KARDEŞİM BARIŞI NE ZAMAN YAPACAĞIZ? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

KARDEŞİM BARIŞI NE ZAMAN YAPACAĞIZ?

 

3. ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNDE FİKRET DEMİRAĞ’A SAYGI İLE


Rüzgarda ozan türküleri söyleyen Fikret Demirağ, “şiirin uzun yürüyüşü”nü “Hüzün Ana”sının belleğine kazıyarak aramızdan ayrıldı. “Sırı dökülmüş kök ayna”sında yüzleştirdikleriyle baş başa bıraktı bizi. Adıyla, adımızla ve adamızla yaralı türkülerini savurdu rüzgara. Bize aşkımızın şarkılarını ezberletti. Akdenizli şiirlerin en güzellerini güneşli anne toprağına adadı. “Barışın külleri için ağıtlar / yurdumun halleri için şarkılar” yazdı.

“SEVGİDEN BAŞKA NEYLE ONARILABİLİR BİR İNSANIN HASARA UĞRAYAN YÜREĞİ” dedi hasarlanmış anlarımızda. Gidilecek tek yerimizin neresi olduğunu yazdı acılardan yorgun çıkıp, sevgi ile onardığı satırlarında.

Kaya çatlaklarından, akşam gölgelerinden, ıssız kalan tepelerin acıya bakan yüzünden, tragedyaya benzeyen anne yüzlerden haberler getirdi bize. “Yüreğinin sardunyalarını sula” diyen bir sesti o, Kybele kadar doğurgan şiiriyle.

Zeytinden, mersinden ve hüzünden taç taktırarak yürüdüğümüz yollarda “ötme keklik ölürüm” diyen şiirler ezberletti hepimize. Okuduğum en güzel şiirlerinden biriydi bu, her bir sözünü beynime kazıdığım, dilime doladığım, Kıbrıs’ın hafızasına yazılmış en özel şiirlerden bir tanesidir:

ÖTME KEKLİK ÖLÜRÜM

Anam bile bilmez kaç ışık söndü içimde
Gitme keklik ölürüm
Dağ söneceğine, gül söneceğine ben öleyim
Nasıl olsa kendimi yaşamıyorum!

Ötme keklik, kanım akar ötersen
Beni ötüşünün ortasına atarsan
Yüreğimin önüne barikatlar kurarsan
Bir gün bağlamanın öbür gün ağlamanın
İkiz kardeşini ararsan
Benim, keklik! Ötme keklik, ölürüm
Şimdi kırlar, kentler birbirine karıştıysa
Benim yolum, kırlara, kentleredir
Tutma keklik, ölürüm

Anam bile bilmez kaç ışık söndü içimde
Ben yüzde yüz bir şeylere yenildim
Anlayana kadar bunca yaprağım döküldü
İçimdeki papatyanın yüzü geceye döndü
Ötme keklik, ölürüm. Beni artık susmuş tuşlar açıklasın ötsün kuşlar açıklasın, ötme keklik, ölürüm. Uzakta sabah rengi bir tuhaf ışık yandı,
Tutma, keklik, ölürüm
Anam bile bilmez kaç ışık söndü içimde…

O, Kıbrıs’ın yetiştirdiği en önemli şairlerin başında gelmektedir. Şiir ona, o aşka, aşk şiire o kadar çok yakışır ki, bu dizeleri okuyan insan aşkla göz göze geldiğini hisseder. Sözcükler bir şelale olup çıkar insanın karşısına ve söylenilmeyecek şeylerin oralarda gizli olduğunu düşündürür:

“SENİNLE GÖZ GÖZE GELDİĞİMİZDE
AŞK DA HATIRLAR AŞK OLDUĞUNU
VE KENDİ KENDİSİYLE GÖZ GÖZE GELİR!”

Demirağ’ın şiirlerinde derin acılara da rastlamak mümkündür. Ölüm şarkılarını yazarken “ruhum bakım evini arıyor” der, ruhların da bakıma ihtiyacı vardır sözünü anımsatarak. O derin acılar ki “anne, vaktiydi iyi ki ödün” dedirten şiirler yazdırmıştır şaire.

O, her sabah “acıya ve aşka acemi başlayan”, ölüme “dur geri” diyen şiiriyle bu adanın ölümü durdurabilen en önemli şairlerindendi. Bir su sesiydi, en büyük aşklardan, acılardan ve suskunluklardan damıttığı yüreği ile:
“Ben geçiyorum diye su sustu!
Duyuyor musun ayçiçeklerinin fısıltısını?
Ağaçların çıtırtısını, kol saatimin tıkırtısını?
Duyuyor musun, ben geçiyorum diye su sustu!”

Bu adada onun şiirinin sesini duymayan yoktur. Şiire bulaşıp, ezberlemeyen de. Satırları, dizeleri ile yolu kesişmeyen bir şiir severin olması mümkün değildir. Belki de bu acılı ana toprağına, Hüzün anasına yazdığı şiirleri ile hepimizin şiirlerini yazdığı içindir biraz da. Aşkın büyüsünü, acısını, suskunluğunu, kırıklığını saklayan derinliğinde şiir gibi şiirin de nasıl yazıldığını buluruz onda. “Adamın Sahilinde” yürüyerek “SU”yun da, “SUS”un da sesini duyurmuştur bize.

Zaman zaman aşkın insana yaşattığı kırıklığı, yanılsamayı anlatan acı şiirleriyle çıkar karşımıza büyük ozan:

“Senin bana sevdan kuyruklu bir yalandan başka bir şey değil
Ben, içinde kuşlar ağlaşan bir alacakaranlığım,
İçinde kuşlar kaynaşan bir alacakaranlığım”

Bazen de Akdenizli Eros olur, erotizmin o iç gıdıklayan satırlarıyla çıkar karşımıza…

Şiirleri bu adanın bölünmüşlüğüne, parçalanmasına, yarımlığına, barışa hasret kalan insanların acılarının tarihine tanıklık eder. Acılı yurdunda komşuyu komşudan ayıran bir cinnet yazın ardından hissedilenler yatır:

“Tellerin o yanındaki sen misin ben miyim şimdi,
Ben miyim sen misin bu yanındaki” ya da
“Haberin var mı çoktan taşlaştı barış tarlaları!”

Satırlarında bulduğumuz gibi o, “aşk, barış ve şiir istiyordu”…

Fikret Demirağ ülke sınırlarını aşan şiiri ile “Acılı Anne Toprağımızın”, “Hüzün Anamızın”, “Aşkın ve Barışın” şairidir.

KARDEŞİM BARIŞI NE ZAMAN YAPACAĞIZ?
Kardeşim, işte gene geldi yaz, yüreğin yazın mektubunu aldı mı,
işte yaz geldi gene, kardeşim, barışı ne zaman yapacağız,
ne zaman barışacağız önce kendi kendimizle sonra birbirimizle,
ne zaman gidip gelecek sevgi suları aramızda, işte gene yaz geldi,
barış buğdayını ne zaman ekeceğiz, yüreklerimiz ne zaman konuşacak,
ne zaman duyacağız, söyle, sevgili, yaşamın sürüme uğultusunu,
işte gene yaz geldi, etin mavinin ve sevişmenin kokusunu aldın mı,
ne zaman olacak kendi sesimiz, “kendimiz” olmayı ne zaman öğreneceğiz,
ne solgun çocuklar, gençlikler yaşadık, kardeşim, aklında mı,
aklında mı ne yoğun acılar, ne boşa yorgunluklar yaşadığımız,
anımsa, ne adına, ne bol ölümlere akıp gitti kanlarımız,
nasıl ziyan olup gitti en güzel yıllarımız, anımsa,
her gün biraz daha çarklara yedirildiğimizin farkında mısın,
şarkılarımızın başkalarınca belirlendiğini ne zaman anlayacağız,
boşa akan sular gibi nasıl yoğa akıp gittik, anımsa
Kendimiz olmayı, ne zaman öğreneceğiz, örselememeyi hiçbir yüreği,
umutlarımızın ve acılarımızın küllerine olsun saygılı olmayı ne zaman,
ne zaman anlayacağız yaşamın saygıya değer olduğunu, insanın ve şarkısının,
bir otu, bir yaprağı bile ezip örselemeden sevip koklamayı, ne zaman,
uğultulu zaman kovanı önünde ürpermeyi ve doğru algılamayı onu,
acıları gündemden ne zaman düşeceğiz, insanla yaşıt o çıkar duygusunu,
kardeşim işte gene yaz geldi, yazlar yüreğine sevmeyi öğretmedi mi,
işte yaz geldi gene, işte yaz geldi, işte yaz, mektubunu aldın mı,
Yüreğinin mektubu eline ulaşmadı mı hiç almadın mı avuçlarına onu,
şiir, o gerçek şiir ne zaman dolduracak yaşamın kılcal damarlarını,
sevginin tozunu ne zaman alacağız, ovup parlatmayı sevgili bir umudu,
kardeşim, büyük büyük harflerle yüreğimize ne zaman yazacağız
bu kirlenmiş dünyadaki bütün güzel, haklı şeylerin adını
Ne zaman alacağız yalansız bir sevişmenin o benzersiz tadını?
Fikret Demirağ

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar