Hayat Bilgisi kitabında kadın cinsiyet rolü! Hayret... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Hayat Bilgisi kitabında kadın cinsiyet rolü! Hayret…

Kemal Akkan BatmanKemal Akkan Batman

Cinsiyet, kadın ve erkek olmanın biyolojik yönü olarak ele alınmakta ve kişinin kadın ve erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özelikleri olarak tanımlanmaktadır (Oakley, 1985). Toplumsal cinsiyet kavramı ise bambaşka bir kavramdır. Toplumsal cinsiyet kadının ve erkeğin sosyal olarak belirlenmiş kişilik özeliklerini, rol ve sorumluluklarını ifade eder (Oakley 1985).

Toplumsal cinsiyet kavramı dinamiktir ve kültürden kültüre hatta aynı kültür içerisinde farklı sosyal gruplar arasında da değişikilik gösterebilir. Irk, sınıf, ekonomik koşullar, yaş gibi etmenler, toplumda kadın ve erkek için uygun olarak kabul edilen ‘davranış kalıplarını’ etkilemektedir. Kültürel değişim nedeniyle toplumsal cinsiyet rolleri de etkilenir. Kadınsı/erkeksi kavramı, sosyal ve kültürel bağlamda, kadına ve erkeğe atfedilen özelikleri içerir. Bu nedenle toplumsal cinsiyet rolleri, toplumun davranışı  kadınsı/erkeksi olarak değerlendirmesi ile ilgilidir (Basow, 1992, akt. UNESCO, 2000).


Toplumsal cinsiyet rolünün oluşmasında ne yazık ki,  biyolojik cinsiyet etkilidir. Kadın ve erkeğin fiziksel özelikleri, toplumsal cinsiyet rolünün oluşmasında etkilidir. Ayırca toplumsal cinsiyetin kültürel yapılandırılmaları, biyolojik cinsiyeti içermektedir.

Toplumsal cinsiyet rolü eşitsizliğini besleyen toplumsal kalıp yargılardır ve bunların nesiller boyu aktarılarak devam ettiğini, literatürde pek çok araştırmacı vurgular (Günay / Bener, 2011; Kahraman-Dinç, 2010; Vefikuluçay, vd., 2007).

Toplumsal cinsiyet rolünün biyolojik farklılıklardan kaynaklanmadığı ve tamamen toplumsallaşma ile kazanıldığı görüşü (Oakley, 1985) ile cinsiyet rolü kalıp yargılarının (sex role stereotype) nesilden nesile aktarılmasında sosyalleşme sürecinin, önemli etkisini vurgulayan görüşler birarada düşünüldüğünde (UNESCO, 2000); bu sürecin gerçekleşmesinde etkili olan ana-baba, öğretmen, akranlar ve okul, medya, dil, oyunlar, sanat ve müzik ile din gibi farklı etmenler ön plana çıkar (akt.Basow, 1992; UNESCO, 2000).

Toplumsal cinsiyet rolünün oluşumunda sosyalleşmenin etkisi ortadadır. Bu süreçte etkili olan etmenler arasında ‘okul’ da yer alır. O nedenle okul eğitiminde çok dikkatli olunmalıdır. Çocuklara sunulacak her türlü materyal, etkinlik toplumsal cinsiyet rollerini ‘eşitlikçi’ olarak algılamaya yardımcı olmalıdır. Aksi taktirde kadın toplumsal cinsiyet rolüne ‘gelenekselci’ bakış açısını desteklemeye hizmet edilir. O da kadını ikinci sınıf vatandaş, şiddete maruz  bırakılabilen, erkekle rolleri arasında kesin ayrılıklar olduğu gibi eskimiş ‘davanış kalıpları’nı öğretir ve içselleştirilmesine hizmet eder.

Okulda öğretmenler, yöneticiler, dersler, öğretim programları, ders kitapları, merasimler, törenler kısaca formal ve inforal eğitim unsurları, bu süreçte etkili rol oynar.

KKTC toplumunda kadına yüklenilen toplumsal cinsiyet rolleri henüz eşitlikçi düzeye gelememiştir. Beidoğlu ve Batman’ın araştırmasında*, üniversite öğrencilerinin kadın toplumsal cinsiyet rolüne, hem eşitlikçi hem de geleneksel roller yükledikleri ortaya çıkmıştır. En ilginç bulgu ise ‘geleneksel algı’nın hala daha varlığını sürdürdüğüdür. Kadın toplumsal cinsiyetini algılamada, eşitlikçi role doğru evrilmek için sosyal, kültürel ve yasal önlemler alınması gerekmektedir.

Hal böyle iken yeni! Hayat Bilgisi kitabında, kadın toplumsal cinsiyet rolü ile ilgili oluşturulmaya çalışılan algı kabul edilemezdir. Yeni! Hayat Bilgisi 1. Sınıf 1. Kitap sayfa 55’te, ataerkil bir yaklaşım ile erkek çocuğun, kız çocuğuna ‘bağırma’ davranışı, erkek toplumsal cinsiyet rolüne ‘şiddeti’, kadın toplumsal cinsiyet rolüne ise ‘şiddete maruz kalmayı’ olağanlaştırıyor. Devamında ise erkek çocuğun ‘özür bile dilememesi’ ayrı bir olgu.

Bu davranışın toplumsal bilinçaltına ektiği tohumlar, herkes tarafından bilinmektedir. Kadınların toplumda ikinci sınıf, onlara karşı şiddet uygulamanın doğal olduğu, kadının her zaman alttan aldığı taraf olması gerektiği, toplumsal biliçaltına yavaş yavaş benimseten ataerkil ve gelenekselci rolleri, kabul ettiren bir anlayışın ürünüdür.

Ders kitaplarında bu tür; kadınları küçük düşürücü, kadın toplumsal cinsiyet rolüne karşı gelenekselci bakış açısını öğreten ve kabul ettiren, bunun benimsetilmesine hizmet eden çizimler, grafikler veya fotoğrafların yer almaması gerekir. Aksine erkek toplumsal rolüyle eşitlikçi bir duruşu kazandırmak temel olmalıdır. Daha da önemlisi kişilik oluşumunda çok fazla etkisi olan ilkokul döneminde, bu tür yanlış toplumsal cinsiyet rolü davranışlarını örneklendirmek çok tehlikelidir. Kişiliğe daha kolay yerleşir.

Tekrar vurgulamakta fayda var; yeni! diye topluma ‘kalıp yargılar’ı kazandırmaya odaklanmış öğretim programları ve ders kitaplarını reva gören anlayış terk edilmelidir. Sorumlular kimlerse tamamı hemen istifa etmelidirler. Söyleyecek başka hiçbir söz kalmadı.

*Müge Beidoğlu & Kemal Akkan Batman (Haziran 2014)Üniversite Öğrencilerinin Kadının Toplumsal Cinsiyet Rollerine İlişkin Görüşleri (Sf.45-70) Kadın Araştırmaları Dergisi Cilt/XV, Sayı 1. DAÜ Yayınları.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar