Memleketin her tarafı “parsel parsel” el değişirken, özelleştirmeye taktık…
“Özelleştirilmesin…”
Tamam, özelleştirilmesin…
Limanlar özelleştirilmesin…
Ercan özelleştirilmesin…
Elektrik özelleştirilmesin…
Telefon özelleştirilmesin…
Hiçbiri özelleştirilmesin…
Özerkleşmesin de…
Siyaset de istediği gibi cirit atsın…
Mesela, bir tartışma başlatsam ve kelimeleri, cümleleri sıralasam, cevaplar ne olur?
– Verimlilik mi?
– Konuşmayın…
– İstihdamlar mı?
– Karşı çıkmayın, kesenizden mi çıkıyor, devlet ödesin…
– Adil yönetim mi?
– Adaleti savunmak sana mı kaldı?
– Tamam örgütlülük ama, bunu verimlilik için de kullanalım…
– Sendika düşmanı seni…
– Yönetimler özerk olsun, alanındaki uzmanlar kurumları yönetsin…
– Tabi, bizim partiye gelince sıra, uzmanlar aklınıza gelir…
– Devlet kurumları çiftlik olmak zorunda değil. Az daha sahiplenilsin…
– Bizim parti ne zaman iktidar olsa, aynı şeyleri söylersiniz…
Nasıl düzelecek?
Peki, kamu nasıl düzelecek?
Bunun cevabı yok.
Kamu Reformu Yasası, bir efsane gibi dolaşıyor ortada.
Siyasetçilerimi de bunu, “reklam amaçlı” kullanıyor…
Bir efsane gibi, yıllardır “Kamu reformu” dinliyoruz…
Siyaset ise kurumları çiftlik gibi kullanmaya devam ediyor.
Nasıl düzeleceği noktasında herkesin fikri var, görüşü var, katkısı var ama “çabası” yok…
Statüko, herkesin işine geliyor.
Düşünün, sendika başkanına diyorum ki:
– Be abi, senin kurum çiftlik oldu, bu kadar maaş yükünü çekemez. Batacak… İki haftada 25 istihdam yaptılar…
Cevap ne biliyor musunuz?
– Yahu ben nasıl istihdama karşı çıkayım. Karşı çıkarsam olmaz. İşe alınanlar, otomatik benim de üyem oluyor. Kendi üyemin istihdamına mı karşı çıkayım?
Aslında karşı çıkmak istemediği “aidat…”
Ne kadar çok aidat, o kadar güçlü sendika.
Akıllanmayanların durumunu gördük
Lefkoşa Türk Belediyesi’nde de yeteri kadar istihdama karşı çıkılmadı, tablo ortada.
Üstelik, çalışan sayısının fazla olduğu yerde, verimlilik daha da düşer.
İş yapmayan sayısı artar.
Gereksiz insan sayısı arttıkça, faydalı iş yapanlar enayi pozisyonuna düşer.
O iş yeri çürümeye başlar…
Çalışan da artık “çalışmaz” olur…
Kavga başlar…
O iş yerinde adalet ölür…
Her iktidar değişiminde, “iş yapmayanların” sayısı artar…
Her terfi döneminde adaletsizlikler yaşanır…
Kısacası…
Ayaklar baş, başlar ayak olur…
Bakın kurumlarımıza…
Ne dediğimi daha iyi anlarsınız…
***
Şimdi de Mağusa Limanı
“Mağusa Limanı özelleştirilecek” dendi…
Ortalık kalktı oturdu…
Sanki dört dörtlük bir liman yaratıldı da…
Şimdi elden çıkarılıyor.
Her türlü çakallık o limanın içinde…
Gümrüklerde her türlü fırıldak…
Devletin adamları arazi mafyası gibi çalışıyor.
Tam bir peşkeş ortamı…
Hemen akıllara “stratejik” olduğu geldi.
Kimin için stratejik?
Kamu kaynaklarından beslenen çakallar için.
En değerli liman arazileri peşkeş çekileli çok oldu.
Mafya o arazilerde cirit atıyor.
Ek mesai mafyası da var…
Sigara mafyası da.
Nakliyesi de özel…
Hizmet veren vinçleri de…
Liman İşçileri Şirketi de “devlet destekli özel” bir ucube yapı…
Temizlik işleri mi devletin?
Kantinleri mi?
Restoranları mı?
Devletin tek yaptığı, “yanaş gemi, kalk gemi, uzaklaş gemi…”
Onda da ek mesai kavgası gırla…
***
Köklü değişim zamanı
Mağusa Limanı, derhal…
Ama derhal…
Mağusa halkına uygun bir liman haline gelecek.
Başka çaresi yoktur.
Aha zerre yetim olsa…
Siz bu yazıyı okurken…
Yük gemilerini ağırlayacak yeni bir liman için ihaleye çıkarım…
Direk özel bir liman olarak.
Mağusa Limanı’nı da…
Mağusa’ya uygun sadece yolcu gemilerine hizmet veren bir yapıya sokarım.
Derhal…
Herkes üzerinden rant kavgası yapacak…
Ek mesaiden başlayarak, arazilerine kadar “peşkeş” mantığı içinde olacak.
Nere el atsan dökülecek…
“Özelleştirilmesin…”
Sana ne faydası var?
“Özelleştirilmesin” diyenler, “peşkeş çekilmesin” diye kavga etti mi bir günden bir güne?
“Özelleştirilmesin” diye kavgaya sokulanların tek bir noktaya faydası var, “Çarpık düzenin” devamına…
O kadar…
Yeni bir liman için, Mağusa Limanı’nın işlevinin başka bir noktaya taşınması Mağusa’nın faydasınadır…
Ülkenin de…
Bırakın “ötesini” rantçılar tartışsın…
Siz, “Mağusa’ya çağdaş bir antik yolcu ve yat limanı” tartışması başlatın…
Mağusa’yı sevenlerden bahsediyorum…
