Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yaşadığımız ülkede pandemi kuralları ile mücadelenin 18 aydır tecrübe edilmeyen yöntemi kalmadı’ yaşadıklarımız ve sonuç ortadayken toplumun esnafın cebinde 3 kuruşu kaldıysa ona da göz diken bu hükümet şimdi de toplumun sağlığı’ emeklinin maaşı’ asgari ücretlinin maaş artışı, sosyal sigortalının pirim desteği, tüp gaza, eletriğe, yakıta zam noktasında fırsatçılık yaparak kendine ekonomik kaynak sağlamaya çalışmaktadır.
Esnaf zanaatkar üretici emekçi, gelir kaybı her geçen gün daha da artarken hükümet yerel gelirleri artırmanın yolunu kazanamayan’ üretemeyen’ ülkenin ekonominin bel kemiği bizleri gözüne kestirmişti, ancak bunun kolay olmayacağını anlamak zorundadır anlayacaktır . Ayakta kalabilmek için kaynağa ihtiyacımız varken hükümetin varlığını sürdürme noktasını da kamu giderleri noktasında sorumluluk duyduğu kadar’ özel sektörün sorunlarına da aynı hassasiyeti gösterdiğinde sorunlarımızı çözme noktasında net olup somut adımlar atarsa’ özel sektörün samimiyetini görecektir.
ülkemizde aşılamanın arttığı bir dönemde daha da çok artması için tüm dünyada bir takım önlemler geliştirilirken bizim ülkemizde de aşı motivasyonunu artırmak için aşısız kişilere pcr ve antijen testlerinin ücretli olacağı noktasındaki sağlık Bakanlığı’nın ilk açıklamasında toplumsal bağışıklığı yükseltmek adına toplumun tüm kesimleri bu duruma saygı göstererek itiraz oluşturmadı.
Ancak geldiğimiz noktada hangi sağlık üst kurulu kararı ile oluşturulduğunu merak ettiğimiz bu kararın öncelikle toplum sağlığı noktasındaki aşılanma motivasyonunu desteklemeyeceği gibi insanların geçim sıkıntısı çektiği bir dönemde pcr ve antijene nasıl bir bütçe ayıracağı ile ilgili çok merak içinde olduğumuzu söylemek isteriz.
İnsanların evine ekmek götürme noktasında kaygı duyduğu günlerde hangi akıllı PCR ve antijen testlerini toplum sağlığının daha önüne geçirerek para ile yapılmasını öngören üst aklın ülkeyi yönetirken nerelerden yağ çıkaracağını merak etmekteyiz.
Ekonominin şartları iyileşmediği için işletmelerin bu benzeri yükü kaldırmaları imkânsızdır. Pandeminin başlangıcından bu yana bankalardaki borçların % 40 oranında artması bununda yaklaşık karşılığı 5 milyar TL olduğu durumumuzu daha iyi anlatmaktadır, gelir kaybının hız kesmeden devam etmesi bu durumu daha da ileriye taşıyacaktır.
Tüm bu değerlendirmelerden sonra kaynak yok diyenlere hatırlatmak isteriz:
Devletin kaynaklarının sahibi halktır, borçlarının sahibi de halktır. Halkın bazı kesimlerinin diğerlerinden daha ayrıcalıklı olarak değerlendirilmesi savaş gibi yıkıma yol açan pandemi ve ekonomik darboğazda kabul edilemez. Böyle zamanlarda toplumsal dayanışma şarttır. Bazıları için hiçbir şey yokmuşçasına yaşam sürmeleri, bazılarının devlet eliyle ezilmesi kabul edilemez.
Pandemi sürecinde hep kaynak yetersizliği noktasını kendi halkına bahaneler yaratan hükümet, şimdide günlük pcr ve antijen maliyelerini yayınlayarak baskı oluşturmaya çalışmasını kabul etmeyeceğiz, pcr ve antijen testlerini ödeyemiyorsanız ,emeklinin maaşını ödeyemiyorsanız, kamu çalışanları da ödeyemiyorsanız, bunu da bizim ödememizi istiyorsanız bırakın biz yönetelim kaynakta buluruz var olanı pay etmeyi de biliriz.
.Hükümet şimdiye değin yaptığı uygulamalarla toplumsal güveni yitirmiştir.
Sonuç olarak demokrasi işlemeli halkımıza seçme ve seçilme hakkını kullanma hakkı en kısa sürede verilmelidir.