Yeni Cumhurbaşkanı, yeni Başbakan, yeni koordinasyon bakanı, yeni Dışişleri Bakanı ve AB’den sorumlu yeni bakan.
Önce ve çok kısaca TC’deki son siyasi görev değişikliklerine bir göz atalım:
Tayyip Erdoğan: Anlatmamıza gerek yoktur. Fakat bundan sonra da siyasetin ve adadaki varoluşumuzun kader yollarında yürürken bileceğiz ki son sözle son karar yine Erdoğan’ın olacaktır.
Ahmet Davutoğlu: Eski Dışişleri Bakanı. Geçmişte Annan planı hazırlıklarına katıldı. Rum tarafına “evet” dedirtememesinin faturasını ödemedi ama zaten devri Bakanlığında TC’nin dış politikası döküldü ki hâlâ iki yakası bir araya gelmedi!
Bülent Arınç: Artık KKTC’den sorumlu Bakan yahut Koordinasyon bakanımız Bülent Arınç’tır. Çok hassas bir kişiliği vardır. Karşısına dikilip “açım” deseniz ili gözü iki çeşme ağlamaya başlamaktadır! Bu nedenle Yorgancıoğlu hükümetine tavsiyemdir. Ankara’ya para istemeye gittiğinde tabi ki Arınç’la görüşecektir. Ne kadar “ağlama rolü” yapabilir bilmiyorum. Eğer ağlayarak “battık efendim, sayeyi devletinizin azıcık himmette bulunması için tavassutlarınızı istirham ederiz” dedi miydi, Arınç’ın gözlerinden seller gibi yaşlar boşanırken, biline ki para ceptedir!
Mevlüt Çavuşoğlu: Tanıdıktır! Çünkü KKTC’ye çok gelip gitmiştir. Kulis politikacılarındandır. Özellikle buradaki TC kökenli yurttaşlar tarafından çok iyi bilinir çok da etkilidir… Yeni Dışişleri Bakanı artık içimizi dışımızı çok iyi bilen Mevlüt Çavuşoğlu’dur. Biraz karıştırır ama etrafı iyi koklar!
Volkan Bozkır: AB’den sorumlu yeni Bakan. Önceleri Demirel ve Özal’ın özel kalem müdürlüklerinde bulunduydu. Yani kök AKP’li değildir. Sonradan duhul eyledi. İstanbul’dan milletvekilidir. Bundan sonra AB’de Kıbrıs sorunu ile çok yüz yüze gelecektir. Nitekim geldi bile: Öyleyse bugün AB’den sorumlu ve TC’nin müzakerecisi Volkan Bozkır’dan başlayalım laflamaya!
ALLAH’TAN VE KIBRIS SİYASİ SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDEN UMUT KESİLMEZ! Yalnız her ikisi de “bakidir.” Buna karşılık Volkan Bozkır “Kıbrıs’ın baki olan müzmin çözümsüzlüğünü” sineye çekmeden diyor ki “Çözümden umutluyum!” Hatta bir adım daha öne çıkarak “2014’te bu sorun çözülür ama henüz fırsatlar ele geçmedi.” Anlıyoruz ki AB’den sorumlu yeni Bakan ayni zamanda kâhindir!”
“Bir siyasetçinin sorunlara çözüm arayıp çözmekten başka ne görevi olabilir” dedikten sonra, Volkan Bozkır’ın şu cümlesine takıldığımı söylemeliyim:
Bozkır NTV’ye ciddi bir devlet adamlığı sorumluluğu ile konuşurken yumuşak üslubu ile de dikkat çekti. Ne var ki bende “havadan nem kapma” gibi bir zafiyet vardır. Mesela onca olumlu anlatımların arasına sıkışmış şu cümleden korktuğum gibi! Bakın çözüm olasılığı konusunda Bozkır ne dedi?
“Bu senenin ortalarında ümitliyim. Halen de ümitliyim. Bugün geçerli olmayan plan yarın geçerli olabilir…”
İşte “bugün geçerli olmayan plan yarın geçerli olabilir” umuduna konmuş bu cümle! Çünkü bugün geçerli olmayan plan Anastasiadis’li Rum’un arsızlıkları ve uzlaşmazlıkları ile kaim olan planıdır! Türk tarafı kabul etmediği için çözüm olamamaktadır. Buna karşılık Türk tarafının Rum tarafınca uygunluğu kabul görecek bir planı yoktur. Nitekim Erdoğan’ın gelişi, açıklamaları hem Yunanistan’ı hem de Güney’i küplere bindirmeye yetmiştir.”
Buna karşın Volkan Bozkır “bugün geçerli olmayan planın yarın geçerli olabileceğini” söylerken her halde Rum’u işaretlememiştir diye düşünüyoruz! Aksi halde ve Allah beklesin eğer bugün Anastasiadis’in kabul edilemez planı veya önerilerine uygun bir çözüm olursa, kaybeden taraf Türk tarafı olur. EROĞLU CEPHESİNE GELİNCE: Geçtiğimiz şubat ayında başlayan müzakerelerin belki başarı şansı yoktur ama en azından “tarafların” kendi “çözüm haritalarını” açık seçik ayazlatmaları yönünden kimin ne istediği ile niçin istediği öğrenilmiştir! Nitekim periyodik aralıklarla açıklamalarda bulunan Eroğlu’undan öğreniyoruz ki artık Anastasiadis müzakere prosedürünü takip etmiyor. Bu tutum da “anlaşmaya varmadan iyi niyet gösterileri içinde Kuzey’den ne kaparsam” açıkgözlüğüne varıyor ki sanki karşısındaki enayi imiş gibi! Mesela:
Anastasiadis önce Maraş’ın iadesini istediydi.
Ardından çitayı yükseltti “Omorfo”yu iade etmezseniz çözüm olmaz dedi!
Sonra en az yüz bin Rum Kuzey’deki mülküne dönecek, dönmese bile topraklarına köylerine sahiplik koyacak ültimatomunu verdi!
Bir başka gün hem Kuzey Mesarya’dan toprak istedi hem Yeniboğaziçi’ne (Aysergi) kadar olan köyler de bize iade edilmelidir fetvasını verdi!
Yetmedi Karpaz’dan da kanton istedi! KISACA: Erdoğan’ın da söylediğince “bunlar hep ver ver diyorlar ama al demesini unuttular!”
Üstelik önceki müzakerelerde anlaşmaya varılan konuları da “anlaşmadan” saymıyorlar!
Uzun lafın kısası: Değil Eroğlu, masada peygamber olsa bunlarla anlaşamaz! Yine de karnımızdan söylenelim: Volkan Bozkır’ın Allah’tan umut kesilmez dediği gibi, belki bir gün çözüm de olur diyelim… **********
KISACA TAKILDIĞIM: (PEKALA KKTC’NİN YERLİ SAHİPLERİ VAR MI?)
Anayasası, Meclisi, yasama yürütme yargısı, tüm devlet organları, nüfusu kadar Sivil Toplum örgütleri, hükümetler kadar etkin ve yetkin sendikaları ile var olan bu devletin, “sahibi kimdir” diye sormak ayıp olmaz mı? Hatta cahillik olmalıdır!
Öyleyse ben kör kütük cahilim! Çünkü “sahipsiz bir memleket” görmekte, üstelik bu nedenle şikâyet etmekteyim! Çünkü her sabah sağ ayağımla kapımın eşiğinden atlayıp yola basarken, başlarım görmeye! Ve tabi ki elleyip yaşamaya! Mesela:
Şu Trafik! Var mı dini insafı? Ya maazallah nüfusumuz bir milyon olsaydı bugün 280 bin kişiye bile dar gelen yollarımızda nasıl bir trafik faciası yaşanacağını düşünebilir misiniz? Eee, var mı bu Trafik sorununun, ölümcül kazalarının, keşmekeşinin sorunlarına sahip çıkacak bir “sahip?”
Şu yollar! Çukurlar!.. Trafik işaretlerinden yoksunluk!.. Bulvar gibi çift şeritli yollar ama adım başında o yolların içine konmuş çöp bidonları!.. Tabii yollarda felâket tellalları gibi hız yapan arabalar!.. Eee var mı bu yolların bir sahibi?
Şu pislik: Artık temizleyeni çok! Kirleteni daha çok! Ne kadar çok temizlik bir o kadar daha pislik! Eee, var mı bu memleketin temizlik tertibinden sorumlu bir “sahip?”
Şu devlet daireleri. Sabah sekize beş kala çıkın yola tek araba görmezsiniz. Sekizde çıkın yollara arabalardan tıkanırlar, geçilmez gidilmez olurlar. Eee, bu devlet daireleri kaçta başlar mesaiye? İnsaf ama sekizde başlanır diye mesaiye tam da sekizde mi çıkılır yola? Var mı “memurin takımının” sendikalardan gayrı bir sahibi?
Şu vergiler: Direkt olanını veren yok! Hükümet alması gerekeni alamıyor, zaten hepsi de mazbata mağduru! Basıyorlar dolaylı vergileri! Boynu altında kalan gitsin! Eee, birileri hep alacak vermeyecek fakat birileri hep verecek tükenecek! Bunun da zaten “sahibi” olamaz çünkü sorun “sahipsizlikten!”
Şu reformlar: 2013 geçti. 2014 de geçiyor! Hâlâ TC-KKTC Ekonomik ve mali Protokolü savsaklanıyor. Geçtiğimiz günlerde bir kıyamet de “özelleştirilmeyen” Mağusa Limanı’nda koptu! Zaten kaç yıldır batık! Öteki tüm devlet sektörleri borç harç içinde! Eee, eğer varsa bir “sahibi” ne zaman uygulamaya sokulacak bu “protokol?” Pardon! Demek ki yok! Bu nedenle eski hamam eski tas yola devam!
Şu kaçak yapılar: Kıyılar, dağlar kaçak inşaatlarla doldu. Dileyen dilediği yere eline ne geçerse üst üste koyup çaktıktan sonra “burası artık benimdir” diyor! En iyi deniz sahilleri “barakalarla” kapatılmış. Az biraz zaman geçsin “tapu” da çıkartacaklar! Yıktıran yok yaptıran çok! Eee, kimdir bu sorunun sahibi? Yapılanlar yıktırılıp yaptıranlar cezalandırılmıyorlarsa, demek ki yok!
Şu köylü çiftçi: Ve tabii ki hayvancı. Yıllardır Kuraklık, teşvik primleri ile yaşıyorlar! Devlet ne verirse! Zaman zaman musluk kapanırsa yollara bir çıkıp bağırıp çağırdıktan sonra teşviklere devam yola revan! Eee, var mı “bu böyle geldi ama böyle gitmez” diyecek bir “sahip?” şimdilerde görünürlerde yok!
VESSELAMI KELAM: KKTC’ye bir “sahip” aranıyor!
Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber > Köşe Yazarları > İŞTE KKTC’DEN SORUMLU YENİ BAKANLAR (KADER YOLLARIMIZIN SAHİBİ MUTLAKLARI)
Tepki göster
0
Bayıldım
0
Huzurlu
0
Hahaha
0
Üzüldüm
0
Hayran Kaldım
0
Facia