İlke Ergin'le Aşklantı romanı üzerine - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mayıs 3, 2024
Magazin

İlke Ergin’le Aşklantı romanı üzerine

ilke ergin
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, gazete ve roman yazarı İlke Ergin ilk romanı “Aşklantı” ve onu yazma serüveninin heyecanını bizlerle paylaştı:

AŞK VE SAPLANTI ÇATIŞMASI:

İlke ERGİN: “Birçoğumuz aşkı saplantı olarak değerlendirip basitleştiriyoruz. Elbette duyguların aşk değil de saplantı olduğu durumlar mevcut. Ancak gerçek aşkın yüceliğini “saplantı” yakıştırmasıyla geçiştirmek de bu güzel duyguya haksızlık oluyor.”


F.Betül KULULAR, Hasan ALTUNBAĞ, Necibe DERECİ

Okur-yazarlığın, daha doğrusu sözün sanatsal boyutuyla, yani edebiyatla ilgilenmek; yüzyıllardır çok özel bir değer taşır. Matbaanın yaygınlaşması öncesine, hatta eserlerin henüz hattatlar tarafından kaleme alındığı ve sadece birkaç nüshadan oluştuğu yüzyıllardan da öncesine uzanır bu değerli uğraş. Hepimiz yaşamımız boyunca yazının ve sözün gücüne başvururuz ancak sadece belli başlı kişiler yazdıklarını ve söylediklerini yüzyıllar sonrasına değerli bir miras olarak bırakabilir.

Elbette günümüzde maddi getirisinden çok manevi getirisiyle dikkat çeken şairlerimiz ve yazarlarımızdır bu mirası bırakanlar. Bizler de röportajımızda Kıbrıs’ın yetiştirdiği değerli bir roman yazarına, İlke Ergin’e sözü bıraktık ve onunla ilk göz ağrısı olan “Aşklantı” romanı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.   İlke Ergin ilk romanı “Aşklantı”yı her ne kadar yakın geçmişte kaleme aldıysa da edebiyatla münasebeti ilk gençlik yıllarına kadar uzanan bir yazar. Üniversite öğrenimini Türk Dili ve Edebiyatı üzerine tamamlayan Ergin yüksek lisansını da Eski Edebiyat alanında yapmış. Üniversite yılları boyunca okulun edebiyat kulübüne şiirleriyle katkıda bulunmuş. Yıllar içerisinde biriktirdiği şiirleri ve öyküleri çeşitli edebiyat dergilerinde ve yerel gazetelerde yayımlanmış.

2004 yılından beri öğretmen olan değerli yazar on yıldan beri Lefkoşa Türk Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapıyor. Bir yandan da Havadis gazetesinin yazar kadrosunda bulunuyor.

İlke Ergin en büyük hayali olarak değerlendirdiği ilk romanı “Aşklantı”yla ilgili bakın neler anlatıyor:

 

Edebiyatla ilgilenmeye ne zaman başladınız?

Edebiyata çok küçük yaşlarda gönül verdim. İlkokula gittiğim yıllarda bile hikaye yazmayı denerdim, yazar olmak istediğimi dile getirirdim. Devamında gazeteciliğe merak sardım. Lise dönemine geldiğimde edebiyat öğretmeni olmak istediğime karar verdim. Anlayacağınız tercihlerim hep edebiyata dair oldu. Böylelikle kariyer hayatım da hep edebiyata dair mesleklerle şekillendi.

 

Sizce duyguları okuyucuya şiir mi daha iyi aktarır yoksa roman mı?

Ahmet Hamdi Tampınar’ın bu konuya açıklık getiren çok sevdiğim bir sözü vardır: “Düzyazılarımın bittiği yerde şiirim, şiirimin bittiği yerde ise düzyazılarım başlar.” demiştir. Ben de onun bu düşüncesine katılıyorum. Her ikisinin de okuyucuya, yazara ve şaire verdiği tat ayrıdır. Mesela şiirin kulakta kalma özelliği daha çoktur, ritim duygusuyla yazıldığı için geniş kitlelere hitap eder. Düzyazıda ritim ve ahenk geri plandadır ama daha derin duyguları ve düşünceleri, geniş bir şekilde ele alma şansını düzyazıda daha kolay yakalayabilirsiniz.

 

Yani size göre şiirde “sanat sanat içindir”, düzyazıda ise “sanat toplum içindir” anlayışı mı vardır?

Bunu söylemek, özellikle Namık Kemallerden itibaren Türk Edebiyatı sahasında gördüğümüz birçok şaire büyük haksızlık olur. Mesela bir Milli Mücadele Dönemini, bir Mehmet Emin Yurdakul’u ele alalım. Onlar şiir aracılığıyla çok geniş bir kitleye ulaşma şansı elde ettiler. O dönemde okur-yazar oranı az olmasına rağmen ve basın – yayın materyallerinin daha dar kitleye ulaşmasına rağmen şiirdeki ahenk unsurları sayesinde daha geniş kitlelere ulaşma şansı yakalamışlardır. Onların şiirleri kanalıyla Millet üzerindeki Milli mücadele duygusu daha rahat uyandırılmıştır. Dolayısıyla şiir topluma tabii ki hizmet eder.

Kurmaca düzyazı metinlere gelecek olursak, bence bu tür metinlerin en zengin içerikli olanı romanlardır. Romanlarda hem sanatı temsil eden, hem de toplumu temsil eden unsurlar iç içe yer almaktadır ve almalıdır. Çünkü romanı, diğer türlerden ayıran en belirgin özelliği içeriğinin uçsuz bucaksız bir zenginliği bütünlük içerisinde okura sunmasıdır.

 

Sizce yazmış olduğunuz “Aşklantı” adlı eserinizin teması “aşk” mı “saplantı” mı?

Ben bu iki unsuru romanda temel çatışma olarak ele aldım ve romanın merkezine yerleştirdim. “Aşk” duygusu ruhbilimi çalışmalarının gelişmesi ve herkesin bu çalışmalardan az çok haberdar olması nedeniyle hak ettiği değeri görmemeye başladı bence. Birçoğumuz aşkı saplantı olarak değerlendirip basitleştiriyoruz. Elbette duyguların aşk değil de saplantı olduğu durumlar mevcut. Ancak gerçek aşkın yüceliğini “saplantı” yakıştırmasıyla geçiştirmek de bu güzel duyguya haksızlık oluyor. İşte kitapta tam olarak bu problemi ele almak istedim.

 

Kitabınızı yazarken çevrenizden ne kadar etkilendiniz?

Çok fazla kişiden etkilendim. Bir karakterin oluşması bile birçok kişinin etkisiyle oldu. Hemen her karakterde kendi içimden bir şeyler var. Özünde hayal ürünü olsalar da gerçekten izler barındırıyorlar. Mesela içlerinden biri erkek kardeşimin birçok özelliğini taşıyor. Diğer taraftan Kıbrıslı karakterleri çizerken toplumsal boyutuyla Kıbrıs kültürü ve düşünce yapısını yansıtmaya çalıştım. Özellikle Türkiye insanının bilmediği ve tanıma olanağı yakalamadığı “biz”i ifade etmeyi, dile getirmeyi amaçladım. Ancak şunu da belirtmeliyim; kahramanlar psikolojisi, karakteristik ve toplumsal yapısıyla her ne kadar son derece gerçekçi olsa da tamamı hayal ürünü kişilerden oluşuyor.

 

Romanınızda öyküleme ve betimlemeyi yoğun bir şekilde kullanmışsınız. Bu ustaca oynanmış bir oyun mudur yoksa romanı yazarken akışına mı bıraktınız?

Evet, kasıtlı başvurduğum anlatım türleridir. Çünkü romanı yazarken elden geldiğince realist bir çizgide kalmak istedim. Bu yüzden betimlemelere önem verdim. Özellikle Kıbrıs’ı Türkiye insanına anlattığım için Kıbrıs’ın belli bölge ve yörelerini tanıtmak istedim. İlk sayfalardaki karakter betimlemeleri belki biraz sıkıcı oldu, ancak romanın genelinde olay akışı ve diyalog yoğunlukta oldu. İnsanlar olay akışını okumayı seviyor. Çünkü bu romanı daha kolay okunur hale getiriyor. Bu nedenle diyalogları ve olay akışını yoğun vermeye çalıştım. Umarım bunda başarılı olabilmişimdir.

 

Çocuğunuza ithafen bir roman yazmayı düşünüyor musunuz?

Bu romanı merhum babam Mehmet Ergin’e ithafen yazdım. Yine de yazarkenki en güzel amacım çocuğuma bir isim bırakmaktı. Yani “Bu romanı Destan’ın annesi yazdı.” fikri beni çok heyecanlandırdı. Zaten insan belirli bir yaştan sonra kendisi için değil, çocuğu için bir şeyler yapmayı istiyor. Kitabımı yazarken de çocuğumun önünde yazdım, okurken de çocuğumun önünde okudum. Bir eğitimci olarak şunu söylemek istiyorum: Bir çocuk ebeveynlerin söylediğini değil, yaptığını model alır. Bir çocuğa sürekli “Sen kitap oku” desek de o kitabı ele alıp onun önünde okumadan kitap okumasını sağlayamayız. Bu yüzden ben de çocuğumun önünde yazdım ve okudum.

 

Eseriniz baştan sona kadar aynı duygu içinde okunuyor. Bunun sebebi nedir?

Kıbrıs insanını anlatma çabamdır. Çünkü biz Kıbrıslılar özünde böyleyiz. Belirli bir standarda göre yaşar, düşünür ve duygusal inişlerden çıkışlardan geçeriz. Bu standartların ne altına iner ne de üstüne çıkarız. Hatta Kıbrıs insanı maddi durumu nasıl olursa olsun üç aşağı beş yukarı aynı yerden giyinir, aynı yerden yer ve içer. Ben de romanda gerçekçi olmaya çalıştım. Yani olmayan bir şeyi yapmak istemedim. Bu açığı ise baş karakterin rüya akışları ile kapatmaya çalıştım. Çünkü nereli olursa olsun insanların rüyalarına kilit vurulmaz.

 

Kitabınız yayımlandıktan sonra “Acaba sonucu kötü olur mu?” kaygısı yaşadınız mı?

Roman, meyvesini zamanla alacağınız bir türdür. Motivasyonu etraftaki beklentiye göre yakalamak yanlış olur. Çünkü size ne getireceğini bilemezsiniz. Romanınızla belli bire okur kitlesine ulaşıp ulaşmamak bir risktir ve bunun tüm bu süreç içerisinde size kaybetme acısı yaşatacak bir risk olduğunu düşünmüyorum. Hatta benim için en büyük kayıp manevi yönden böylesine tatmin edici bu romanı yazmamak olurdu herhalde.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar