GÜZELİM ADA YİNE ÇİÇEKLENDİ… (YA KIBRIS SİYASAL SORUNUNDA HAVALAR NASIL?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

GÜZELİM ADA YİNE ÇİÇEKLENDİ… (YA KIBRIS SİYASAL SORUNUNDA HAVALAR NASIL?)

Kuzey Kıbrıs’ın en güzel zamanlarıdır… Bu yıl kurak geçmesine karşın son yağmurlarla birlikte otlar çiçekler biraz daha boy attılar…  Yavaştan yavaştan tarlalar ovalar,  evler arasındaki boş arsalar  yeşillere bürünüyorlar…  Agagia dediğimiz Altıntoplar,  memleketi sarı çiçekleriyle sarmalamaya başladılar bile… Uzun yıllar kaybolduktan sonra yeniden dürüyen kırmızı horoz laleleri sarı lalelerin arasından kraliçeler gibi görünüyorlar…  Geçmişlerde ekili tarlalardan arpa çiçekleri çıkardı…  Yazık onlar kayboldular…
Kısaca bir ferahlık,   bir sevinç,  bir uyanış ki baktıkça doyamıyorsunuz seyrine…   Ne dediydi şair:  “Beni bu havalar deli etti!”  Her ne kadar aşmışsak da o yaşları,  ne gönüller ölür ölmeden insan,  ne tutuklu sevdalar yiter durmadan kalpler…
Ve işte böylesi bir bahar sevincinde dinliyorum “Kıbrıs”ı.   Mart ayının yeşiline çiçeklerine nazire,  kim adını ansa   sevinçlere karışmış umutlarda  konuşmakta… 
Yeniden birleşik Kıbrıs’a doğru…  Yeniden barış ve çözüm… Yeniden  iki halkın  Kıbrıslılar olarak “adasına”  sahip çıkmaları…
Tam bir bahar havası diyeceğiz de gerçekten öyle mi?  Bir bakıverelim: 
NE DİYORLAR NE EYLİYORLAR?   Kimileri çözüm refah getirecek, ekonomi uçacak diyorlar…  Hatta yıllar itibarı ile pembe tablolar sergiliyorlar…  Birleşik Kıbrıs’ın  barışçı geleceklerini müjdeliyorlar…  Ve son zamanlarda özellikle şunu söylüyorlar:  “Birleşik Federal Kıbrıs fakat   Kuzey’e mutlak bağımsızlık… 
İnsanın,  “Allah Allah rüyamızda görsek hayra yormayacağımız bir gelişme bu” diyesi geliyor…  Sonra kendimizi toplayıp,  “var bu işte bir bit yeniği”  diye şüphemizi diri tutuyoruz! 
ÇÜNKÜ:  Peşin peşin eğer “iki kurucu devlet”  inancında ve Kurucu devletlerin kendi içlerinde  “bağımsız olacakları kabulünde” bir  federasyon taslağı görüşülüyorsa,  nasıl ki Rum tarafı  iyi niyet gösterisi teklifinde “Maraş’ın  iade edilmesini” istemektedir;   Türk tarafının da ayni iyi niyetli karşılığı beklerken  Müzakereler safhasında KKTC’nin  de “bağımsız ve egemen  devlet olarak kabul  edilmesini”  istemesi hakkı olmalıdır…  Değil mi ki  “çözüm sonucunda Kuzey  zaten kendi içinde bağımsız olacaktır”  denmektedir!  
Oysa bakıyoruz,  Rum tarafının hiç de öyle bir niyeti yok!  Masaya iki “ayrı devlet”  yahut  “iki kurucu devlet”  olarak oturulmadı ki?   Ya hangi koşullarda başladı müzakereler?  Türkiye tarafından işgal  edilmiş illegal Kuzey devleti ile 1960 ahkamlarına göre hâlâ tüm adanın tek tanınmış devleti olan Güney’deki Rum yönetimi olarak oturuldu…
Tartışılan ise tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyettir.   Merkezi federasyonda Türk ve Rum halkları olarak oluşacak yetkilerdir…  Bu yetkilere sahiplikte Kuzey ve Güney federe devletlerinin  kendi içlerinde  “hangi organları ile ne kadar egemen ve yetkili  olacaklardır…” 
1960 Üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’nde de vardı…  Dolayısıyla başa dönecek olursak böylesi bir çözüm modeli ortaya çıktıkta   “peşin peşin Rum tarafının,  Türk tarafının   Kuzey’deki devlet oluş meşruiyetini kabul etmesi  gerekir… Hemen ardından da  “tanınmış iki devletin”  self determinasyon haklarını kullanarak  “Kıbrıs ortak Federasyonunda birleşmek”  için referandumuna gitmeleri   yani iki kurucu federe devlet olarak   “Kıbrıs Federasyonunu” oluşturmaları beklenir…
Oysa bütün temennilere,  umutlu    söylevlere,  bahar çiçekleri gibi açılıp saçılıp sevinç gösterileri yapılmasına karşın,   “Rum tarafından”  hiç de bu umutları onaylatacak sesler işitilmemektedir!  Hatta diyebiliriz ki  müzakereler  “Rum’un Kuzey’den ne koparacağı ile Kuzey’e şu veya bu orandaki nüfusu ile nasıl geri döneceği üzerine kurgulanıyor yahut önümüzdeki görüşmelerde rotanın   bu yöne çevrilmesi için zemin yoklaması yapılıyor…
KISACA:  Müzmin umutsuzluğumuzu  koruyoruz!  İnşallah sonunda utanan biz oluruz!
      **********     

YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI AMA CTP İLE UBP YILLARDIR İKİ KUTUP KADAR UZAKTIR BİRBİRLERİNDEN!
Ne zaman ki  DP-UG  biz yerel seçimlerde UBP ile işbirliği yapacağız dedi  ortağı CTP’nin fena halde canını sıktı.  Mesela Başbakan Yorgancıoğlu  “etik”  değil dedi…  Eski genel sekreter Akansoy  “hükümet resmen düştü”  dedi…  Yeni sekreter  “Kutlay Erk  UBP’nin ciğerimizi sökmesine müsaade etmeyeceğiz”  dedi…
İki parti arasındaki sorun medyada çok tartışıldı… Olurdu olmazdı dendi…  Ahlâki mi değil mi yorumları yapıldı…
Tüm bu tepkilere karşın galiba gözlerden kaçan şu oldu yahut önemsenmedi:  “CTP’nin UBP’ye yönelik siyasi husumeti,  UBP’nin CTP ile hâlâ bitiremediği için süregelen hesaplaşması!
Tutun ki  “Sağda ve Solda vuruşanlar sendromundan doğan”  bir ezeli  fakat tatsız mı tatsız rekabet!   Bu çekişme ve tokuşma CTP ile sonrasında kurulan UBP arasında   “Denktaş ve Özker Özgür”  dönemlerinden  beridir  sürüyor…  Hiçbir devrede etleri bir kazanda kaynamadı,  görüşleri uyuşmadı…  Kıyameti kopartan da Kıbrıs sorununa yönelik  “politikalarında”  hiçbir devrede  anlaşma sağlanamaması oldu… Bu tutumları ile de Kıbrıs Türk halkına büyük zararlar verdiler…  Şöyle ki:
Önce halkı   “Sol ve Sağ”  sonra  “milliyetçiler ve Kıbrıslılar”  olarak ikiye böldüler…
UBP Anavatan – Yavruvatan –  Atatürk –  Türklük dedikçe CTP de inadına ve dikine  “halklar kardeştir”  de dedi,  Kıbrıs Kıbrıslı Türklerindir de dedi,  adadaki Türkiye’yi de askerini de memurunu da sorguladı…
Gün geldi şimdilerde her ikisi de bu ülke için kan tere batmış ve rahmetle anılan  iki lider olarak  Denktaş ve Özgür iki düşman haline geldiler,  doğal olarak UBP’liler CTP’liler ayrımcılığını beterince azdırdılar…
KISACA:  İki parti arasındaki Kıbrıs sorununa sonradan ekonomik sorunlara da yansıyan görüş ayrılıkları halkı sadece kamplara ayırmakla kalmadı… Kan davasına kadar vardırılan olayları da tetikledi…
Bunlar hep biliniyorlar biz sadece ve kısaca hatırlattık…  Çünkü iki parti arasındaki  “husumet”  hâlâ devam ediyor.  Mesela ben her devrede  “neden olmasın”  diyerek  hep bir CTP-UBP koalisyonundan söz ettim…   “Neden iki güçlü parti  bir araya gelip  Kuzey’i yeniden  yaratmasınlar”  dedim…
Hayal edilmesi bile mümkün değildi ki gerçekleşsin! Nitekim şimdilerde  “iktidar ve muhalefet olmalarına”  karşın   bu kez  “müzakerecilik görevindeki Eroğlu’na yükleniyorlar ki bu da  kendi oluşturdukları  “koalisyon hükümetinin”  hem çalışmalarını hem de istikrarını etkiliyor…
OYSA ÇOK ABARTIYOR,  FARKINDALIĞI ÖZELLİKLE  YARATIYORLAR:  Geçtiğimiz günlerde CTP Parti Meclisi son hükümet krizini tartışmak için yaptığı toplantıda hükümete devama onay verilmesi için şu koşulları öne sürdüydü: 
BİR:  Reform çalışmaları takvimlendirilmeli ve hemen bu çalışmalara başlanmalıdır…
İKİ:  Koalisyon hükümetinin  “programından”  sapma olmamalı ve aynen uygulanmalıdır…
ÜÇ:  Anayasa değiştirilmeli yerel seçimlerle birlikte  referanduma sunulmalıdır…
DÖRT:  Siyasi partiler ve Seçim Halk Oylaması Yasası yeniden düzenlenmelidir… 
Hiç kimsenin   “hayır olamaz” itirazında bulunmayacağı  önerilerdir bunlar…  Buna karşın sadece şu örneği verelim ama: 
Bugün CTP’nin can’ı gönülden savunduğu ve Mali Ekonomik Paket’in kapsamında bulunan   “Reformlar”  bugüne kadar savsaklanarak,  neredeyse kadük duruma getirilmişse,  bu UBP dönemlerinde TC  ile hazırlandığı için CTP muhalefetine tosladığındandır!    Birinin yaptığına yapacağına diğerinin otomatiğe konmuş muhalefet şerhi ile  “hayır”  denmesi teamülünün sonucudur…  Bu süreç memlekete neler kaybettirmedi ki!
Kaldı ki madalyonun bir başka yüzü de vardır.  “Neyin Sağ’ı neyin Sol’u?  Kimsenin umurunda olmayan  fakat siyasi partiler bünyelerinde,  “aş iş” bekleyen gençleri tutmak çabalarında yamalanmış  “sloganlar”  işte!  İspatı da meydandadır..  UBP ile CTP iktidarları dönemlerinde memlekette hangi  “sol  yahut  vatan millet Atatürk’e sarılı hangi Sağ ideolojinin farkı ve üstünlüğüne tanık olundu?” 
Hangisi iktidara gelmişse ayni vaat ve söylemlerle geldi…  Ha,  bir tek Kıbrıs siyasi sorununda olagelen farklılık ise inadına muhalefet yapmayı sürdürmenin eseridir! 
BUNA KARŞIN:  Hâlâ memleketin insanlarını kendi kamplarında tutmak uğruna,  “birbirleri ile özellikle kavga ediyorlar ki dedirtsinler ki millete,  “vardır birbirimizden farkımız!”  Tırnak kadar bile yoktur!


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar