“Halkın bu kuruma ihtiyacı var” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
KıbrısManşet

“Halkın bu kuruma ihtiyacı var”

Son dönemlerde birçok tartışmanın odağına oturtulmak istenen Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun yetkilileri, kapılarını Havadis’e açtı, sorulan sorulara açıklıkla yanıt verdi

“DİZEL SANTRALLER KAPATILACAK”: Diren: Hem gaz hem de sıvı yakıtla üretim yapabilecek yeni santraller, 13 ay sonra hazır olacak. Haziran’da gaz depolama tesisleri için ihaleye çıkacağız. Yatırımlar tamamlanınca dizel santralleri kapatıp gaz santrallerini devreye sokacağız


“54 KURUŞ DAHA UCUZ”: Diren: Gaz ile elektrik üretimi, dizel üretime göre çok daha ucuz bir üretimdir. Şu anda maliyetimiz 99 kuruşu aştı. 2022’ye kadar ihalesini tamamlamayı öngördüğümüz kombine çevirim santrallerini edindikten sonra 45 kuruşa elektrik satabileceğiz

“KABLO İLE UCUZ OLMAYACAK”: Dargın: Gazla üretimin maliyetini 7.36 Cent olarak öngörüyoruz. Kablo ile elektriğin bize maliyeti 11 Dolar Cent olacak. Kablo bağlantısı arz güvenliği bakımından kendimizi daha güvende hissettirir ama en ucuz elektrik olmaz

“AMAÇ KURUMU İTİBARSIZLAŞTIRMAK”: Dargın: Özelleştirmeden ümidini kesmeyenler, her fırsatta spekülasyon yaparak, doğru iletişimi bozmaya çalışmaktadırlar. Toplu iş sözleşmesi hakkında yalan ya da abartılı haberler çıkartılmaktadır. Amaç kurumu itibarsızlaştırmaktır

 

Havadis ÖZEL

Son aylarda yatırımları, özelleştirme tartışmaları, zam haberleri ve nihayet imzalanan toplu iş sözleşmesi ile tartışmaların odağına giren Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (Kıb-Tek) yetkilileri, Havadis’e konuştu.

Genel Müdür Ahmet Dargın, Genel Müdür Yardımcısı Kamil Direl, Mali Koordinatör Hasan Başoğlu, Denetim Şübe Sorumlusu Hüseyin Sönmezoğlu ve Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Avcıoğlu, Havadis’in sorularını yanıtladı, iddialara açıklık getirdi.

Kıb-Tek yetkilileri, ayrıca hayata geçirilmesi hedeflenen projeleri anlattı.

Hasan Başoğlu

Soru: Gazete olarak Havadis, edindiği bilgileri doğrulatmadan yayınlamama prensibine sahiptir. Buna karşılık, ülkenin en büyük şirketi olan Elektrik Kurumu hakkında son zamanlarda ardı ardına o kadar çok haberler yayılıyor ki; bunların doğru olup olmadığını araştırmak bir yana, izleyebilmek bile çoğu zaman mümkün olamıyor. Kurum ise, çoğu zaman sessiz duruyor. Kurumun neden bir sözcülük müessesesi yok?

Ahmet Dargın: Sizi inandırmak isterim ki; kurumumuzda olağanüstü bir çalışma temposu vardır ve gerek Genel Müdür, gerek yardımcısı, diğer birim sorumluları ve tabii ki başkan ve yönetim kurulu üyeleri çok yoğun bir çalışma ortamı içerisindedirler. Bu durum, sözünü ettiğiniz çoğu zaman kasıtlı olarak hakkımızda çıkartılan söylentileri veya masum ve doğru soruları izlemek ve cevaplamak mümkün olamıyor. Geçtiğimiz dönemde Tuluy Kalyoncu’yu bu maksatlarla görevlendirmiştik. Ancak öyle anlaşılıyor ki; bütün iddia ve soruları izleyecek, gelip ilgililerden veri oluşturup gerekli açıklamaları yapacak yeni bir yapıya ihtiyacımız var. Sözü edilen eleştirileri dikkate alarak, yaklaşık bir ay kadar önce, iki basın mensubu ile sözleşmeli bir iş ilişkisi geliştirerek kurum ile kamuoyu arasında doğru iletişim oluşturmaya çalışacağız.

Soru: Sayın Başkan,  kurum sadece hakkında ortaya atılan sorulara cevap verememe veya yaptığı yatırımları anlatamama ile kalmıyor, en basit duyurularda bile bozuk bir dil kullanıyor. Örneğin her hangi bir bölgede iletim hatları yenilemesi yapılacağı için elektrik kesintisi yapılacağı duyurulurken, haber konusu elektrik kesintisi oluyor. Kurumun yatırım yapacağı haber konusu olamıyor.

Ahmet Dargın: Bu tür duyurular, çalışmaların yapılacağı bölge müdürlükleri tarafından yapılıyor. Ancak dediğiniz gibi, çok uzun yıllardan beridir sürdürülen şablon bir açıklama şekli ile haber, kesinti yapılacağı şekline dönüşüyor. Oysa orada yapacağımız çalışmalar, kesintisiz enerji aktarabilmemiz için yapılıyor. Böyle bir haberi okuyup beni arayanlar, “Ne oldu? Yakıtınız bitti de mi bizim bölgeye elektrik kesintisi yapıyorsunuz? Diye sorular soruyorlar. İletişim yöntemlerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.

Hasan Başoğlu: Bizim için sorunlu olan çok önemli bir konuya temas ediyorsunuz. Son üç yılda, Haspolat’ta 8-9 milyon Dolar’lık bir yatırım yapıldı. Benzer şekilde, Cengizköy ve Güneşköy’e toplam 10 milyon Dolar’lık başka bir yatırım yapıldı. Yine Gönyeli’de yatırım yapıldı ve iletim hatlarında ciddi büyüklükte yenilenmeler oldu. Elektrik kesilmesin, voltajlar düzgün olsun diye 10 milyon Dolar’lık yatırım yapıyoruz ve Sayın Kemal Dürüst’ün bakan iken market açılışı yaptığı bu ülkede siz bu yatırımlar için tören düzenleyen açılışına katılan herhangi bir yetkili bulamıyorsunuz.

Son dört yılda kurum adına 95 milyon Dolar’lık yatırım yapıldı. Bunlar Cumhuriyetçi Türk Partisi zamanında yapılan veya yapımına karar verilen yatırımlardır. Allahtan Ulusal Birlik Partisi zamanlarında da önüne geçilmemiştir. Düşünün ki 1 milyar 500 milyon liralık bir büyüklüğü olan 44 yıllık bir şirket yüzde 30’luk büyümesini son dört yılda gerçekleştirmiştir. Bütün bu gelişmeler nerede ise sahiplenilmemiş, işlerimizi hep kavga ile yürütür hale gelmişiz. Oysa ihtiyacımız olan şey, kurumun iş planını daha da somutlaştırmak ve herkesin huzur içinde ve verimli çalışmasının koşullarını oluşturmaktır. Hakkında veya etrafında kavga çıkarmak, kuruma yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Soru: Kurumda yetkili sendika ile yeni bir toplu iş sözleşmesi imzaladığınız ve bu kriz zamanında çalışanlara yeni maddi kazanımlar sağladığınız konuşuluyor. Gerçekten büyük maaş artışları mı yaptınız?

Ahmet Dargın: Yeni bir sözleşme yaptığımız doğrudur. Bu, periyodik olarak iki yılda bir yenilenen bir sözleşmedir. Ana hatlarına dönmek kaydıyla bir hususa açıklık getirmek gerekiyor. Türkiye ile imzalanan Ekonomik ve İşbirliği protokollerinin her yenileneceği dönemde, maalesef birileri toplumun en büyük kalelerinden olan Elektrik Kurumu’nu tartışma konusu yaptırarak, Kurum’u özelleştirilmesi gereken KKTC varlıkları arasına sokmaya çalışmaktadırlar. Şu sıralar kurumumuza yöneltilen sıra dışı saldırıları biz bu kapsamda görmekteyiz.

Oysa biliyoruz ki; protokol hazırlık görüşmelerinde KKTC tarafı, özellikle Türkiye ekibi tarafından ısrarla özelleşmesi talep edilen elektrikte iletim ve tahsilat işletmelerinin protokol dışında tutulmasını savunmaktadır. Çünkü kurumumuzun tahsilatı gerçekleştirme başarısı, yüzde 97 seviyesindedir. Bu seviye dünya çapında bir başarıya işaret etmektedir. Buna karşılık özelleştirmeden ümidini kesmeyenler, her fırsatta spekülasyon yaparak doğru iletişimi bozmaya çalışmaktadırlar. Yapılan toplu sözleşmeye yönelik saldırıları biz bu kapsamda değerlendiriyoruz.

Sendika bizden, yeni toplu sözleşme görüşmeleri sırasında eşit işe eşit ücret uygulamasını ortadan kaldıran 47/2010 sayılı yasa mağdurlarına yönelik olarak bir iyileştirme talebinde bulunmuştur. “Bu yasadan etkilenenlerin sayısı kurumda çalışanların 3’te 2’sine ulaştığı zaman ise, bu uygulamadan vazgeçelim” denmiştir. Kurumumuzda halen 668 kişi çalışmaktadır ve bu sözleşme gereği ücretlerine artış sağlanan sayı ise 167 kişidir. Spekülasyonu yapılan sözleşme bundan ibarettir ve bu husus hükümet programına sadık kalınarak alınmıştır. Daha da ötesi, mecliste temsil edilen partilerin tümü, bu prensibe onay vermektedirler. Buna rağmen, sözleşme hakkında yalan ya da abartılı haberler çıkartılmaktadır. Amaç Kurum’u itibarsızlaştırmaktır.

Soru: Kurumun geçtiğimiz yılki cirosu ne kadardır?

Hasan Başoğlu: Geçtiğimiz yıl gerçekleşen ciro 1 milyar 240 milyon Türk Lirası’dır. 2019 yılında ise, 2 milyar 200 milyon lira civarında öngörülmektedir. Kabaca söylersek KKTC bütçesinin 3’te 1’i büyüklüğünde olacaktır.

Soru: Elektrik Kurumu’nda kurum içi emeklilik olduğu ve bu durumun kurumu mali zorluğa soktuğu söylenmektedir. Doğru mu?

Ahmet Dargın: Bir yönü ile doğrudur. Tek Tip Sosyal Güvenlik Yasası geçtikten sonra istihdam edilenler, emekli olacakları zaman sosyal sigortalar emeklisi pozisyonunda olacaklardır. Ancak bu yasadan önce istihdam edilenler, o dönemin yasal mevzuatına bağlı olarak kurumdan emekli olmaktadırlar. Kurum emeklisi 350 kişi kadardır ve tabii olarak kuruma ek bir mali külfet doğmaktadır.

Hasan Başol: Bu sayıda, devam eden emekliliklerle beraber bir artış olacağı muhakkaktır. Bu sayının 6 yüz kişiye kadar ulaşması olasıdır, işte o zaman ödeme yapma belki de imkansızlaşacaktır.

Kurum içi emeklilik sistemi ilk olarak İngilizler tarafından uygulanmış ve başarı ile yürütülmüştür. Çünkü güçlü ve gerçekçi bir hesaplamaya dayandırılmıştır. Oysa bizde hemen hemen ciddi hiçbir hesaplama ve hazırlık yapmadan uygulamaya geçilmiştir ve emeklilik fonları kurumların başına bela haline getirilmiştir. 25 yıl boyunca bir çalışandan emeklilik fonu için kesilen para, o kişinin emeklilik maaşına asla yeterli olmamaktadır.

Soru: Bu kitlenin kamu emekli sistemine aktarılması yönünde bir formülünüz veya teklifiniz oldu mu?

Hasan Başol: Bu konuyu hükümetlerle çok tartıştık. Bizim, belediyelerden, su motorlarından Karpaz’da yaşayan Rumlardan ve saire toplam 450 milyon lira kadar bir alacağımız var. Gelin bu alacağı size devredelim, emeklilerimizi ise siz devralın dedik. Bunun böyle olması halinde, elektrik maliyetlerinde kilovat saate karşılık 9 kuruşluk bir tasarrufumuz olabilir. Ancak bunu kabul ettiremedik. Maliye belediyelerden bu paraları alamayacağını düşünüyor ama bu çözümün mutlaka gerçekleşmesi gerekir çünkü bu kurumun başına bir iş gelirse bu insanları kim ödeyecektir? Halen, fona yapılan kesinti ile emeklilere ödenen maaş miktarları arasında çok fark vardır. Devlette de sistem aynidir ama devlet, aradaki farkı dolaylı yollardan vergi alarak tamamlamaktadır. Elektrik kurumunun böyle bir olanağı yoktur.

Soru: Farklı sektörel kesimlere, farklı fiyat tarifeleri uygulanmaktadır. Hane halkından bu konuda zaman zaman şikayetler gelmektedir. En yüksek tarifeyi konutların ödediği söylenmektedir. Bu durum dünyada da genel bir uygulama mıdır?

Ahmet Dargın: Bizde, ekonomik sektörlere uygulanan elektrik fiyat tarifelerinin tümü, maliyetin altında fiyatlardır. Diğer ülkelerde durum böyle değildir. Oralarda en yüksek tarifeyi ödeyen ticaret kesimidir, biraz daha az ödeyen endüstridir, en düşük tarife ise konutlardadır. Bizde de tam tersidir. Ticaret, turizm ve sanayi sektörlerine kilovat saat başına 10 kuruşluk sübvansiye vardır ama bu indirim bizim maliyetlerimiz üzerinden yapılmaktadır. Bu farkın maliye tarafından tümüyle ve zamanında bize ödenmesi gerekirken, çoğu zaman bu gerçekleşmemekte, çatışmalı bir durum ortaya çıkmaktadır.

Hasan Başol: 2011 yılında bakanlar kurulunun aldığı bir karara göre, ekonomik sektörlere göre düşük tarifeden elektrik verilmesi farkın ise maliye tarafından ödenmesi kararı alındı. Onlara da normal fatura çıkarılacak ancak faturanın altında sübvansiye edilen miktar belirtilecek ve tahsilat öyle yapılacaktı. Aradaki fark ise, bir ay içinde maliye tarafından kuruma ödenecekti. Maliye hiçbir zaman bu bir ayda ödenir kararına uymadan gecikmeli ödemeler yaptı, son bir yılda ise hiçbir ödeme yapmadı. Bu rakam 41 milyon liraya ulaştı. Bu nedenle Elektrik Kurumu, maliyeden alamadığı bu teşvik ödeneklerini karşılayabilmek için ayda 1 milyon 25 bin lira faiz ödemek zorunda bırakıldı. Sonuç olarak, hükümetlerin ekonomik sektörlere uyguladığı teşviklerin maliyetini biz ödemekle kalmıyoruz, ayni zamanda ek maliyetlerle de karşılaşıyoruz. Tabii ki bu maliyetler sonuçta üretim maliyeti olarak tekrardan tüketicilere yansımaktadır.

Soru: Elektrik Kurumu yeni santral yatırımları yapmaya hazırlanıyor. Hangi aşamadasınız? Öngörülen yatırım büyüklüğü ne kadardır?

Kamil Diren: Ortaya çıkan elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere yeni santraller alımına çıkıyoruz. Toplamda 60-80 megavat gücünde olacak dört adet santral için yaklaşık bir aylık bir ihale süreci yaşanacaktır. Kurulum süresi ise 12 aydır. Bu ihaledeki santrallerimiz, çift yakıtlı santraller olacaktır.  Bu santraller, hem gaz hem de sıvı yakıtla üretim yapabilecektir. Haziran ayında, gaz depolama tesisleri için yeni bir ihaleye çıkacağız. Bu tesislerin tamamlanması da yaklaşık 12 ayda olacaktır. 2020 yılının temmuz ayında bu yatırım tamamlanacaktır. Bu yatırımlarımız tamamlandıktan sonra, verimsiz hale gelen dizel santrallerimizi bir bir kapatıp, gaz ile çalışan santrallerimizi devreye sokacağız.

Soru: Gaz ile elektrik üretiminin dizel üretime göre daha temiz bir üretim olduğu biliniyor. Peki, gaz ile üretim daha ucuz bir üretim midir?

Kamil Diren: Gaz ile elektrik üretimi, dizel üretime göre çok daha ucuz bir üretimdir. Eğer on yıl önce gazla üretime geçmiş olsaydık, şimdiye kadar 171 milyon Dolar tasarruf yapmış olurduk. Üç yıl sonra 2022 yılına kadar ihalesine çıkıp tamamlamayı öngördüğümüz 150 megavatlık kombine çevirim santraller ile maliyet fiyatlarımız çok daha aşağılara çekilecektir. Şu anda 99 kuruşu aşmış olan maliyetimize dikkatinizi çekerek diyebilirim ki; kombine çevirim santrallerimizi edindikten sonra biz 45 kuruşa elektrik satabileceğiz.

Soru: Yüksek maliyetlerden ve bezdirici tartışmalardan istifade etmeye çalışan kimi çevreler “artık bu kablo ile elektrik gelsin de biz de kurtulalım” demektedirler. Kablo ile elektrik gerçekten halkı kurtarıcı olur mu?

Ahmet Dargın: Ben ve Kamil bey “TC-KKTC ortak enerji çalışma grubu” üyesiyiz. Bu toplantıların birisinde, Türkiye’den meslektaşlarımıza bir soru sorduk. “Bu soruyu bilgilerimizi teyit için soruyoruz” dedik. Türkiye’deki piyasada elektrik fiyatları bellidir. Farz edelim ki biz bu elektriği aldık bunun KKTC’ye nakli maliyeti ne olacak? Havuzdan satın alma bedeli var, kablonun yatırım bedeli var, iletim bedeli var, kablodaki kayıp bedeli var, bu faktörlerin hepsini işin içine kattığımız zaman bu elektriğin bize maliyeti ne olacak? Aldığımız cevap şu; 11 Dolar Cent. Oysa biz, gazla üretimin maliyetini 7.36 Cent olarak öngörüyoruz. Arada tüketiciye yansıyacak önemli bir fark var. Şunu demek istiyorum sanıldığı gibi kablo ile gelecek elektrik en ucuz elektrik olmayacaktır. Eğer kablo bağlantısı olacaksa daha büyük bir sisteme bağlanacağımız için arz güvenliği bakımından kendimizi daha güvende hissedeceğiz. Bunun yararını görmezden gelemeyiz. Ancak bu bağlantı bize en ucuz elektriği temin etmeyecektir.

Soru: Enerji Bakanı’nın elektrik fiyatlarında artışa gidileceği yönünde bir açıklaması olduğu söyleniyor. Bu söyleme siz de dâhil misiniz?

Hasan Başol: 2019 yılına girdiğimizde, personel maaşlarına yansıtmak zorunda kaldığımız yüzde 19.88’lik bir hayat pahalılığı ile karşılaştık. Bu durum bizim aktif ve emekli personel maliyetimizi yukarıya çekti. AKSA’ya ödediğimiz kira bedelinde Dolar kurunu 3.80-4.00 TL üzerinden öderken şimdi 5.80 TL üzerinden ödüyoruz. Bu kira bedeli aynı zamanda Dolar üzerinden zamlandı. Bunlar  dışında gerçekleştireceğimiz yatırımlar için bir pay ayırmamız gerekiyordu. İşte bunlar ve benzer sebeplerle 85.05 kuruş olan maliyetimiz, 99.96 kuruşa yükseldi. Biz bu durumu sayın bakana aktarmak zorunda idik. Çünkü kararlar stratejik kararlardır.  Sayın bakan olabilir diyebilir ki; şu iletim hatlarındaki yenilenmeyi bir yıl erteleyelim ve maliyet artışında düşüş yapalım. Veya hayır yatırımlara olduğu gibi devam edelim ve bu zammı gerçekleştirelim. Anladığımız kadarı ile sayın bakan bu maliyet artış faktörlerini dikkate alarak fiyat artışı olacağını açıkladı.

Ahmet Dargın: Fiyat artışları ile ilgili olarak bilinmesi gereken bir başka durum ise yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalardır.  Son alışını gerçekleştirdiğimiz yakıtta litre başına 2 kuruşluk bir artış oldu. 54 kuruştan 56 kuruşa yükseldi. Ancak elektrik fiyatlarına yansıtmadığımız ara dönemlerde yakıt fiyatları 120 kuruşa kadar yükselmişti. Eğer öngörüldüğü gibi fiyat artışları gerçekleşmiş olsaydı fiyatlar muhtemelen oldukça daha yukarılarda olur ve şu sıralar yaşanan yakıt fiyat gerilemeleri sonucunda daha sonra da düşüşler yaşanırdı. Ancak muhtemelen kamu yararı gereği yakıt/fiyat uygulaması bir süreliğine ertelendi.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar