KEŞKE TÜRKLER DE BÖYLE YAPSAYDI! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

KEŞKE TÜRKLER DE BÖYLE YAPSAYDI!

Ahmet OkanAhmet Okan

Şehrin tam Sıfır Noktası (Zero Point)’nda durulduğunda, surların bütün noktasına olan mesafesinin 1 buçuk mil olduğu söylenir.

Venedikliler kentin çevresini 9 milden 3 mile indirmişlerdi.


9 millik bir alan, o döneme göre bir kalekent için büyük bir bölgeyi oluştururdu doğrusu.

Bu alanı Lüzinyanlar belirlemişlerdi ama dıştan gelecek bir saldırıya karşı 9 millik alanın çevresi pek korunaklı ve dayanıklı değildi.

9 kulesi vardı Nicosia’nın.

Venedikliler bu alanı daraltarak surları sağlamlaştırmışlar, kuleleri iptal etmişler ve şehre giriş için üç kapı bırakmışlardı.

İngiliz döneminde üç kapının çevresine yol yapılmış ve bu kapılar tarihsel anlamlarını yitirmişti.

Motorlu araçların yaygınlaştığı yıllarda otobüsler bu kapılardan giriş çıkış yapamazlardı.

At arabalarına göre yapılan kapılar otobüslerin geçişleri için elverişsizdi.

Zaten kalekent içindeki hayatın dışarıya yayılması için, surlardışındaki tarım alanları da parselleniyor ve imara açılıyordu.

Bu çerçevede üç kapının çevresine yollar döşenip kapılar iptal edilmişti.

Kıbrıs’ta uygarlıktan uzak bir hayat vardı.

Yollar tozlu topraklarıydı.

Kentlerde yaşayanlar yaz aylarında toz içinde kalırken, kış aylarında çamurlu yollarda bata çıka savrulmak durumundaydılar.

Geceler kapkaranlıktı; mum ışıklarının evlerin ahşap panjurlarından sızmasına olanak yoktu.

Bu haliyle Lefkoşa karanlığa gömülmüş bir böcek gibiydi.

Osmanlı, han, hamam ve çeşme yapmasını biliyor, aklı başka gelişmelere yatmıyordu.

Matbaa “Türk” insanı ile 300 yıl sonra buluşacaktı.

Geri kalmışlık, dünya ile bağlantılarını kesen biricik nedendi.

Adadaki hayat İngiliz döneminde ağırdan da olsa değişmeye başlayacak ve ileride Kıbrıs’ın denize bile girmeyen ahalisi uygar dünyanın bir parçası olacaktı.

İngiliz İdaresi bir sömürge idaresiydi, evet.

Ama at arabalarını atıp bisiklet ve motorlu araç kullanmak, postane diye bir ulaşım sistemini kullanmak, radyo dinlemek, telefon ve gramafonla tanışmak, sahillerde piknik yapıp denize girmek, şalvarı ve çarşafı atıp pantolon ve etek giymek, fesi atıp şapka giymek, çay saatleri düzenlemek, defilelere gitmek, yabancı dil öğretmek, çağdaş eğitime geçmek bu sömürge döneminde olacaktı.

Ada İngiliz’in sömürgesiydi ama ada nüfusuyla bir sorunu yoktu.

Hatta işlerine geliyordu bunları I. ve II. Dünya savaşlarında katırcı olarak kullanmak için.

Onları asimile etmeyi düşünmemişlerdi.

Avusturalya’yı nüfusları ile değiştirdikleri gibi Kıbrıs’ın aborjinlerine dokunmamışlardı!

İngiliz birçok ülkede bu yola başvurmamıştı, Avusturalya çok ayrıcalıklı bir örnek.

İngilizler adadan çekip gittiğinde, çok az sayıda İngiliz aile adaya yerleşmiş durumundaydı ve halen de böyledir.

Keşke Türkler de böyle yapsaydı!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar