Ülkemizde sosyo-ekonomik toplumsal dayanışma ekonomisi kavramını geliştirmedikçe meselenin gerçek çözümü ve kalıcı çözümü mümkün görünmüyor.
Ekonomideki sıkıntılar sadece iktisadi problemler olmadığı aynı zamanda sosyal durumu etkileyen sosyal sorunları da içinde barındıran bir meseledir.
Toplumları gelişiminde sosyal ekonomik politikaların etkisi en etkin şekilde hissedilmektedir.
Örneğin işsizlik sosyal ekonomide bir kavramdır çünkü işsizlik bireyi ve toplumu sadece iktisadi açıdan etkilemez, ülkemizde yaşanan sorunların bir çoğunun temelinde sosyo ekonomik sorunlarını yattığı ve bu sorunlara yaklaşım olarak bu çerçeveden bakılmamasının yarattığı diğer sorunlar yaşamı oldukça zorlaştırıyor.
Bireyi bireysel çıkar ve kurtuluş noktasındaki mücadeleyi güçlendirecek bugüne kadar örgütsüz toplumların başına gelen birçok örnekte olduğu gibi her bireyin kendi kapasitesinin üzerinde borçlu olarak yaşamını sürdürmeyi doğal kılan kapitalist sömürüye dayalı sistemin kendiliğinden toplum yaşamını ve alışkanlıklarına değiştirebilen bu boşluk ülkemizde oldukça etkin bir şekilde görülmektedir.
Peki ülkede on yıllardır mücadele veren özel sektör hangi kural ve kavramlarla büyüdü ya da battı. Bilimsel olarak ortaya koyan sosyal devlet tanımının gerektiği gibi davranan siyasal yapıların öngörüleri politikaları yazılıyor mu, doküman olarak ya da bilim çevreleri olarak raporlanmış mıdır?
Ekonomik politikalar çerçevesinde ihtiyaç analizi var mıdır, varsa nerededir kim yapmıştır, hangi zaman hangi hükümet programına konmuştur ve toplumu sosyo ekonomi olarak ne kadar etkilenmiştir, bunları bilmek toplumun hakkıdır .
Toplum ise kendi varlığının yaşadığı coğrafyada ve devlette kendi hakkının gelişmiş dünya halkları gibi hak ettiğini bilmesi yaşaması doğrudan kendi bilinci ile ölçülür.
Hep arkasına sığındığınız statüko olgusu toplumun kendi kararları sonucunda oluşmuştur.
Toplumun demokratik hakkı olan katılımcılığı öncelemediğini, bu hakkı kendisine ailesine ve zümresine kullanmayı tercih ettiği sebepleri neden ve niçinleriyle mutlaka ortaya koymalıdır.
Şikayet ettiğimiz işin içinden çıkılmadığını düşündüğümüz ülkemizde yaşanan birçok sorunun temel kaynağının anayasal hak olan eşit yurttaşlık hakkı, temel hak ve özgürlükler noktasında toplumsal performans eksikliğimiz olduğunu düşünmekteyim.
Ülkemizde bugün yaşanan birçok sorunun temelinde meselenin toplumun toplumsal hareketler noktasındaki eksikliğinin siyaset üzerinde yarattığı toplumsal ihtiyaçlar yerine zümresel çıkar gruplarının etkisi siyasal partilerin ülkeyi yönetme performanslarındaki toplumsal ekonomide üretimde ve diğer tüm sorunların çözümünde ortak aklı arayacak yapıların oluşmaması başarısızlıklarının temel sebeplerindendir.
Halk ekonomisi yada dayanışma ekonomisi,bireyden başlayan ve topluma dönüşen örgütlü halk organizasyonlarının eşit adil aynı zamanda halkın yararına rekabetçi kurallar barındıran yapıların oluşması için halkımız sivil örgütlenme ile ülkenin yönetsel sorunlarını niteliğe dayanan tercihleri,ile bireysel çıkarcılık yerine toplumsal faydadan payına düşene razı olmayı tercih edecek yapıların oluşmasındaki yetkinin kendisinde olduğunu farkına vardığında halkımız,adil adaletli hukukun Etkin olacağı demokratik ve özgürlükçü bireyden halka geçişin temel felsefesini ortaya koyacak yapıların oluşması sonucunda ülkeye bir düzen gelebileceğine inanmaktayım.
Ülkemizde yaşanan tüm sorunların gerçek sebeblerinin göz ardı edilerek meseleyi kendimizin dışında değerlendirmek kolaycılık olacağını düşünüyorum bireyden aileye topluma ve halka dönüşmek ve bunun bir sisteme Ekonomi sosyoloji ideoloji Barındırmayan düşüncenin olmadığı bir yerde sorunların çözümüne inanmak hayalcilikten öteye değildir.
Kıbrıs halklarının kendi özgürlükleri noktasındaki tercihlerinin sonuçlarını tabiki en yalın haliyle halk yaşamaktadır.
Mesele kendi kararlarımızın sonuçlarını başkaları yaşamadığı gerçeği ve bilincinde olan örgütlü toplumlar kendi kararlarının sonuçlarına sonsuza dek katlanmazlar ve kutsamazlar.
Tüm değerlendirmeler sonuçlardan bağımsız değildir.
