İki sefer çağırdılar gitmedik (Üçüncü kez çağırırlarsa) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

İki sefer çağırdılar gitmedik (Üçüncü kez çağırırlarsa)

Kıbrıs 1923’te İngiliz’lere bırakılınca, Türkiye, Kıbrıslı Türklere “İsteyen gelsin” çağrısı yaptı.

Antlaşmaya göre, bir gün İngilizler adayı terk ederse, durum yeniden değerlendirilecekti.
Ama vakit çok erkendi.
Yıllar ne getirip ne götürecekti.
Türkiye çağrı yaptı:
“İsteyen gelsin” dedi.
Bunun üzerine isteyen gitti.
Ya hepsi gitseydi?




Beklenen olmuştu.
Yıllar bazı şeyleri değiştirdi.
İngilizler adayı terk edeceklerdi.
Seksen yıl sonra.
Üslerini burada tutarak.
1923’te henüz doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin aklına bu gelmiş miydi, gelmemiş miydi bilinmez.
Onlar da İngilizler gibi bir üs alabilirler miydi?
Olan oldu.
Gün geldi, artık İngilizler adadan yolcu.
1950-60 arası çok olaylar oldu.
Kıbrıslı Türkler “Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur” diyen Türkiye’nin adaya ilgi göstermesini başarmışlardı.
Türk Alayı’nın adaya gelmesi ve garantör devlet olması sağlandı.


Bu arada,
İngilizler de kaçarken, “İsteyen gelsin” dediler.
İsteyen gitti.
Ya hepsi gitseydi?

Devran döndü…
İsteyen gelsin diyen yok.
Gidişat tam aksine seyrediyor.
Bir TC’li Bakan, KKTC’yi Türkiye’ye göbekten bağlayacaklarını söyledi…

Kılımız bile kıpırdamadı.
Çünkü zaten bağlıyız.
Kim bu tür demeçleri ciddiye alabilir ki?
Duvarlara slogan atan birkaç genç kaldı.
Hepsi bu kadar…

Su boruları…
O borulardan gelecek su serum gibi olacak.
Nereden nereye?
Hiç ilgi duymamaktan, göbekten bağlanmaya…

O gelecek suya II. Selim Suyu adı verilse yerinde olur mu?
Galeyana gelip de Atatürk Suyu falan konmasın.
O bizi terk etmişti…

Ne olacağını bilmiyoruz ama, görüldüğü gibi Kıbrıs sorununda büyük bir çaba var…

Çabalar 1974’ten beri sürüyor.
Sürdükçe göbeğe doğru gidiyoruz.
Önce ganimet ekonomisi ile oyalandık.
O bitince Mücahit puanı falan keşfettik.
Derken Rum mallarına konduk.
O da yetmedi tapularını aldık.
Bunlar da bitince, ne var ne yok elden çıkarmaya başladık.
Büyük büyük otellere arsalar araziler verdik… Var olanları üstlerine yaptık.. . Deniz kıyılarını peşkeş çektik… Yeşil çimen demeden dağları tepeleri delik deşik ettik… Devletin hava yollarını bir hokus pokusla götürdük…
“Özelleştirme!” dedik sonra özelleştirdik…
Çırpın dur…

Biz hepten kaçmayınca, bu sefer “Bir hikmet var” deyip onlar geldiler.
Baktılar, hepsi Yörük soyundan…
Kimisi de dönme.
Üstelik camileri de dönme.
Zaten bunları Osmanlı topaklarından sürgün etmişti…

Bakın.
Çabalar sürüyor.
Sorunu çözmek için.
BM’nin, AB’nin, ABD’nin, İngiltere’nin ve ol cümlesinden
herhangi birinin çıkıp da “Nedir bu su alemi?” dediği işitildi mi?
ABD kongresinden herhangi bir kongre üyesinin “Göbekten bağlanma” seslerine ses çıkardığı işitildi mi?
Downer, Türkiye’ye gittiğinde, su borularının döşenmesi işinde sona gelinmişti.
“Ne oluyor? Adayı göbekten bağlıyorsunuz?” dedi mi?
Dünya basınında önde gelen herhangi bir haberci veya yorumcunun bu meseleler üzerinde kafa patlattığı görüldü mü?..

Çok şükür büyük devletler işimize karışmıyorlar.
O tarafta gaz çıkarılacaksa, yardımcı oluyorlar.
Bu tarafta su getirilecekse yardımcı oluyorlar.
Hatta onlar da katkı koyuyor.
Bedesteni restore ediyorlar.
Çöplüğümüzü dönüştürüyorlar.
Köylerimize meydan falan yapıyorlar.
Surlarımıza bakarak maraza gark oluyorlar, “Onaralım” diyorlar.
Sivil toplum örgütlerimizi motive ediyorlar, projelerine para veriyorlar.
O zaman?
Türkiye niye yapmasın?
Susuz kalmışsan su.
Aç kalmışsan ekmek.
Parasız kalmışsan para…

Dış dünya çöpümüzü, cumbalı evlerimizi, hamamlarımızı, kaldırımlarımızı, mahallelerimizi, köylerimizi hallediyor, “Anavatan” suyumuzu, ekmeğimizi…
Doğru söylemişti.
Tam bir besleme!..

Su ve gaz ile ayrılığa tam gaz!..
İkisi de para getirecek işler…

O zaman niye bu dünya Kıbrıs sorununun çözümü için bıkıp usanmadan didiniyor derseniz…
Nerede hareket, orada bereket derim.
Kanıtı da su ve gaz…

Kimyasal silahınız var mı?..
Yok!
S 300 füzeniz?
O da yok?
Delilik filan yapan da yok.
E dünya suyunuza gazınıza mı karışacak?
Tam tersine, gazınızı çıkarmak için yardımcı olacak.
Bir sıkıya düşülse, artık size silah getirecek Vehbi Mahmutoğlu da yok.
O zaman tam gaz!..

İki sefer çağırdılar.
“İsteyen gelsin” dediler.
Gitmedik…
Ne Türk’ün, ne İngiliz’in peşine.
Ne camiye, ne kiliseye…

Bu kez de çözüm olmazsa ve kalkıp birceğezi üçüncü kez,
“İsteyen gelsin” derse,
Ne olur bilemem…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar