GEÇEN HAFTA: (Entel gevezelerimiz!) Crant Montana bozgununun artçı debremleri ile sallandık. Bugüne kadar olanca çabalarına ve iddialı söylemlerine karşın, Rum tarafı karşısında tırnak kadar etkinlik sağlayamayan “entel gevezelerimizle” “yalancı pehlivanlarımız” bu kez Lefkoşa’da sahne aldılar ama “hemen çözüm” şarkıları söyleyemediler!
Aynen Anastasiadisli Rum siyasileri gibi Montana bozgununun suçunu, getirip getirip Türkiye’ye yıktılar! O kadar ki bırakın Kuzey’i işgal ederek Rum’u mağlup ve mağdur durumuna düşürmesini, üstelik 42 yıldır bizi de işgal altında tuttuğundan yakındılar!
YENİ BAŞ AĞRISI: (Şu hidrokarbon yatakları!) Önce hatırlatalım ama: Kıbrıs Cumhuriyetini yıkan Makarios’tu! Buna karşın o Cumhuriyet’in bizim için statüsel hükmü ile siyasi bağlayıcılığı nedir hâlâ anlamış değilim!
Sadece anladığım şudur: 1963’de kovulduğumuz bu Cumhuriyete sahiplik koyan Rum’un saldırıları ve işgali altında on dört yılı kan kusarak geçirdiydik! Asıl enteresan yanı 1974’den sonra “Kıbrıs Cumhuriyeti” sanki Rum halkının emrine amade bir “dünya devleti” olarak kullanılırken; Türk halkını “kulu kölesi” esamesine düşürmesiydi! Kendini dünyasallığının siyasetlerinde adanın “efendisi” olarak kabul ettiriyor ve Türk halkını “işgalci,korsan, sahte” devletin insanları olarak yokluğa mahkûm tutuyordu! Bu insanlık cinayetinin baş sorumlusu BM’lerdir! Çünkü Kıbrıs cumhuriyetini yıkan, Türk halkına her türlü mezalimi reva gören Güney’in Rum’unu adanın “muhatap ve devleti” kabul ederken, Türk halkını da “devlete karşı isyan etmiş azınlıktaki halk olarak” niteledi! Böyle bir insafsızlıkla siyaset garabeti de olsa olsa “çıfıt çarşısı” olan BM’ler tarafından gerçekleştirilirdi!
SORUN DEVAM EDİYOR: Rum açıkgöz, Türk aptal! KC’ini yıkan Rum! Türk halkını ambargolarla dünyadan tecrit eden Rum! Arkasına BM’lerle AB’i de alarak istediği gibi siyaset arenasında at koşturan Rum!
Ne zaman Türk tarafı “KC’i üzerindeki haklarını hatırlatacak olsa “Kuzey vatanım TC tarafından işgal altındadır” diyerek avaz avaz bağıran yine Rum!”
YETMİYOR AMA: Şu Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerden söz edeceğiz! Gelişen olaylar biliniyor! Şimdilerde 11. parseli kiralayan Fransız Total Şirketi TC’nin ve KKTC’nin itirazına karşın sondajlara başlıyor. Bu bölge adanın 180 km Güneyinde yer alıyor. Sondaj makkabı 4 bin metre derinliğe kadar inecekmiş!
İşte olay bunun üzerine başladı. Yunanistan Başbakanı Çipras Türkiye’nin tehdit kabul ettiği itirazları üzerine, “havlayan köpek ısırmaz” dedi! (Galiba Yunanistan’da çok kötü bir benzetme değilmiş) fakat yine de göreceğiz sonucu! Çünkü biz eskiler iyi biliriz. “Rum dilindeki bir adımız da “bello turko”dur! Yani “deli Türk! Eğer bölgede bir arbede koparsa, “artık kusura bakmasınlar, havlayan da onlar taş atan da onlar olduğu için çıkacak!
SEÇİM ARİFESİ KANDIRMACASI BAŞLADI!
Hükümetlerimiz için değişmez olay şudur: İktidara iş yapmak için değil! Partililerine, yandaşlarına devlet olanaklarından yararlanacaklara kıyaklar çekmek için iktidara getirilmişler! (Bu nedenle “hani icraatlarınız” diye saçınızı başınızı yolmanıza gerek yoktur!)
Ama eğer derdiniz hükümetlerin hamahuma ile kıyaklar ve de rant üzerine planlanmış icraatlarının kanalını değiştirmekse Kasımda bir kez daha erken seçim vardır! Bir yıldır siestaya yatan hükümetle belediyelerin şu an TC’nin de pompaladığı parasal yardımlarla yatırım atağına kalkmalarına aldanıp aldırmadan hesap sorabilmelisiniz.
ÇÜNKÜ: KTHY’nı da öylesi seçim arifelerinde kurdulardı! Benzer seçimlerle yıktılar! Hastahanelerimizi benzer seçim serüvenlerinden geçerek doktorsuz bıraktılar!
Rant ekonomisini de benzer seçim yatırımları nedeniyle icat ettiler!
Üniversite üstüne üniversite kurarak spekülasyonuyla harcanmışlıklarını da hep seçimleri gözeterek gerçekleştirdiler!
Her seçim arifesinde bu nedenle polis Teşkilatı ile oynadılar!
Sözler hep seçim arifelerinde verildi, memleket her seferinde biraz daha “gittiyse,” bu nedenle “gitti!”
NİTEKİM Gene başladılar. Eğitim bakanı diyor ki Mağusa’ya yeni lise yapılacak! (Eskileri mamur ettiler gibi!)
Mağusa, Lefrkoşa belediye başkanları TC’nin parasal katkılarını aldı “yaptık yapıyoruz” diyorlar!
Yeter ki olsun da nasıl olsun demiyoruz! Çünkü aşağıda yine “takılacağız” şu yollarımızla akşamların “karanlıklarına! Ki karar verdim asıl büyük trafik suçluları her devrede “hükümet edenlerdir” kefaretini ödeyecekleri bu suçları için darağacı kurulsa evladır!
KISACA TAKILDIĞIM. (ANA YOLLARIN IŞIKLANDIRMA SORUNLARI!)
Arabam bir iki kez felç geçirdiği için ağzı burnu çarpık. Mahallemden anca üç beş kilometre ötelere kadardır takatı! Bu nedenle geçen akşam Girne’de ailemden bir evlenme törenine damadımın arabasında gidiverdim.
Tabi yolların patlak çatlak olduğunu biliyordum! Akşamları çoğu yerde ışıkların yanmadığını zaten Mağusa’dakinden biliyordum! Yoğun trafiğin nasıl an be an yeni kazalarla çarpışmalara davetiye çıkardığını da!
FAKAT: Onca ölümlü kazaya karşın yıllardır niçin o yollarıb hâlâ ışıklarfının hep sönük olduğunu bilemiyorum, anlayamıyorum! Bu devlet için “öncelikler nelerdir” onu da bilmiyorum! Başbakan, Bakanlar için bu ülkede “en önemli sorun nedir?” “Neden insanları zift gibi karanlık yollarda araba kullanmak zorunda bırakıyorlar, hem de ölümüne ? Ki “canları ciğerleri” olması gereken “yandaşlarına” araziler peşkeş çeker, her seçim arifesinde memleketi parsel parsel dağıtırlarken, bari o işbirlikçilerini düşünsenler dedirtircisine! Onları bile “ne haliniz varsa görün” diyerek o karanklık yollara mahkûm etmek hangi akde vefaya sığar, adamlık mı bu? (Belki onların yüzü suyu hürmetine ışıklandırmayı becerirler diye düşünüyorum!)
Kısaca o “karanlıkların” hesap vermesi gereken suçluları mutlaka olmalıdır! İşte seçim! Artık bu hesapları sorun sandıklarda!