“Markalaşma” terimi söz konusu olduğunda, muhtemelen hepimizin aklına genellikle pazarlama ile ilgili konular gelir. Şirket logosu, marka mesajları ve bir şirketin tüketiciler tarafından nasıl algılanabileceği gibi şeyler. Genellikle markalaşma her zaman şirketin kendisi, ürünleri, hizmetleri ve itibarı ile ilgili olmuştur.
Bunlar, marka bilinci oluşturmanın odak noktaları olsa da, genellikle bu konu ile oldukça bağlantılı olan “işveren markası” konusunu ihmal ediyor veya tartışmıyoruz.
Bu konuyu konuşmalıyız çünkü, çalışanlarınız büyük yatırımlar yaparak oluşturduğunuz markanızın elçileridir. Bu yüzden hangi çalışanları şirketinize çekebildiğiniz ve onlara karşı kendinizi nasıl konumlandırdığınız artık daha da çok önem kazanmıştır.
Bir de şöyle bir durum var; tüm dünyada kalifiye işgücü açığı hızla artmakta. Şirketler ve ülke ekonomileri için rahatsız edici bu eğilim, araştırmalara göre ileriki yıllarda daha da artacak.
Yetenek savaşı gerçekten var.
Bugün, bu ‘yetenek için savaş’ ın tüm gerçekliği ile yüzünü gösterdiği işveren değil, aday odaklı bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü, iş yapış şekillerin değiştiği ve oldukça çalkantılı bir iş ortamının olduğu günümüzde, inovasyonun, esnekliğin ve çevikliğin değerini kabul eden ve yalnızca en iyi entellektüel sermayaye sahip şirketler, ayakta kalabilir ve büyüyebilir.
Bu yüzden çoğu şirket, büyük yetenekleri çekmeye ve elde tutmaya çalışıyor. Bu da demektir ki işverenler artık özellikle doldurulması zor alanlarda, açık pozisyonlarını doldurmak için aynı küçük aday havuzu uğruna mücadele ediyor.
Tüm bu hızlı değişim ve artan beceri açığı sebebiyle, giderek daha fazla şirket, kendilerini çekici bir işveren olarak konumlandırmaya uğraşıyor. Firmalar, genel büyüme stratejilerini göz önünde bulundurarak, yetenekli insanlar için bir mıknatıs haline gelmek ve kendilerini rekabetten farklı kılmak için ilgi çekici bir işveren markası olmaya çalışıyorlar.
İşveren markası olabilmek ve bu konuda stratejiler üretebilmek önemli çünkü çalışanların da beklentileri zaman içinde değişti. İş gücü artık özgürlüğe her şeyden daha çok değer veren yeni kuşakların bombardımanı altında. Tüketici davranışlarının da değişmesi ile birlikte adayların iş arama davranışları ve yolculukları değişmeye başladı.
Geçmişte adaylar, başvuracakları pozisyonlara layık olmak isterlerdi. Günümüzde yeni kuşakların iş hayatına geçişi ile kıstaslar ve kriterler değişti. İş arayanların büyük çoğunluğunun potansiyel işverenlere yönelik beklentileri son yıllarda artmaya başladı. Adaylar daha talepkar hale geldi.
Adaylar artık bir işe başvurmadan önce şirketin itibarına ve asıl önemlisi şirketin değerlerinin kendi değerlerine uygun olup olmadığına bakıyorlar. Artık adaylar işverenlerinin kendi kariyer planları için uygun olup olmadığını inceliyorlar.
Aradığınız yetenekler ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına göre kişiselleştirilmiş benzersiz faydalar arıyorlar. Bu yüzden onları rutin değil güncel faydalarla çekmeye çalışmalısınız. Bunun için de tabii ki güncel kalmanız gerekiyor.
Oluşturacağınız işveren markası, işletmenizin olumlu bir çalışma ortamına sahip olduğunu adaylara iletmenize yardımcı olabilir. İşveren markası güçlendikçe kaliteli başvuru sayısı önemli ölçüde artacaktır; Geçmişte sizi hiç düşünmemiş olan kişiler başvurmaya başlayacaklardır.
İşveren markası aynı zamanda mevcut çalışanlarınızı elde tutmanın ve personel devrini azaltmanın anahtarıdır. Çalışanlarınız şirketin elçisi olarak hareket edebileceğinden, işe alım zamanınız ve maliyetleriniz önemli ölçüde azalacak ve olumlu şirket imajınız yayılarak yetenekleri daha hızlı çekmenize yardımcı olacaktır. Çünkü mevcut çalışanların kuruluşları hakkında ne hissettikleri ve iş piyasasındaki yeteneklerin bu organizasyon hakkında ne algıladığı çok önemlidir.
Çalışanların ailelerine, arkadaşlarına, tanıdıklarına ve yabancılara bu konuda söyledikleri, orada elde ettikleri faydalar ve yaşadıkları memnuniyet düzeyi, bir şirketin itibarını olumlu yada olumsuz etkileyebilir. Çalışan deneyiminin müşteri memnuniyeti üzerinde dalgalanma etkisi vardır.
İşveren markası uygulamaları sayesinde artan işyeri üretkenliği, kuruluşunuzun hedeflerine ulaşmasına ve daha yüksek kar elde etmesine de yardımcı olur. Aday grubun kalitesi ile birlikte de yöneticiler yönetsel işlevleri için daha fazla zamana sahip olur.
İşveren markası istatistiklerini araştırırsanız, ve güçlü bir işveren markası olmanın maliyetlerinize yada performansınıza etkilerini incelerseniz işveren markanızı etkinleştirmeye başlamanız an meselesidir.
Ancak, tabii ki yol uzun.
Güçlü bir işveren markasına sahip olmak isteyen bir şirket, çalışanlarını önemsediğini ve onlara değer verdiğini göstererek işe başlayabilir.
Müşterilerinize ürününüzü neden satın almaları gerektiğini anlattığınız gibi çalışanlarınıza ve adaylarınıza da şirketinizde çalışmanın neden daha iyi olduğunu açıklamanız gerekir. Ve unutmayın: Para önemli olan tek şey değildir. Sadece yeni nesil için değil artık birçok aday için yaşam-iş-dengesi gibi parasal olmayan yönler, çalışma ortamı ve şirket kültürü gibi konular maaş kadar önemlidir.
Artık şirketler yeteneği değil, yetenekler şirketi seçiyor. Artık adaylar değil, şirketler adaylar için rekabet ediyor.
İşveren markasının yeni ve cesur dünyasına hoş geldiniz.
