İlle de Rum’la Türk bir anlaşma yapsın isteniyorsa… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

İlle de Rum’la Türk bir anlaşma yapsın isteniyorsa…

Görüşme masasındakileri suçlamanın bir alemi yok.

40 yılı aşkın süre içerisinde masaya her iki toplumdan sağlı sollu her türlü kombinasyon geldi.


Farklı başlayıp ayni şeyleri söyler duruma hepsinin geldiği görüldü.

Bir türlü olmadı.

Niye?

Esas problem masada konuşulanlar değil.

Problem konuşulmayan basit realiteler.

Kıbrıs sorunu başka çıkar hesaplarının ötesinde bu adada yaşayan bireylere de indirgenmiş bir sorundur.

Bunun için çözüm ve müzakerenin bir sonucu olmuyor, olamıyor.

Rum tarafından bakalım.

Tümünü almak için yola çıkıp kaybedilen savaşla birlikte evini, toprağını kaybetmiş insanlarla neyin anlaşmasını yapacaksın?

Sen olsan sana kaybettiğini getirmeyecek anlaşmayı kabul eder misin?

Nasıl anlatırsın?

Karşı tarafı yok etmeye çalışıp bunu becerememenin bedeli bu deyip mi anlatırsın.

Ders olsun bir defa daha yapmayın mı dersin.
Kumar oynadık ve kaybettik mi dersin.

Ben anlatırım diyen ilk önce kendi hayatında böyle bir durumla karşılaşıp kabul ettiği bir tecrübesini düşünsün.

Yapamazsın. Kolay değil.

Bizim tarafta da yok olmanın eşiğinden dönmüş bir halk. Bunu unutturamazsın.

Eskiye dönme ihtimalini nasıl kabul ettirirsin? Ne dersen bu yöndeki algıyı nasıl yıkarsın?

Her iki tarafta bireysel bazda kendiliğinden örgütlenmiş bu toplum psikolojisinin üstüne işin ekonomik boyutunu da ekleyelim.

Bir tarafta bu aralar giderek bozulsa da paylaşma yükümlülüğü olmayan bir hayat standardı ve düzen var.

Ama gözden kaçan başka bir toplumsal psikoloji boyutu daha var bunun.

Diğer tarafın tanınmadığı, izole edildiği için her vesile ile mağdur edildiği ve bedel ödettirildiği ile ilgili yaratılan algı ve dile getirilmese de bunun verdiği toplumsal tatmin var.

Anlaşma ile aslında bunun ortadan kalkacağının düşünüleceğini küçümsemeyin.

Diğer tarafta da 74 sonrası çoğunluğun, kabul edelim, eskiye nazaran fazlasıyla elde ettiği mal, mülk ve çarçur edilse de imkan. Şimdi bunların bir kısmını vermek lazımı nasıl kabul ettirirsin?

Bir de ne verirsen ver karşı tarafı toplumsal olarak tatmin edemeyeceğini bilerek nasıl verirsin?

Konuyu basite indirgeyip bu pencereden bakınca neyin anlaşmasını yapacaksın?

Yapamazsın.

Çözümü yoktur.

Olsa da sürdürülebilir olmaz. Ya da sürdürülebilirliği inandırıcı olmaz. En ufak bir fiskede yine bozulur.

Aslında konu bu kadar basit.

Masada konuşulan kavram ve kelimelerle karşılıklı suçlamaların bir anlamı yok.

Ha illa ki anlaşma yapılması isteniyorsa.

Anglosaksonların düşündüğünden farklı bir anlaşma için zemin aransın ve konu başka bir bahara ve nesile ertelenecekse ertelensin.

O zaman çerçevenin dışından düşünmek lazım.

Bakın o zaman ortaya nasıl bir görüntü çıkıyor.

Hem Türkler hem de Rumların ciddi bir kısmı, anlaşma olsa da sonrasındaki dönemde ortaya çıkabilecek olası bir iç çatışmadan dolayı, anlaşma istemiyorlar. Bu bağlamda tarihin yorumu ile anlaşmalardaki kelime ve kavramlar sığınılacak birer liman oluyor.

Her iki tarafta da anlaşma istiyoruz denilse de, içeriğini gördükten sonra, anlaşma istemeyen kesim bence çoğunlukta olur.

Yıllardır süren mutabakatsızlık ve karşılıklı suçlamalara rağmen her iki tarafta da bu ihtilafın çözümü için savaş istemeyen kesim de çoğunlukta.

Adada bulunun iki İngiliz üssünün kapanmasını veya en azından kullanımının sınırlandırılmasını isteyen kesim de bence her iki tarafta da çoğunlukta olur.

Bir de en son gündeme giren doğal gaz ve petrol gelirinin adada yaşanan olaylarda kimin haklı kimin haksız olduğuna takılmadan evini, malını mülkünü kaybedenlere verilmesine karar verilse.

Şaka gibi ama bence masada konuşulanlara nazaran bu dört maddelik anlaşma çok daha kolay mutabakat sağlanacak bir metin haline gelmez mi?

Benim çözüm önerim yeni bir hareket oluşturulmasıdır.

Kıbrıslı Türkler ve Rumların bir araya gelmeden savaş, anlaşma ve üsleri istemeyenlerin ve doğalgaz gelirini bu sorundan mağdur olanlara verilmesi hareketini kurmalarından söz ediyorum.

İlle de anlaşma deniliyorsa bu dört konu üzerinden bir ara anlaşma yapılsın.

Anglosaksonların kendi çıkarları söz konusu olduğunda ezber bozmak için söyledikleri gibi “süreç tıkandığında çerçevenin dışından da düşünmekte fayda var.”

Belki de bunu yaparız diye korkulduğundan hala daha anlaşma ve sonrası için ümit pompalamaya ve çözüm olsun olmasın her şeyi kendi kontrollerinde yürütmeye çalışıyorlar.

Karşılıklı taviz vermeden oluşturulacak ortak zemin arayışı her iki tarafın da nasıl bir yalan rüzgarı ile karşı karşıya kaldığını anlamasını sağlayacaktır. Ancak böyle bir uyanış kalıcı bir anlaşmanın zeminini oluşturur.

Alın size çerçevenin dışından bir görüş.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar