Bugün son…
Son bir analiz yapmakta fayda var mı..?
Yoksa herkes kararını çoktan verdi mi acaba..?
Kim ne derse desin, karmanın tavan yapacağı bir seçim olacak. Mühürler, kemik oylarla sınırlı kalacak gibi görünüyor. Seçmenin iyi nitelikli insanları Meclis’e sokma telaşı bunun başlıca nedeni…
Yine de partilere şöyle kısaca bakmakta fayda var…
Ülke yönetiminde en uzun yıllar kalan UBP, geleneksel tutumunu sürdürüyor. Başkanlar gelip geçse de, “ver-dağıtayım” zihniyetinden bir milim öteye gidebilmiş değil. Yine partizanlık, yine adam kayırmacılık. Buna son yıllarda eklenen peşkeşler, rantlar…Geçmişte UBP’de bile bu kadar deşifre olmamış yolsuzluk iddiaları ve yine eskiden pek görülmeyen yasa tanımazlık. Politik çizgi bile kalmamış, elle tutulur bir icraat yok. Sadece vaziyeti idare… Hamasi nutuklarıyla herhangi bir algı oluşturmayan, sadece skandallarıyla adı duyulan bir kasaba politikacısı hala bu devirde başkan olabiliyor… Bunlara bir de Eroğlu sonrasının parti içi kavgalarını eklemeliyiz. Kısaca UBP şaşırtmıyor. Özellikle kendi seçmenini… Tabandan gelen talebi yerine getiriyor, o kadar… Serdar Denktaş geçen akşam tv’de güzel söyledi. “UBP tabanını kutluyorum” dedi, “Hiç bir şey söylemeyen başkanlarını destekliyorlar”… İcraata ne gerek var, dağıtsın yeter…
CTP, son 10-15 yılda çeşitli çalkantılardan geçmiş bir parti. Kızanlar, kopanlar, partinin geleneksel çizgisinden uzaklaştığı iddiaları, çok başlılık… Sonra, iktidar dönemlerinde yapılan hatalar. Sağ partilere yapılan bir çok suçlamanın, CTP iktidarlarında da tekrarlanması ya da gerekli değişimin yapılamaması. Ama genç bir başkan, tüm bu karmaşaya son vermiş, partiyi topralamış, geçmişiyle de hesaplaşmış görünüyor. ‘Kıbrıs sorunu çözülmezse hiç bir şey olmaz’ noktasından, ‘evin içini düzenleme’ noktasına gelen bir yeni politika hissediliyor. Son hükümet dönemlerinde özellikle Türkiye ile ilgili konulardaki mantıklı tutumları en kızgın olanların, hatta boykotçuların bile, saygısını kazanmış durumda. Seçim programı biraz ağır, akademik olmakla birlikte, aday seçimi ve halka yansıyan kararlılıkları, güven duygusu uyandırıyor…
HP, yeni… İddialı bir giriş yaptı. İnsanlar, “dur bakalım ne yapacak” diye sessiz bekledi. Seçim sürecinde yaşanan iç çalkantıları iyi yönetemediği görüntüsü verince, oyları düşse de, son düzlükte yeniden tırmanışa geçti. Kitle toplantıları, kaliteli adayları, tutarlı söylemleriyle yeniden güven kazandı. Bu seçimlerde alacağı sonuç, en çok merak edilen parti durumuna geldi…
“Bu defa bitti, yok oldu” denilen DP’nin, 2013 başarısına ulaşması zor. Ancak unutulmasın ki, ondan önceki seçimleri de, UBP kaçaklarına arkasını dayayarak kazanmamıştı. Serdar Denktaş her zamanki gibi en güzel söylemleri yapan bir başkan. İktidarda bu söylemlerini icraata geçirmekte başarısız olsa da, bu seçimde de yine göz doldurmayı başardı. Özellikle UBP’ye karşı duruşlarıyla ve tabii en son Polis Yasası’ndaki cesur tutumuyla…
TDP de tahmin edilenin üstünde bir çıkış yakaladı. Geçirdiği çalkantılar, kopmalarla yara almış olsa da, Lefkoşa Belediye Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmış olması, TDP’yi kalburun üstünde bırakıyor. Örgütleri, kadroları, maddi durumu diğerlerine göre daha zayıf. Buna karşın kaliteli, ‘mutlaka Meclis’te olmalı’ denen adayları var. TDP, temiz, dürüst bir görüntü veriyor…
YDP, işe Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımını kaşıyarak başlayınca, büyük bir kayba uğradı. Sonradan bu söylemlerini değiştirse de, barajı aşması zor görünüyor. Şükür ki hala bu tür söylemler buralarda iş yapmıyor…
TKPYG, birbiriyle taban tabana zıt partilerle yaptığı ortaklık, TKP ideolojisinin devamı olduğunu iddia etmesine rağmen, çoğu popülist söylemleri ve yeterli örgütlenmeyi sağlayamamış olması nedeniyle, aradığını bulmayacak gibi görünüyor…
Bu seçimin en belirgin ayrışması, “hesap sorma” noktasında. Özellikle son 20 ayın yasa dışılıkları için UBP ve DP dışındaki tüm partiler hesap soracakları tahhüdünde bulundular. UBP-DP hükümeti döneminde bir çok icraat mahkemeye götürülüp engellendi. Bu tecrübe, “hesap soracağız” söylemini inandırıcı yapıyor…
Tabii bir de, Kıbrıs Türk varlığının ve kültürünün yok olma tehdidi var ki, yine bu konuda da kimin ne dediği, kimin rahatsız olup, kimin aksine körüklediği ortada…
Seçimlerin sonucunu kilit oylar değil, yüzen gezen oylar belirlediğine göre, bu iki kriter bence göz önünde bulundurulacak ve belirleyici olacak…
Hayrımıza olsun demekten başka yapacak bir şey yok…
[divide color=”#”]
YERİN KULAĞI VAR
VİCDANINIZIN SESİNİ DİNLEYİN:
Yarın sandık başına giderek önümüzdeki dönemde ülkeyi kimin veya kimlerin yöneteceğine karar vereceksiniz. Bugüne kadar hangi gerekçeyle olursa olsun verdiğiniz oyların muhasebesini iyi yapınız. Biliniz ki önemli olan, hangi partinin bize ne vereceğinden çok, hangi partinin topluma, bizden sonrakilere ne vereceğidir. Çocuklarımıza daha güvenli, barış ve huzur içinde, yaşanabilir bir ülkeyi kim yaratabilir onu düşünün. Vicdanınızın sesini dinleyin ve kararınızı ona göre verin…
MÜDAHALE EDEN KİM?:
UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün Girne mitingindeki konuşmasında 7 Ocak seçimlerine müdahale edildiği iddiasını ortaya attı. Özgürgün, “Biz bu seçime kimlerin müdahale hevesinde olduğunu biliyoruz” dedi ancak, müdahalenin kim veya kimler tarafından yapıldığını söylemedi. Yıllardır hep kendi lehlerine yapılan müdahaleleri görmezden gelen Özgürgün, ilk kez müdaaleden söz ederek şikayetçi oldu. Keşke kimlerin müdahale ettiğini de söyleyebilseydi…
“TÜRKİYE İSTEDİ”:
Geçen akşamki liderler buluşmasında YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın, sorunlarla ilgili sürekli olarak Türkiye’yi örnek gösterip, “Türkiye öyle istedi, böyle dedi” sözleri katılımcılardan ve izleyenlerden tepki gördü. Sayın Arıklı’ya sormak lazım, “Siz Türkiye’nin isteklerini yapmak için mi iktidara talip oldunuz yoksa, ‘vatanım Kıbrıs’ dediğiniz Kıbrıs Türk halkı için mi?”…
EN UZUN GECE:
Bizim siyasi kültürümüze yerleşmiş bir söz vardır, “seçimler son gece kazanılır veya kaybedilir” diye. Yıllardır bunun çok örneklerini gördük. Partiler son gece belli bölgelere gerçekletirdikleri “duygusal” ziyaretlerle, seçimlerin gidişatını değiştirmeye çalışırlar. O nedenle bu akşam, uzun bir gece olacak. Partiler, oylarını kaptırmamak veya oylarına oy katmak için sabaha kadar ziyaretlerini sürdürecekler…
PROTOKOL BU YIL BİTER:
Hala Türkiye-KKTC Ekonomik Protokolu’nun yapılmayan projelerinden bahsediyoruz. Hatta UBP, imzasına sadık kalmadığı halde, bu projelerle seçim propagandası yapıyor. Durun ama bir dakika… Bu protokol 2016-2018 dönemi için değil miydi? E, bu sene bitiyor. Türkiye son dönem performansa bakarak onlara aynı projeler için kaynak verir mi? “Niye yapmadın kardeşim” demez mi..?
AKILLARI VARSA KUZEY’E GELSİNLER:
Baf’a bağlı Peristerona’da Kıbrıs Türk evlerinde kalan 142 Rum göçmen ailesi, 11 yıl önce kendilerine Koçinotrimitya’da hali arazi arsası ve tapu verileceği söylenmesine rağmen bu konuda hiçbir gelişme olmadığından şikayet ediyorlar. Halbuki kuzeye gelseler, kırsal kesim arsası çantada keklik, hem de tapusuyla birlikte. Kemal Dürsüt’ün dağıtacağı 2000 arsadan onlara da birşeyler çıkar herhalde…
[divide color=”#”]
ZİRVEDEKİLER
Mustafa Alkan, Er Meydanı: “Son dönemlerde ‘KKTC seçimlerine TC etkisini’ hiç bu kadar minimum düzeyde görmemiştik. Bu iyi bir gelişme… Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ‘tarafsız olacağım’ dedi, tarafsız kaldı. Bir de 2013 seçimini hatırlayalım…”. Gerçekten iyi bir tespit. 2013 seçimlerindeki Eroğlu müdahalesine bakınca…
DİPTEKİLER
Hem Kaçak, Hem Sabıkalı: Bir empati yapın ve kendinizi yılbaşı gecesi trafik cinayetinde oğlunu kaybeden anne İlkay Türksever ve baba Ertuğrul Türksever’in yerine koyun. Adamın suçları bitmek bilmiyor. 212 promil alkol, kendine ait olmayan, sigortasız bir araç… Üstelik 2015’de de alkollü araç kullanmaktan sabıkası var ve en tuhafı KKTC’de bulunuşu yasal değil. O zaman o suçu işlediğinde neden sınır dışı edilmemiş? Yeniden aynısını yapsın, birilerinin canına kıysın diye mi? Akıl alır gibi değil. Caniler aramızda geziyor dediğimizde “abartıyorsun” demezler mi, ben de buna deliriyorum…
