“İşgal” İddiasını Defetmek Gerekir! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

“İşgal” İddiasını Defetmek Gerekir!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Ortadoğu hiç yabancımız değildir. Hem Osmanlı’dan kalma tarihi hem petrol ve gazının Amerika ve AB ülkeleri tarafından sömürülmesiyle!

Bu nedenle “dinleri ve tarikatları” ötesinde külliyen “Araplar” dediğimiz bu coğrafyanın halkları halâ mazlum ve mağdurdurlar! Kendi kendilerine yetmemeleri bir yana dünya siyasasında da Amerika’nın dümen suyunda gitmek zorunda bırakılmakta, sürekli bölünmüşlük içinde tutulmaktadırlar!


1990’larda Saddam’lı Irak’ı hizaya getirme amacında Bush’lu Amerika tarafından yakılan ateş, sonunda Suriye’yi de içine alarak İŞİD ile devam eden kanlı savaşlar ne bitmiştir ne itmiştir. “Kudüs faciası” Ortadoğu serüvenine Amerika tarafından takılan son halkadır!

Fakat artık Ortadoğu’da Afrin’e kadar uzanan, o bataklıkta Türkiye de vardır. Bildiğim kadarıyla da Türkiye bugüne kadar girdiği yerden çıkmamıştır!

BU siyasi ve askeri koşulların söz konusu olduğu Ortadoğu’da; tam DAEŞ’in sonunun geldiği açıklanırken Kudüs olayı patlatılmış, ABD Telaviv’deki elçiliğini bu “dinler” şehrine taşıması sonucunda da (kaç gündür izliyoruz) kanlı olaylar yaşanmıştır. Erdoğan ise mutadı veçhile İsrail’e yüklenirken, Netanyahu’yu kastederek “sinir ucuna dokunduk” demiştir!

Peki sinir ucuna dokunulan Netanyahu Erdoğan’ın sinir ucuna dokunacak cevabı nasıl vermiştir? “Siz de Kıbrıs’ı işgal ettiniz” diyerek!

EĞER söz konusu “Kıbrıs” olmasaydı bu karşılıklı ağız dalaşmalarına hiç aldırmayacaktım. Fakat 43 yıl sonra bile “sinir ucuna dokunulduğu” için irkilip cevap vermek gereğini duyarken Netanyahu’nun o kanlı kanlı haliyle Türkiye’ye “işgalci” demesi canımı sıktı!

ÇÜNKÜ 43 yıldır tümden Türk halkı ile meskun Kuzey devletinde Türkiye’nin garanti hakkından doğan korumacılığıyla varlığımızı sürdürürken, bırakın Netanyahu’yu, BM’lerin bile kanaatinin bu olduğunu sindirmek mümkün değildir..

Fakat madalyonun öteki yüzünde de “43 yıldır hâlâ dünyaya anlatılamayan bir “Kıbrıs sorunu” gerçeği vardır! Bu da alnımıza lök gibi yapıştırılmış “Kuzey’in Türkiye tarafından işgal edildiği” iddiasıdır!

BU nedenle Kıbrıs sorununda her vesileyle ve hâlâ doğru politikalarla doğru rotalarda “Kuzey’in işgal altında olduğunu değil; bir devlet olduğumuzun kabulünde tanınmayı bekliyoruz..”

**********

Büyük İcraatlara Geçilmeden Sorunlar Çözülmez!

Hocaya bir düğünde “hadi Hoca efendi sen de oyna” demişler. Hoca “yerim dar demiş” Yer açmışlar bu kez de Hoca “yenim dar” demiş!

Dörtlü koalisyon hükümetini elbette ki memlekette gerçekleştireceği reformları, üretimlerin artırılmasını, dolayısıyla “ihracatla” ayağa kaldırılacak KKTC’de “büyük icraatların yürütmesi” olarak görmek istiyoruz. Tabi yüz günde olacak iş değil, kabul.. Ancak “olacağına” ilişkin işaretleri görsek diyorum..

OYSA hükümet memlekette “hukuki ve ahlâki” bazı sorunlarla başladı işe. Bunu da kabul ediyorum, çünkü biliyorum ki kimse “pis” bir ortamda huzurla çalışamaz! Önce temizlik tertip olmalı ki huzurla çalışılabilinsin. Nitekim:

VARSA eğer usulsüz vatandaşlıklar evet iptal edilsin. Varsa eğer devleti domuz gibi yiyenler evet yakasına yapışılsın! Ve evet sorulsun! “Nereden buldun?” Ve evet artık memur da bilmeli haddini, öğretmen de! Doktor da çiftçi köylü de! Hukuka uygun hakçasına düzenler kurulsun.

Hatta Barış Harekâtı sonrası başlayan “Sanayi Holding”ten tutarak günümüze kadar gelen süreçte “kurumları” ambar fareleri gibi kemirenlerden de hesap sorulsun! (Tabi sorulabilinirse!)

ÇÜNKÜ şu yukarıda kabaca eskizlerini çizdiğim “yolsuzluklar” bugün çok daha büyük sorunların doğmasına neden oldular!

Mesela istediğiniz kadar uyuşturucunun, bed ofislerin, gece kulüplerinin, hırsızlığın, dolandırıcılığın, trafik faciasının, çevre kirliliğinin falan üzerine gidin. Temizliğini yapın! Eğer geçmişten bugünlere gelirken hâlâ memleket siyasi istikrara kavuşturulamamışsa, işsizlik önlenememişse, üretimi artıracak ihracat kapılarını ardına kadar açacak olanaklar yaratılamamışsa… Hükümetlerin boyunları her zaman hep devam edecek olan bu “sorunların” altında kalacaktır!

NÜFUS OLAYI: Son zamanlarda “ne zaman icraatlardan” söz edilse hükümet kanadı “plan yapacağız ama daha nüfusumuzu bile bilmiyoruz” yakınmalarında bulunuyor! Bu mazarete katılmak mümkün değildir!. İşte formül: BİZDE seçmen sayısı ile nüfus doğru orantılıdır. Alırsınız seçmen sayısını ki Aralık 2017 açıklamasına göre (190 bin 102 idi) bir katı fazlasını katarsınız yanına. Ne oldu? (380 bin 204) Bu sayıya oy kullanamayacak durumda olan ve sayıları çok iyi bilinen “anaokul, ilkokul, ortaöğretim öğrencilerini” de kattınız mı (tutun ki ilk ve orta dereceli okullarda 49 bin 576 öğrenci vardır) toplayın hepsini. İşte nüfusumuz! Ben 429 bin 780 kişi buldum. Bu nüfus tabi ki “de fakto” yani “kalıcı nüfus, vatandaşlar!

KISACA 500 bin nüfus verisi, KKTC’nin şu anda plan programların saptanması için pek alâ da yeterlidir.

Ha, işsizliğe gelince: Ancak büyük projeler, büyük yatırımlarla azalır. Bunu da bilmeyen yoktur, kaldı ki hükümet bilmeyecek!

**********

Kısaca Takıldığım: Netenyahu Saşmaladı!

Netenyahu Kuzey’in Türkiye’nin işgalinde olduğunu söyledi ve saçmaladı! Çünkü KKTC’de ikamet eden, iş yapan, hatta rant ekonomisine bile katılan, turisti ile aramızda bulunan pek çok Yahudi vardır. Eğer KKTC Türkiye’nin askeri ile işgalinde olsaydı bu fırsat ve ikamet hakkını Kuzey’de bulabilirler miydi? Hem de sen Netenyahu’ya karşın!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar