İlle de bir anlaşma imzalanmak isteniyorsa - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

İlle de bir anlaşma imzalanmak isteniyorsa

Cenk UzunoğluCenk Uzunoğlu

Geçtiğimiz hafta sonu Kuzey ve Güney Kore liderleri bir araya gelip silahsızlanma ve barış mesajları verdiler.

Dünyanın neresinde olursa olsun en ufak sıcaklık artışından ilham alan bizim ‘’yerli erik ağaçları’’ hemen vay efendim bizim de bundan Kıbrıs’ta ders çıkarmamız lazım diye çiçek açtılar.


İyi de iki toplum liderleri yıllardır bir araya geliyorlar.

Mesaj dersen yıllardır yeri geldikçe mesajın alasını verdiler.

Dön bak arşivlere sosyal içerikli yeme içme de gırla.

Sonuç sıfır elde var sıfır.

Koreli iki lider gibi el ele tutuşmadılar ama ‘’Kıbrıslı’’ çözüm imajı yaratmak adına birlikte karşılıklı sınırı geçip ‘’Con Kahvesi’’ ve ‘’Zivaniya’’ bile içtiler.

Bir karşılıklı oynamadıkları kaldı ki bir sonraki müzakere süreci başlarsa, ‘’bu sefer hakikaten çok farklı’’ imajı yaratmak için emin olun onu da denerler.

Anadolu’daki esnaf tabiriyle Kıbrıs’taki müzakere süreci liderlerin saymakla bitmez ‘’KDV’siz’’ laf ve hareketleri ile doludur.

Her seferinde tüm bu güzel beyanatlar konu tekrardan tilkinin kuyruk uzunluğunun ölçüsüne gelene kadar sürer.

Her seferinde de er ya da geç tilkinin kuyruk ölçüsünün farklı olmadığı ortaya çıkar.

Boşuna dememişler şeytan detayda saklıdır diye.

***

İlle de bir heyecan olsun zaman boşa geçmesin diye bir arayış içindeysek, farklı bir yaklaşımla başka bir şey önereceğim.

Anglosaksonlar kendi çıkarları söz konusu olduğunda çözüme ulaşmak için söyledikleri bir lakırdı var.

‘’Süreç tıkandığında çerçevenin dışından düşünmekte (‘’think out of box’’) fayda var.’’

İlla ki bir anlaşma imzalanmak isteniyorsa bunu alışa geldiğimiz anlaşma içeriğinden farklı bir içerik ile denemek lazım.

Anglosaksonların söylediği gibi gelin çerçevenin dışından düşünelim.

Öğreti yabancı uygulama yerli olursa bakın o zaman ortaya nasıl bir anlaşma çıkartabiliriz.

***

Olası bir anlaşma sonrasındaki dönemde normal ülke şartlarında ortaya çıkabilecek konuların bile sebep olabileceği iç çatışma olasılığından dolayı, her iki kesimde bu riski göze almak istemeyen son derece makul ve barış yanlısı insanlar var.

Her iki tarafta da anlaşma istiyoruz denilse de, ‘’bu günleri arar duruma gelmeyelim’’ endişesinden dolayı bir anlaşmaya tereddütlü yaklaşan hatırı sayılır bir kitle var adanın her iki kesiminde de.

Varılacak anlaşmanın birinci maddesi çatışma ortamından uzak durmak için ortak bir yönetim olmasın tespitine dayalı. Güvenlikle ilgili belirsizlik algısı bir anlaşmanın ekonomik olarak onlara kazandırabilecekleri olgusundan çok daha güçlü duruyor. Gelin bu geniş kitleye adadaki statükonun devamından ekonomik çıkarı olmayan iyi niyetli ‘’statükocular’’ diyelim. Bu adada olan ve olabilecek kötü şeylerin onların kontrolünün dışında cereyan edeceği endişesi taşıyorlar. Ellerinde değil. Ortak devlet ve yönetim olmasın, o zaman kolay kolay çatışma ortamı da doğmaz görüşü hakim bu kesimde.

***

Gelelim ikinci tespit ve anlaşmanın ikinci maddesine.

Gündeme getirilse adada bulunun başta iki İngiliz üssünün ve diğer tüm üslerin kapanmasını veya en azından kullanımının ciddi bir şekilde sınırlandırılmasını isteyen kesim de bence her iki tarafta da rahatlıkla çoğunlukta olur.

Her iki kesimde en büyük blok bu noktada oluşur. Radikal görüşlülerle, tereddütlü de olsa eşitliğe dayalı ortak devlet yanlılarını ve ne olursa olsun ille de anlaşma diyenlerin tümünü kapsar bu blok.

Çerçevenin dışına çıkınca nasıl da kolay mutabakat sağlanabilecek ortak bilinç yaratabilecek ortak çıkarlarımızı ortaya koyabilme imkânı doğuyor farkında mısınız?

