GÜNEY RUM LİDERLİĞİNİN HEDEFİ AÇIK SEÇİK ORTADADIR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

GÜNEY RUM LİDERLİĞİNİN HEDEFİ AÇIK SEÇİK ORTADADIR

Müzakerelerde işlerin iyi gitmediğini artık Dışişleri Bakanı Özdil Nami de kabul ediyor. Ki kendileri sorunla ilgili en iyimser yetkililerdendi. Sadece umut dağıtmıyor, yakında referanduma gidileceğinin müjdelerini de veriyordu…
Pekala onca iyimserliğine karşın müzakereler sürecinde Özdil Nami’nin bile “şevkini kıran” ne gibi açmazlar yaşanıyor?
Dünkü Havadis Gazetesi’nde Esra Aygın’ın sorularını yanıtlayan Nami hem bu can sıkıcı sürecin tıkanma nedenlerini açıklıyor hem de bir kez daha bu aksamaların GKRY’den kaynaklandığının altını çiziyor.
MESELA: Nami’nin açıklamalarından anlıyoruz ki Rum tarafı etkisini artırmak için üyesi olduğu AB’den temsilcinin de müzakere masasına oturmasında ısrar ediyor. Bu konuda diyor ki Nami, “etki sahibi oldukları bir bireyi müzakere masasına bitarafmış gibi oturtmaları olumlu bakabileceğimiz bir tavır değildir…”
Öte yandan. Zaten bildiğimizce ısrarla Maraş’ın iadesini müzakerelerin de önüne çıkarıyorlar ki Türk tarafının bu konudaki tavrı biliniyor: “Maraş kapsamlı çözümün parçasıdır…”
Nami’nin bir diğer açıklaması da Rum tarafının “yakınlaşma kâğıtlarını” dikkate almak istememesinden doğan sorun olmaktadır… Bizse geçmişte alınan bu kararları Anastasiadis’in masaya taşımak istemediğine hiç şaşmıyoruz.
ÇÜNKÜ: Sürekli tekrarladığımızca Rum liderliği müzakerelere başlarken hem “tek egemenlik ve uluslar arası tek temsiliyet” başlığı ile yeni bir sayfa açtı hem de 2004’te “hayır” dediği Annan planının ötesinde haklar kazanmak için tüm eski anlaşmaların üzerine sünger çekti. Tutun ki “tu baştan” başladı… 
Nitekim çözümden önce Maraş’ın iade edilmesini istiyor…
Annan Planı’nda olmayan Karpaz’ın da kendilerine verilmesini fısıldıyor.
Kuzey Mesarya’dan toprak kapmayı hedefliyor.
Henüz telaffuz edilmedi ama belki de Yeşilırmak üzerinde de büyük pazarlıklara hazırlıyor…
Bütün bunları ise masaya otururken kabul ettiğimiz “Tek egemen devlet” ahkâmına sığdırdığı “nüfus ve mülk çoğunluğuna dayalı Federasyon” tezi ile izah ediyor!
YA TÜRK TARAFI NE İSTİYOR? Ağızlarda çiğnene çiğnene şekeri yitip gitmiş tatsızlığındaki sakız gibi “barış ve çözüm!” Bunun için de doğrusu hem kapılarımızı hem gönüllerimizi açıyoruz Rum tarafına. Onlar ELAM’ları, “Kıbrıs Helen’dir Helen kalacaktır” sloganları ile düşman cephe oluştururlarken biz barış şarkıları söylüyor, önümüze gelen Rum’u kolundan tutup çekerek, “haydi ikili etkinlik yapalım” diyoruz… Hatta “Maraş sizindir buyurun alın” derken her hafta Mağusa Suriçi’ne gelip kiliselerinde ayin yapmaları için elden gelen kolaylık ve güvenceleri sağlıyoruz… Yani “bu kadar barışçı olmak da çok değil mi” dedirtiyoruz!
VE YİNE DE YARANAMIYORUZ: Çünkü Rum tarafı için çözüm tüm istediklerini almak demektir. O da “Kıbrıs egemenliği” anlamını çakar!

**********     
MÜZAKERELER TATSIZ TUZSUZ DA KOALİSYON HÜKÜMETİ Mİ “TATLI?” (VE IMF’MİZ)
Müzakereler tatsız tuzsuz devam ediyor da koalisyon hükümeti mi “tatlı?” Çekişip takışmaktan “iş yapmaya” fırsat bulamıyorlar da sormak gerekiyor? “Yapmak isteseler hangi işi yapacaklar?”
Mesela bir süre önce Koop. Merkez Bankası Yönetim Kurulu olayı yaşandıydı. Adamlar gazetelere tam sayfa ilanlar vererek ne kadar fedakâr ve cefakârca çalıştıklarını sayıp döktükten sonra “ilgili sendikayı suçlayarak sektöre sırf daha fazla zarar verilmemesi için özverili bir davranışla istifa ettiklerini açıkladılardı…”
İnanmadık! Çünkü biliyoruz ki bu ülkede “makam koltuklarına” oturanlar sakız gibi yapışırlar, kazısanız da çıkmazlar!
Ardından hükümet ortaklarını “Kalkınma Bankas’ına kim başkan olacak” tartışması sardı.
Şimdi “hayret” demez misiniz? Koop. Merkez Bankası’ndaki yönetim kurulu “millete devlete zeval gelmesin” diye istifa eder, öte yandan Kalkınma Bankası’na “Başkan atamak” söz konusu olunca milletin devletin kanına canına girerler!
TABİİ BÖYLE OLUR: Çünkü KKTC kırk yıldır hâlâ kurumsallaşmamıştır. Hâlâ bir Koalisyon hükümetinde nelere uymak gerektiği ile hangi alanlarda ayrılık gayrılıkların olağan sayılacağı konusunda her hangi bir konsensüse varılmamış, bu konuda kültür geliştirilmemiştir…
Nitekim DP-UG’nin yerel seçimlerde UBP ile işbirliği yapmasına CTP büyük tepki gösterdiydi. “Olamaz” restini çekerken, “etik” değildir dediydi… Eee, ne oldu? Yorgancıoğlu onca hiddet şiddetine karşın bu işbirliğini sineye çekti! Şimdi “eğer sineye çekecekseydin neden onca gürültü çıkardın” diye düşünmez misiniz? “Ne olmuş yani” demeyin.   
O “gürültü” memlekette hükümet istikrarı olmadığını, bu koalisyon hükümetine güven duyulamayacağının seslerini duyurdu, halkı gerdi, hükümet gitti gider telaşı yarattıydı!
Ya şu yerel seçimlerdeki adayların saptanması olayları? Millet işini gücünü bıraktı “siyasi partilerin adayları ile yarattıkları” serüveni izliyor! “Olmasın mı yani” diyorsunuz? Olsun ama olurken anlıyoruz ki “siyasi partilerimizin kendi içlerinde de ne bütünsellik kalmış, ne kural!” Kim sesini daha çok yükseltip kim elini masaya daha şiddetli vuruyorsa o öne çıkmakta…
FAKAT FİNANS OLAYINA DİKKAT DİYORUZ: Ve dönüyoruz biz sizin IMF’nizim diyen Sn. Akça’ya… Çünkü artık bankalar kademelerine kadar sıçramış çekişme ve takışmalar mesela “Mali ve Ekonomik Reformlar Paketi”nin uygulanması sorununu da aşmış, memleketin “finans” gibi üzerinde oyunlar oynanmaması gereken “Bankalar olayları” yaratmıştır!
Sn. Akça’nın bu olanları “etkisiz ve yetkisiz” bitaraf Büyükelçi olarak esefle izlediği düşüncesinde değiliz. Çünkü IMF’likten istifa ettiğini açıklamadı! Hatta diyoruz ki hâlâ KKTC’de Ankara rotalı çarkları döndüren yetkilidir.
Ve yine Ankara çıkışlı olması gereken bir tutumla başından beridir tüm Devlet sektörleri ile Kamu Görevlerinde çalışanların “maaşlarını törpülemek” üzerine inatla sürdürülen bir ekonomi politik söz konusudur… Nitekim Tek Sosyal Güvenlik Sisteminin devreye girmesiyle de “amaç yavaştan yavaştan hasıl olmaya başlamış, artık KKTC’de yeni işe başlayan bir Kamu görevlisi TC’de ayni emsaldeki bir memurdan bile daha az maaş almaya başlamıştır…
Aslında ne yapılmak istendiğini de çok anlamış değiliz çünkü KKTC’de gitgide işsizlik artarken, Sn. Akça’nın da bildiğince alabildiğine pahalı bir memleket olmuştur. Olmuştur ki mesela gelen turistler bir kahvehaneye bile oturmaktan korkar hallere düşmüşlerdir! Oysa hep ne dedik? “Türkiye bizi yaratacak, Rum’u bile aşacağız…” Büyük hayal!


**********     
KISACA TAKILDIĞIMIZ: (TC KENDİNİN BİLE ŞİKÂYET ETTİĞİ BİR KKTC YARATTI!)
Türkiye’de kapatılan kumarhaneler KKTC’de yeniden açıldı. Ve kısa sürede büyük bir sektör oluştu. O kadar ki “dünya casinolar” sıralamalarına bile girdi, düzenlenen turnuvalarda yeri var…
Her hafta uçaklar dolusu oyuncu devasa turistik otellerimize doluşmakta, TC’nin en seçkin şarkıcıları onlar için programlar yapmakta. Kısaca KKTC de müthiş bir “casino sektörü” oluştu… Zannedersek ülkeye gelen turistlerin istatistiklerde yansıyan sayılarına da büyük katkıları olmakta!
PEKALA TURİZM SEKTÖRÜMÜZ? Yani “kumar” oynamaya gelenler dışında KKTC’ye TC’den kaç turist gelmekte, otellerimizde kalırlarken çarşı pazara nasıl yansımaktadırlar? Kaldı ki burada son sayımlara göre aşağı yukarı 105 bin hatta fazlası ile TC kökenli yurttaşlarımız vardır. Sadece bu yurttaşlarımızın TC’deki aileleri kendilerini ziyarete gelseler az biraz hareketlenme olacak…
ŞİMDİ NE SÖYLEMEK İSTEDİĞİMİZE GELELİM. TC-KKTC ilişkilerinde başından beridir değişmeyen bir kısır döngü yaşanıyor. Mesela para akışı var ama teknoloji akışı yok! TC’den KKTC’ye bol ve çok tarafından ihracat var ama KKTC’den TC’ye zırnığı yok! Kumar turizmi var ama memlekete yansıyan turizm yok! Mersin Gümrüğü’nde KKTC ürünlerinin çıkışına her vesile ile engel var ama bu engellere neden olan KKTC’den kaynaklı sorunları izale etmek yolunda fiskelik yardım yok, falan… Kısaca lafın gelişi şu: Türkiye kendinin bile şikâyet ettiği bir KKTC yarattı!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar