaşılacağını.. VE Doğanın korunması gerektiği..

***

SADECE küçük öğrenciler çocuklar değil… Bir ömür sürecek olumlu alışkanlık ve disiplinle, babalar analar, nineler dedeler bile sonu gelmeyen o müthiş “öğrenme” olgusunda devam ederler öğrenmeye..  Çünkü bizatihi hayatın kendisi bir eğitimdir!

FAKATTT:  Artık özellikle ilk okullarımızda öğretmenler için tek bir gaile vardır: İyi matematik, iyi İngilizce, iyi yazı, iyi okuma becerisi kazanan öğrenciler yetiştirmek!

“Öğrenmek” zorunda olduğu “ders          notlarının” hep iyi olmasıdır hedef..

Notlarla ölçülen takdirlerdir duyulan  kıvanç.

Hatta iyi Türkçe okunup yazmak bile ölçüt değildir, yeter ki İngilizce biline..

***

BU NEDENLE olmalı!  Öylesi bir “eğitim ve öğretim” anlayışının sonucudur! Memleketin çer çöp deryası haline geldiğinden yakınırız!

Hâlâ piknik alanlarından ayrılırken arkamızda bıraktığımız “artıklardan zibilliklerden” yakınırız!

Ve artık ektiğimiz kadar yakar, yetiştirdiğimiz kadar telef ederiz..                                                                                    DOLAYISIYLA hiç şaşmayız! Ne yanan Beşparmaklardaki ormanlara ne bir mevsimin kan tere batarak hasadı yapılıp balya haline getirilen hayvan yemlerinin yakılmasına!

Hatta Çevrenin “pis” olmasına!

NOT: Cüneyt Arkın’ı yarın yazarken de anacağım da Allah rahmet eylesin diyorum. Türk filmleriyle büyürken Cüneyt Arkın iftiharımızdı..

 

NEREDE kalmıştık? Ne siyasi yönden olabildik devletin sahibi ne doğasını kurtarabildik “yurt” dediğimiz KKTC’ye. Promotüre doğdu hâlâ olgunlaşmadı..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar