Kapınız çaldığında - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Kapınız çaldığında

Ahmet OkanAhmet Okan

Akşamları bir yatıra mum yak,

Öğle sıcaklarını sulu mahallebi ile atlat,


Akşam vakitlerinde kapı önlerini sula,

Serin havlarda hisarlarda lingiri oyna,

Çocuklar bir ayak ve saklambaç oynasın,

Okula giderken Mücahit ol,

En uzak deniz 6 Buçuk Mil,

Aradığın kitaplar kütüphanelerde olmasın,

Sinemalarda Yeşilçam filmleri,

Aşık olurken ayakların karışsın,

Devrimi jimnastik yapmak sanasın,

Lisede edebiyattan mezun ol ama Maksim Gorki’den haberin olmasın,

Üniversiteyi bitirdikten sonra bir memurluğa fit olasın…

Böyle bir hayat…

Keşke kerpiç evlerden gökdelen yapsaydın…

İnsan sevişirken cinayet düşünür mü?

Yapanlar oldu…

Denizlerin sanki gözyaşı var.

Olsa bile neresini ıslatacak?

Ataerkil bir toplum olmamız şaşılacak bir şey değildir.

Kavanin Meclisinde kadın vekil mi vardı?

Bunun izleri hâlâ üzerimizde.

Bir zamanlar gezegenimizde,

Hani insanoğlu yeni yeni bir araya gelip sosyal topluluklar oluşturmaya başladıklarında,

Babalık duygusu yoktu.

Haliyle çocuk bu duygudan yoksun yetişirdi.

Bir ara Anaerkil toplumlar oluştu,

Bunda da babalık duygusu zayıftı.

Kimi anaerkil toplumlarda güç dayı’nın elindeydi,

Yani annenin erkek kardeşinde.

Baba sadece çocuğu görebilir,

Eğer çocuğun kendinden olduğunu bilirse,

Çünkü bilmesi önemli değildi,

En çok başını okşayabilirdi.

Güç paylaşımında anne en öndeydi…

Aile oluşumu ise dini etkilerle şekillendi.

Giderek bugünkü duruma geldi,

Ki bu da ataerkil toplumlarda bir mülkiyete sahip çıkar duruma kadar sürüklendi.

O mülk kadındır!..

Kıbrıs’ta Türk toplumu sosyal, kültürel bakımdan ataerkil,

Siyasal bakımdan anaerkil toplum olsa gerek.

Tuhaf bir durumdur.

Çünkü orta yerde dayı yok!..

Federasyon oluşturan ülkeler bunu 40 yıl konuştuktan sonra mı oluşturdu?

Kırk yıl konuşuyor olmanın nedenleri nelerdir?

Yatırlara yeterince mum yakılmadığından mı?

Lingiri oyunları yarım kaldığından mı?

Okunmamış kitapların sonradan okunmasından mı?

Yoksa cinayetleri gören kör gözler konuşmadığından mı?

Yoksa kadınlara yeterince kıymet verilmediğinden mi?

Yeni doğum yapmış iki kadın görüşmeci olsaydı,

Görüşmeler kırk yıl sürer miydi bilemem…

Tarihi ertelemenin bir faturası mutlaka olmalı.

Gözyaşları denizi ıslattı haberinizi olsun!..

Mahmut Dayıdan pestil,

Aynalı’dan fıstık,

Avkıran’dan kuş lastiği,

Kunduracıdan bir çift potin bağı,

Minnoş’tan çörek,

Kasap Macila’dan işkembe,

Buzcu Enver Dayı’dan drifil,

Bedeviden kayık pasta,

Bezirgancılardan terlin kumaş…

Böyle geçerdi hayat…

1950’li yıllarda Kıbrıs meselesi alevlendiğinde,

Türkiye’nin kapısı çalınmıştı Kıbrıslı Türklerinin değil.

Kapıya dayanan İngiliz’di.

Sahip anneydi…

Lingiri oynayarak büyümek,

Harçlığını Mücahitlikten çıkararak yetişmek bir eziklik değildir.

Dik durmayı öğrenmek yeter.

Doğuma dayanan kadın gibi…

Lingiri oynarken en azından sahip sizdiniz.

Görüşme yaparken durum farklıdır.

Temsilcisiniz…

Ancak biri kapınıza dayandığında,

Siz siz olursunuz.

Çünkü kapıyı açacak olan sizsiniz.

Hem ataerkil,

Hem anaerkil,

Bir arada yürümez…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar