KARARAN BİR ŞEHİR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Kıbrıs

KARARAN BİR ŞEHİR

Başaran DüzgünBaşaran Düzgün

Yıllar olmuş İstanbul’u görmeyeli.

Nedense kulaklarımda hep o müstehzi alay:


– Ankara’nın en çok nesini seversin?

– İstanbul’a dönüş yolunu…

Bu kez tamam bu şehri terk ediyorum.

Bizans artığı surlar ve günaha davet eden çan sesleri.

La ilahe illalah nidalarıyla Topkapıdan akseden “padişahım çok yaşa” yakarışları.Kuvvayı Milliyeciler tutunamamışlardı Pera Palas salonlarında Fransız dilber ajanları raks ettiren vals karşısında. (uçsuz bucaksız bozkır olmuştu kurtuluşları)

Yıllar önceydi, adalara giden bir vapurdaydık.

İranlı kadınlar başlarını açıp saçlarını salmışlardı rüzgara.

İstanbul rüzgarda savrulan bir özgürlük havasıydı.

Şimdi vakit tamam, bu incecik bir veda havasıdır.

Çünkü İstanbul artık özgürlüğün şehri değil.

 

 

***

 

Bir şehirde yaşayan tüm insanları bir gecede değiştirilebilir mi?

Kahire’de kapılmıştım bu duyguya.

Nasır’dan kalma özgürlük öyküleriyle ayak bastığımız şehir kara bir taassup boşaltmıştı üstümüze.

Üstelik on binlerce yıllık piramitler dimdik ayakta direniyor görünmelerine rağmen.

Bir İtalyan gazeteci “sanki de bir gecede kentin tüm insanlarını değiştirdiler” demişti.

Yaşadığı yeri bilmeyen, geçmişle bağlantısız ve oraya ait olmayan  başka insanlar dolaşıyordu şehrin sokaklarında.

İstanbul artık Nazım Hikmet’in şehri değil.

Ceviz ağacı altında saklanan özgürlük hiç değil.

Yedi tepesinde esen yedi sevda yeli.

Geçmişi ve geleceği tarumar eden ilişkilerin beşiği.

 

 

***

 

 

Bir gece yarısı Tarlabaşından Pera Palace’a yürürken karar verdim buna.

Sokaklara sinen alkol ve ihanet kokusu.

Gözleri bile saklayan kara bir çarşaf olarak çıktı karşıma ayrılık.

Boğazda bir kandil gibi asılı ay ve binlerce yakamoz fayda etmedi.

En umutsuz anda bile tutsaklığa karşı bir nefes özgürlük.

Kimse bilmese de ben biliyordum ve yeterliydi.

Kimselere görünmeyen bir nefes özgürlük bile değil artık.

Sınırsız aşkların ve kutsal kavgaların yoldaşı değil.

Omuz başımdan kesilen bir kol gibi (Nazım Hikmet) ağzını dayayıp musluğa kana kana su içer gibi, birden bire bir yıldız kayar gibi (Yusuf Hayaloğlu),an geldi yıkıldı bulutlar (Atilla İlhan)

Bu incecik bir veda havasıdır.

Vakit tamam seni terk ediyorum…

 

***

 

Yıllar öncesinden gelen satırlar.

Bu günü ne güzel anlatıyorlar…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar