GÖRÜŞMELER BAŞLARKEN: HADİ HAYIRLISI DİYORUZ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

GÖRÜŞMELER BAŞLARKEN: HADİ HAYIRLISI DİYORUZ

Bismillah rahim…  Siftah bizden bereket Allah’tan.  Hayırlısı ile başlasınlar hayırlısı ile bitirsinler…  İnşallah ve maşallah bir sonuca varsınlar… Diyelim ve de önce sağ ayağımızı uzatarak  eşikten içeri atlayalım…
Sonunda  “ortak açıklamayı”  aştılar ve açıkladılar.  Şu anda anladığımız zaten bir süredir anlamaya çalıştığımızca  şudur:
Ortaklık esasında kurulacak ve her halde bu nedenle adı  “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”  olarak konacak   yeni Kıbrıs  “Tek egemenliğe dayalı, tek kimlikli,  tek uluslar arası temsiliyeti ön gören bir siyasi yapıda olacaktır…”
Ancak  “tek egemenlik”  daha çok uluslar arası ilişki ve bağlantılarda Kıbrıs’ın Türk ve Rum  “kurucu devletleri” tarafından ve  her halde  “Merkezi bir hükümetle”  temsiliyet ve yürütme erki bulurken,  “Federal Kanatlar,”  yahut şimdilerdeki deyişle “Kurucu Devletler,”  veyahut Annan Planı’ndan kalma   “eyaletler”  kendi içlerinde  ayrıca  “özel egemenliklere” sahip olacaklar ki mesela Güney Kuzey’e Kuzey de Güney’e  karışmamacasına…  
BU OLAYI ŞÖYLE DÜŞÜNÜN:  Uzun yıllardır ayni evde yaşayan fakat bir türlü ne hakçasına paylaşımı ne de dolayısıyla evdeki eşyaların kullanımını beceremeyen ve bu nedenle de yıllardır başları hırgürden kurtulamayan eşler,  bazı arabulucularla yakınlarının da devreye girmesi ile bir anlaşmaya varırılar…
Anlaşmaya göre oturdukları ev her ikisinin de ortak malı olarak kabul görecektir. Değil mi ki kendileri de birbirlerinden ayrılamayacak kadar kaderin bağları ile bağlanmışlardır…  Ortaklık esasında birlikte yaşadıkları evin odalarını “bu senin bu da benim” diyerek aidiyetlerine geçirirlerken,  dışa karşı tek yetki ve sorumluluk içinde davranacaklardır…  Kendi odalarında kendi egemenlik ve özgülüklerinin sahipleri olurlarken,  dışa karşı hep mutlu ve mesut çiftler görünümü vereceklerdir…
Ancak bu ortak yaşamda  kimse kimsenin odasının kapısını çalmadan burnunu diğerinin odasına sokmayacaktır…  Evin bakımını onarımını işbirliği içinde yaparlarken,  idamesi için de mali güçlerine göre ortak bütçelerini kullanacaklardır…  
Ayrıca birbirlerinden habersiz dıştan taktik almayacak ve birbirlerinin kuyusunu kazmak için alavere dalavereye teşebbüs etmeyeceklerdir…
Sonra:  Öyle “ikide birde benim canım sıkıldı artık seninle ayni evde yaşamak istemiyorum” deyip ayrılmak yahut muzırlık çıkarıp tüm eve sahip olmak yasak olacaktır!
Hele hele bir başka ülkeye güvenerek veya yardımlarını alarak  evin içinde güç gösterisine kalkmak,  eşlerden birinin diğerinin üzerinde baskı kurmaya çalışması asla olmayacaktır!
  YENİ KIBRIS BÖYLE Mİ OLACAK?  Eğer yarın  başlayacaktır denilen müzakereler,  ellerimizdeki  “ortak metnin” artık ezberlediğimiz  “vazgeçilmez”  başlıkları ile  gerçek iseler,  bilmeliyiz ki altlarını doldururken şu yukarıda verdiğim   “ayni evi paylaşan iki kişinin”  durum vaziyetleri gibilerinden bir paylaşım söz konusu olacaktır…
Ancak taraflara bu müzakereler safhasında ve de anlaşmaya varmaları konusunda iki büyük  anlayış ve akıl izan  gereklidir:  “Demokratik tutum bir,  şovenizmden yani ırkçılıktan  arınmışlık iki…”
Kısaca Rum tarafı Türk tarafına  “düşmanı”  olarak bakmaktan vaz geçerse,  “bu ada benimdir”  psikozundan kurtulursa, bir çözüme varmak mümkündür…  Yoksa…  Yakında  nasılsa müzakereler başlayacak göreceğiz… 
Tabi ekleyelim.  Sonunda Downer Kıbrıs siyasi sorununa yenik düştü görevinden istifa etti! İyi de oldu çünkü Downer  bundan sonrasını o yıpranmışlığı ile götüremezdi… 
Kısaca bugün başlaması beklenen müzakerelere ve görüşüleceğini sandığımız çözüm başlıklarına  “hadi kırk yılda bir kez,  çok inanmasak da pozitif yaklaşalım dedik…   Yarın  çözümün  o kadar da kolay olmadığını anlatacağız…            

   **********
TÜRK TARAFI AÇISINDAN MÜZAKERELER TATSIZ BİR ORTAMDA BAŞLIYOR: Hatırlatalım: 


BİR:  Hükümet rahat değildir.  Koalisyon ortakları anlaşamıyorlar ki yeri geldi hatırlatayım.  Bu Koalisyon iki değil,  üç siyasi partiden oluşuyor.  DP-UG her ne kadar seçimlerde kader birliği yapmışlarsa da sonuçta iki ayrı partidirler.  Üstelik  “kurtarıcı”  rolündeki DP’ye karşın hem seçimlerde hem de sonrası koalisyon hükümeti sürecinde DP’yi taşıyıp götüren tutun ki  Ahmet Kaşifli UG’dir…          İKİ: Önümüzde yerel seçimler vardır ve CTP dışında hiçbir parti henüz sahaya çıkmamıştır… Dolayısıyle bazı adayların adları işitilse de  kesin olup olmadıkları bilinmemektedir.  Kısaca yerel seçimlere yönelik  “merak”  vardır ama  aktivite yoktur!
ÜÇ:  Müzakereler başladığında süreç ve tartışılan konular  koalisyon hükümetini  “dur bakalım ne olacak”  bekleyişlerinde olumsuz etkileyip durağanlığa sevk edecektir. 
DÖRT:  Bu etkileşimden  “Mali ve Ekonomik Protokol ile  yasalaşması için çalışılan  “tasarılar”  da etkilenecektir.  Nereden biliyorsun diyorsanız insaf diyorum.  Kırk yıldır yaşamıyor muyuz böylesi olayları!
BEŞ:  Kıbrıs siyasi sorunu başlayacak diye ne döviz kurları düşecektir ne de pahalılık dinecektir. Ne mazbata mağdurları sorunu halledilecektir ne de ticaret kesimlerindeki iflaslar duracaktır…
ALTI:  Oysa KKTC bu sorunlarla sarmalanmış,  almış başını gitmektedir.  Üstelik “bahtı kara maderini de kurtaracak bir kurtarıcı”  yoktur…  (Tabi AB çözüm müzakerelerinin başlaması şerefine kesenin ağzını açarsa durumlar mali konularda değişebilirler…)
KISACA:  Siyasi sorun müzakere edilirken Kıbrıs Türk halkı  bir yandan da  “yaşam mücadelesi”  vermeye devam edecektir.  Sittin senedir iki karpuzu bir koltukta taşıyamayan kabiliyetsizliğimizle cibilliyetsizliğimizi de  düşünürseniz biz bu yükün altında kalır,  beterin beteri oluruz.
KALDI Kİ BİR TEHLİKE DAHA VARDIR:  Bilinmektedir. Müzakereler başlamadan önce de bu memlekette   “başlamasını” kaçınılmaz ve zorunlu hale getirmek için   devletin dönen çarklarına androş koyup dumura uğratırken   “işte çalışmıyor, öyleyse oturun masaya anlaşın”  diyen bir kesim vardır…
Ki o kesim eylemlerden grevlere,  Güney’le ilişkilerden AB’ile müşterek politikalara kadar her türlü stratejik taktiği kullanıyor…
Şimdi başlayan müzakerelerle birlikte  marjinal dediğimiz bu kesimler bu kez çok daha pervasız çalışacaklardır.  Üstelik  artık ellerinde her hal’u kârda  gerçekleşmesi gerektiğine inanılan bir “çözüm”  silahı vardır…
Çözümü gerçekleştirmek için  devlet üzerinde baskı oluşturmalardan tutun da devleti zafiyete düşürecek her türlü  eylem ve taktiği kullanacaklardır… Ta ki halka “artık bıktık usandık,  anlaşın da bitsin bu iş”  dedirtene kadar…
Biz bu filmi geçmişte çok seyrettik.  Bunun için anlatıyoruz!
     **********
   “HAL  YASASI”  NİÇİN ÇIKMAZ

Hem de dört yıldır!  Tabi Et kombinası olayı da yanı sıra!   Her ikisi de  “toptancı”  sultasını çakmaktadır.  Ki memleketin Kooperatifçiliğini “Toptancılar” bir iki ayda  yıktılardı.  Nasıl mı?         Sebze meyve üreten köyleri tarıyor,  ürününü “kooperatiflere” veren üreticilere   peşin para ve daha yüksek fiyat vererek  elinden  kapıyorlardı.  Kooperatif kuruluşlarını bu yolla devre dışı bıraktıktan sonra da   “üreticileri kendileri için çalışan esirleri”  durumuna getiriyorlardı…
İşte  eğer “hal yasası”  çıkar ve    bu monopolü kırarsa “üretici” kazana aktır hem de   yeniden  “üretim kooperatiflerine”  dönüşün önünü açılacaktır…
Buna karşın dört yıldır  şimdi tasarı haline gelmesine karşın “hal yasası”  çıkmıyor.  Çünkü memlekette  sebze meyve ticareti ile    üretim ve ithalat ile istediği gibi oynayan “toptancı kesimlerin”   eline geçmiştir.  Üstelik artık bunlar  kökleşip güçlenmişlerdir  ki hal yasasının çıkmasını bile engelleyebiliyorlar…
ÖTESİNDE  artık hemen her kentte haftanın bir gününde kurulan  “pazarlar”  vardır.  Adeta  panayırlar gibiler.  İlk bakışta çok yararlı gibi gözüküyorlar.  Ancak pazar pazar dolaşan tüm “satıcıları”  söz  konusu “toptancılardır…”   Yani sadece  “toptancı” değiller,  ayni zamanda perakendecidirler.   Mağusa’dan Lefkoşa’ya Güzelyurt’a kadar onları hep ayni satıcılar olarak görürsünüz…  Müthiş bir organizasyon!  Hal Yasası çıkmaz tabii!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar