Madem ki UBP’de hakim olan görüş HP ile devamdır; madem ki muhalefet hükümet kurmaya sıcak bakmamaktadır, o halde bu geçiş döneminde HP bugüne kadar kendisine gelen eleştirileri affettirecek ciddi bir görev üstlenerek, bir süre daha “yola devam” diyebilir…
HP’nin Genel Başkanı Yenal Senin’in açıklamalarından da bu anlaşılıyor. “Siyaseti, küskün çocuk moduna sokmamalıyız” diyor. Bundan biz hükümete devam edecekleri anlamını çıkarıyoruz.
Sorunlarımız büyük. Bütçe açığı 4 milyara dayandı dayanacak. Kapanan işletmelerin sayısı her geçen gün artıyor.
On yıllardır para makinesine dönen büyük büyük şirketler, şimdi göreceksiniz pandemiyi bahane ederek devlete olan yükümlülüklerinden kaçmayı sürdürecekler. Kumarhane lisansları, vergiler, şunlar, bunlar. İşsizlik artmaya devam edecek…
Pandeminin devlete yükü, dövizin piyasaya etkisi ha keza. Yani uçuruma doğru hızla ilerlemekteyiz…
Ancak görünen o ki, UBP’nin dünyaya bakışında en küçük bir değişiklik yok. Baksanıza düşük bir hükümetle Kıb-Tek Genel Müdürü’nü değiştirmeye çalışmaktalar. Yahu bir durun. Madem bu kadar gerekliydi, niye daha önceden yapmadınız? Böyle bir boşluk mu beklediniz?
Sonra, seçim döneminde dağıtılan kiralık devlet arazileri; sanayi arsaları; kamu ve bağlı kuruluşlar bir yana, açılmayan pandemi hastanesinde bile istihdam sözü verilenler; yapılan ve yapılmaya devam eden ayrıcalıklar… Özellikle sağlığımızı tehdit eden öyle ayrıcalıklar duyuyoruz ki, jet skandalına bin basar. Resmi görevli gösterilip Türkiye’den oy kullanmak için getirilip, karantinaya sokulmayanların isimleri dolaşıyor etrafta. Ve daha kim bilir bizim bilmediğimiz ne örnekler.
Hangi hükümet kurulursa kurulsun, seçim yolu uzun değil. Sadece bu kargaşa içinde zamanı belli değil. Meydana çıkacak oluşuma göre, tarihin ne olacağını da kestirebileceğiz.
Başa döneyim. Diyeceğim şudur; Eğer HP mevcut hükümeti Tatar’ın atayacağı bir Başbakan altında sürdürme kararı verirse, en azından UBP’nin bundan sonra yapacağı yanlışlara androş koymalıdır.
Daha önce yaptığı gibi, “haberimiz olmadı, pandemi vardı sesimizi çıkartmadık” gibi bahanelerin arkasına saklanıp, kendini hepten bitirecek bir duruş yerine, hükümet içinde sıkı denetime gitmelidir.
Böyle bir hükümetten kimse reform beklemez. Yeni yasalar falan. Akla mantığa aykırı.
E azından bu geçiş süresince hem hükümet ortağını yakın markaja alabilir, hem de kamu yararına bir şeyler yapılmasını dayatabilir. En basitinden, ekonomide, piyasada, sağlıkta, eğitimde denetim mekanizmasının harekete geçmesi için baskı yapar…
Meclis aritmetiği, UBP’nin aynı ternaneyi kendine uygun ortaklarla (DP ve YDP) sürdürmesine imkan sağlamıyor. Ha, bunun bir tek istisnası HP’den yapacağı transferler olabilir. Eğer olmaz da buna aynen devam ederlerse, hem bizler biraz rahatlarız, hem de HP belki genel seçim öncesi itibarını yeniden kazanır…
Yok eğer aynen istifaları öncesindeki gibi aldanmayı seçeceklerse, şimdiden “harç bitti, yapı paydos” diyebilirler…
YERİN KULAĞI VAR
ÇOK UĞRAŞACAĞIZ, ÇOK:
Anayasa diyor ki, “Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde veya Başbakanın istemi üzerine Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilir”. Tatar şimdi bunu almış, “yeni hükümet kurulana kadar ben Bakanlar Kuruluna başkanlık edeceğim” diyor. Ama Anayasa’nın bir başka maddesi de Cumhurbaşkanı devlet veya kamu kuruluşlarının herhangi bir yüklenme işini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kabul edemez” demekte. CTP lideri Erhürman “bu, hukuken mümkün değil” diye kendini yırtıyor. Ortada başkanlık edecek bir hükümet yok, hem artık birine vekalet bile veremez. Orada Başbakan Yardımcısı var, yeni görevlendirme yapılana kadar, otomatikman Yardımcı görevi üstlenir. Çok uğraşacağız, çok…
NE OLDU O 117 MİLYON:
Seçim arifesinde apar topar Türkiye’ye çağrılıp cebine konan 117 milyonla adaya dönen Ersin Tatar o paranın hangi kaleme aktarıldığını da açıklasın. Çünkü paranın Maliye’nin hiçbir hesabında görülmediği yönünde iddialar var. Hani diyorum 117 milyon lira KKTC’ye değil de seçim sırasında kullanmak için Tatar’ın şahsına mı verilmişti…
ADAY OLMAYAN KİM:
Sucuoğlu, Çavuşoğlu, Taçoy, Gürçağ, Oğuz, Üstel, Gürçağ adaylık için ilk sinyal verenler. Ve kurultay gününe kadar bu liste daha da uzayacak. Birisi koltuğun ucundan, diğeri bayrağı tutuyor. Kimisinin aklından zaten hiç çıkmamıştı. UBP’de 31 Ekim’de yapılacak başkanlık yarışı için o kadar çok aday ismi dolaşıyor ki, muhtemel adayların adını yazmak yerine, aday olmayacakların isimlerini yazmak çok daha kolay olacak…
ONLARIN DERDİ SEÇİM, BİZİMKİ GEÇİM:
Vatandaş tam da seçim bitti siyasiler artık bizim sorunlarımızla ilgilenir diyecekken, bu kez de erken seçim, kurultay kavgası başladı. Ülkenin dağ gibi biriken sorunları çözüm beklerken, ne yazık ki siyasilerimizin gündemi hala geçim değil seçim. Bu gidişle siyasilerin, vatandaşın derdi ile ilgilenecek vakti olmayacak… Yine dertlerimizle baş başayız.
VAKALAR NİYE ARTIYOR ACABA:
Geçenlerde bir üniversite sahibinin yurt dışından geldikten sonra karantinaya girmediğini yazmıştım. Şimdi de Türkiye’de KKTC elçiliğinde görev yapan birisinin, geçtiğimiz cumartesi adaya geldiği ve pazar günü de oy kullandığı iddiaları var. UBP’li bir vekil aynı şekilde. Sonra da vakaların önünü alamıyoruz diye ağlıyoruz. ‘Bu bendendir, bu falanın adamıdır’ deyip, kendi koyduğunuz yasaları kendiniz çiğnerseniz bu salgın hiç bitmez…
HEPSİ OLACAK:
Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, “Türkiye acil önlem almalı. Tıpkı Balkanlar’a yerleşirken yaptığımız gibi gönüllerini fethedecek çağdaş zaman dervişleri, alperenleri ve akıncılarıyla Kıbrıs’a İslâmî bir kimlik aşısı, ruh aşısı yapmalı” diye yazmış köşesinde. Hiç merak etmesin, yeni dönemde istekleri fazlasıyla hayat bulacak…
FOTO GÜNDEM: Gördüğümde inanamadım. Açtım Ersin Tatar’ın twitter sayfasını ve kendim baktım. İngiliz The Telegraph’da yayınlanan haberi, aynen paylaşmış. Haberin başlığı “Ayrılıkçı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, cumhurbaşkanı olarak katı milliyetçiyi seçti” şeklinde… Geçtiğimiz günlerde bahsettiği “dış mihraklar” kendi aleyhine bir şeyler yazınca, milliyetçi çevrelerden destek bulacağını zannetti herhalde. Ama bunu yaparken, Cumhurbaşkanı olduğunu unuttu. Daha da kötüsü, başında bulunduğu devlete yapılan aşağılamayı yaymaktan da rahatsız olmadı. Ben utandım…
