Kıbrıs Sorununun Orta-Doğu sorunundan bağımsız düşünülmesinin imkansız olduğu her geçen gün daha da ortaya çıkmaktadır.
Geçtiğimiz hafta, İran’ın İsrail’e saldırısının, kendi İÇ KAMUOYUNU rahatlatma stratejisi olduğu herkes tarafından tespit edilen bir olgudur.
Bu saldırıda, Amerika üzerinden İsrail’e vurulacak bölgeler ve bu vurulmanın saat kaçta olacağı, Türkiye üzerinden iletilmişti.
Ancak bu saldırı, DANIŞIKLI OLSA BİLE, yapılan saldırıya müdahalelerde, Ürdün ile birlikte Kıbrıs Cumhuriyetinde bulunan EGEMEN İNGİLİZ ÜSLERİ’nden kalkan uçaklar da etkili olmuştur.
Bu uçakların devreye girmesinin diğer anlamı da, Orta Doğu’daki bir savaşta, Kıbrıs topraklarının da çatışma alanı olacağıdır.
1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki GARANTİLER maddesi, tüm Kıbrıs’ta mevcut olan NİZAMI KORUMAK olarak belirtilmiştir.
Bu yeni durumda, Kuzey ve Güney Kıbrıs’ın eşit ve egemen statüsü yerine, Tüm Kıbrıs’ta yaşayanların korunması daha ön plana geçmiştir.
Her üçü de NATO üyesi olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin, Kıbrıs sorununa daha acil ve etkili müdahaleleri gelecektir.
Rumların anlaması gereken şey, AB’ nin Türkiye dururken, Türkiye’yi , Kıbrıs nedeniyle karşılarına alamayacağıdır.
Kuzey Kıbrıs yöneticilerinin de, Kıbrıs’ın bölünmesine, AB , ABD ve İngiltere’nin hiçbir zaman onay vermeyeceğidir.
Zaten Rum Basını son durum üzerine Avrupa Sonuç Bildirgesinin Taslağında önemli değişiklikler yapıldığını yazarak Türkiye’ye baskı yapılamayacağını ifade etmiştir
Fileleftheros gazetesi, pazartesi günü yayınlanan taslağa bölgesel güvenlik ve Kıbrıs sorunuyla ilgili bazı öneriler eklendiğini kaydederken, taslakta Orta Doğu’daki duruma ve İran’ın İsrail’e saldırısına geniş yer verildiğini yazdı.
Gazete, taslağa AB-Türkiye ilişkileriyle ilgili olarak, AB’nin Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortamdan stratejik çıkarı olduğu ve Türkiye ile iş birliği ve karşılıklı fayda sağlayacak ilişki kurulmasının gerekliliğine dair ifadeler eklendiğini kaydetti.
Haberde, taslağa Kıbrıs sorunu için ise AB’nin müzakerelerin yeniden başlaması ve ilerlemesine büyük önem atfettiği ve müzakerelerin, AB-Türkiye ilişkilerine olumlu katkı yapacağına dair ifade eklendiği belirtildi.
AB nin bu tutumundan anlaşılan Türkiye’ye gerekli önemin verileceğidir. Ancak Türkiye-AB ilişkilerinin daha ileriye gitmesi için, Kıbrıs Sorununda da adımlar atılmalıdır.
Kıbrıs Sorununu sadece Rum-Türk çatışması içerisinde tutmaya çalışmak artık mümkün değildir.
Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki gerginlikte, AB ve ABD kendi politikalarını daha rahat uygulayabilmek için, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmak zorunda olduklarını, bugün daha da fazla hissettireceklerdir.
Zaten Maria Cuellar da, onların politikalarını hayata geçirmeye çalışan bir diplomattan başka bir şey değildir.