***

Anlaşmanın üçüncü maddesi daha da enteresan bir tespite dayandırılabilir.

Kıbrıs sorununun çözümünde en son gündeme giren doğalgaz gelirinin adada bütünlüklü çözüm olmasına takılmadan evini, malını mülkünü eşini, çocuğunu kaybedenlere verilmesine karar verilse. Bunun tespiti için ortak bir komisyon kurulsa ve öncelik Kıbrıs sorununun mağdurlarına verilse. Bunun için de olabildiğince geniş bir mağdur tanımı yapılsa.

Tazminat konusundaki yaklaşım bonkörce yapılsa.

Bak gör o zaman Kıbrıs sorunu nasıl farklı bir boyut kazanır?

Elbette bu yazdıklarımızda şaka ile karışık sarkasım var. Var ama masada konuşulanlara nazaran bu üç maddelik anlaşma çok daha kolay mutabakat sağlanacak bir metin haline getirilemez mi?

Benim çözüm önerim bu 3 madde etrafında yeni bir hareket oluşturulmasıdır.

Kıbrıslı Türkler ve Rumların ortak yönetim çatısı altında bir araya gelmeden adada çatışma ve üsleri istemeyenler ile doğalgaz gelirini bu sorundan mağdur olanlara verilmesi hareketini kurmalarından söz ediyorum.

Alın size çerçevenin dışından bir anlaşma metni.

İlle de anlaşma deniliyorsa bu üç madde üzerinden bir anlaşma yapılsın. Daha da ileriye gidip buna doğa ve çevreyi de ortak zenginlik olarak ekleyip bu alanda da ortak payda arayışına girilebilir. Sınır tanımayan bir konu başlığı olarak doğanın korunması, ağaçlandırma, çevre kirliliğini ve yeraltı kaynaklarının korunması ile ilgili asgari müşterekleri bir çalışmayla ortaya çıkartmak da mümkündür.

50 yıllık müzakere sürecinin öğretisi artık siyaset üstü, taviz verildiği algısından uzak konular üzerinden görüşmelerin yapılmasını denemeyi öngörüyor. Çevreden sonra sağlık ve eğitim konusu da ele alınabilir.

İnsanların günlük hayatını etkilemeden, belirsizlik ve alışagelmiş konularda taviz veriliyor algısı yaratmadan oluşturulacak ortak zemin arayışı her iki tarafın da nasıl bir yalan rüzgârı ile karşı karşıya kaldığını anlamasını sağlayacaktır.

Bunu da ancak çerçeve dışından düşünüp farklı bir anlaşma ile ortaya çıkarsak görme şansımız olur.

Bizim kontrolümüz dışında bir anlaşma yapılmasının istenmesinin birbiriyle ilişkili iki hedefi vardır.

Birincisi, Kıbrıs adasının doğalgaz için Türkiye’deki yönetime güvenilmediğinden dolayı her zaman kontrol edilebilir bir ‘’istasyon’’ haline getirilmesi.

İkincisi de askeri lojistik merkezi görevini giderek artırma ve sağlama alma isteğidir.   Bu ikinci hedef içinde daha da ileriye gidip birinci hedefi ‘’garantiye’’ almak adına koruma kalkanı kılıfıyla adayı NATO’nun parçası yapmayı da içeriyor.

Yoksa anlaşma ne Kıbrıs Türkünü ne Kıbrıs Rum’unu yok etmek ne de adaya köklü bir barışı getirmek için yapılmak isteniyor.

Hatta adanın iki kesimliliğinden dolayı her zaman kolayca kırılmaya hazır bir fay hattını barındırması bölgedeki gelişmelere göre de kolayca bir koz olarak kullanılabilme olasılığını artırdığı için her zaman tercih sebebidir.

Bunu da ancak çerçeve dışından düşünüp farklı bir anlaşma ile ortaya çıkarsak görme şansımız olur.

Belki de bunu yaparız diye korkulduğundan çözüm olsun olmasın süreci hep kendi kontrollerinde yürütmeye çalışıyorlar.

***

İki Koreli aşk dolu yüz ifadesiyle sınırda el ele tutuşmasından bizim yerli erik ağaçları için çıkarılması gereken haber Kuzey Koreli liderin saç modelidir.

O ne biçim saç tıraşı arkadaş.

Akıncı ve Anastasiades cesursalar ve farklı bir yaklaşım ile son kez çözüm arayışına gireceklerse Kuzey Koreli liderin benzeri bir saç modeli ile karşımıza çıksınlar ya da önerdiğim üç madde üzerinde çalışsınlar.

Tercih onların.

Sonrasında anlaşma yapmak kolay!

Aksi takdirde verilen demeçlerle sözde çözüm arayışında ortaya çıkan görüntünün maskaralık sınırlarını zorladığı için artık liderlerin söylediklerini ciddiye almamak ve bu yazı benzeri yazıları kaleme almak lazım. Yetti artık be.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar