GÖRÜŞMELER BAŞLARKEN: (ANA BAŞLIKLAR VE GÖRÜŞÜLECEK KONULAR) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

GÖRÜŞMELER BAŞLARKEN: (ANA BAŞLIKLAR VE GÖRÜŞÜLECEK KONULAR)

Bizim gibi Mağusa’da kalebent kalırsanız haberlerin içinden değil, ardından koşturursunuz. Bu konudaki avantaj tutun ki Lefkoşa payitahtınındır… Ne var ki onlar da çoğu zaman bizden farksız kovalamacalar içinde olmaktadırlar…
Her neyse tatar ağası gibi haberleri gecikmişlik içinde yorumlamak durumunda kalmış da olsak doğrusu çok büyük kaybımız yoktur… Çünkü artık bu memlekette “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir!” Mesela yazmadıktı ama biliyorduk ki iki liderin ilk görüşmeleri hoşamedilerle geçecektir. Yanına da ilerideki görüşmelerin takvim saptamasını koyacaktır. Nitekim öyle oldu. Ve BM’lerce adeta dayatılan “ortak metin” imzalanıp, “ortak açıklama” olarak açıklandı… Bildiğimiz ve bildiğiniz de olsa bu “ortak açıklama”ya kısaca bir daha bakalım çünkü “yol haritası” yahut “rehber” dedikleri bu “metin” olacaktır…
ORTAK AÇIKLAMADA NELER VARDIR? Peşin peşin sanki mevcut durum bugüne kadar kabul görmüş gibi “mevcut durum kabul edilemez” denmektedir! Ve:
1. İki halkın Birleşik Kıbrıs’ta birbirlerine saygı göstererek ortak gelecekleri güvenceye almaları…
2. Liderlerin en kısa zamanda çözüme ulaşmayı hedefleyecekleri…
3. Çözümün BM’ler GK kararları, Doruk Anlaşmaları çerçevesinde “iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon zemininde, olacağı… Kıbrıs Federasyonu’nun BM ve AB’nin üyesi yanı tek egemenlik, tek uluslararası kimlik, tek vatandaşlık statüsünde olacağı… Birleşik Kıbrıs’ın Türk ve Rum vatandaşlarının aynı zamanda Türk-Rum kurucu devletlerinin de vatandaşları olacakları… (Ve kısaca artık ezberlediğimizce) iki federe devletin birbirlerine tahakküm edemeyecekleri… Her türlü anlaşmazlığın Federal Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanacağı…
4. Müzakerelerin her konu üzerinde anlaşma olması ilkesine dayandırıldığı… Vesaire…
Hatırlardadır, daha önce Filelefteros Gazetesi bu “ortak metni” yayımlamış biz de oradan alıp köşemizden ayazlatmıştık…
ŞİMDİ NELER YAPILACAKTIR: Bundan sonra bu “ortak açıklama”nın satır aralarına sıkışmış her biri ayrı bir “başlık” olan ve müzakere edilip üzerinde uzlaşı sağlanacak konular tartışılacaktır.
MESELA Güvenlik Konseyi kararları: Bilmem söylemeye gerek var mı. Bir teki lehimize çıkmadıydı! Şimdi bu kararlar federasyonun “zemini” olacaktır denilerek taraflar arasında yeniden tartışmaya sokulacaktır…
MESELA: 1977-79 Doruk Anlaşmaları: Bir süre önce köşeme almış, işte Denktaş- Makarios ve Denktaş-Kiprianu arasında mutabakata varıldığı halde Rum tarafının cıvıklığı nedeniyle kadük duruma getirilen anlaşmalar demiştim…
MESELA: Kurucu devletlerin yahut federe kanatların kendi içlerindeki egemenlik ve özgürlükleri ile kendilerine ait yetki ve icraatları ile merkezi hükümete katılmaları koşulları…
MESELA: Federal Anayasa’nın aynı zamanda kurucu devletler tarafından icra edilmesi ile öngörülecek “artık yetkilerin” neler olacağı…
MESELA: Federal Anayasa Mahkemesi’nin oluşumu…
KAFA KARIŞTIRAN VE BÜYÜK ÖZVERİYİ GEREKTİREN KONULAR: Ne diyorduk. Eğer “Rum’un Türk’e yönelik peşin hükümlü kafa yapısı değişmezse, çözüm olsa bile olmaz!” Dolayısıyla Rum’un değişmesi gerekiyor dediğimiz “kafasına” önce ve çok büyük oranda “demokrasi” dopingi şırınga edilirken, gerekirse kafatasını açıp içindeki “şoven duyguları” ve “Kıbrıs benimdir” psikozunu söküp atacak bir büyük operasyona ihtiyaç vardır… Bunlar olmazsa bu adada ne barış olur ne çözüm…             
**********
OYUNCAĞI BULDUK MU? EVVVET!
Nedir o? İşte “Müzakereler safhası!” İş yapamaz hale gelmiş hükümet için tutun ki cankurtaran simidi!
Bir kere ne deniyor? Bizzat Eroğlu “Halklarımızı anlaşmaya hazırlamalıyız” diyor… Ve bizatihi ortak metin “halkı motive ederek görüşmelerde dinamik bir hız sağlanmasına yardımcı olunmalı, aksi büksü yorum ve tutumlardan kaçınılmalıdır” diyor…
Haftada iki üç kez tarafların bir araya gelerek görüşecekleri var sayılırsa demek ki artık hayatımızın içi dışı siyasi sorunla dolacaktır…
Nitekim dünkü gazetelere şöyle bir baktım, daha iki üç gün öncesi memleket “battık, mahvolduk” diye bağırır, Narenciyecisinden hayvancısına kadar şikâyet etmeyeni kalmaz, zamlar nedeniyle feryat ayyuka yükselirken falan; hepsi buharlaşıp uçmuş, yerlerini sadece Kıbrıs sorunu almış…
ÖYLEYSE CANLARI SIKMIŞ DA OLSAK YAZALIM: “İnşallah bir çözüm olur” temennisi başkadır, “çözüm olacak ihtimallerini” bir gün çözüm sürecini bile olumsuz etkileyecek toplumsal rölantiye yatmak başkadır!
Kaldı ki önümüzde hiç de kolay olmayan ve şıp diye kesilebilecek kadar kırılgan bir sorun vardır…
Nitekim daha “teknik komiteler” bile kurulmamıştır. Gerek duyulmadığını sanmıyoruz çünkü asıl şimdi müzakerelerin büyük çapta “uzman kadrolara” ihtiyacı vardır. Hukukçular, tapu kadastrocular, tarihçiler coğrafyacılar, şehir planlamacıları falan…
Çünkü eğer çözüme giden yollar yürünecekse “önümüzde iki bölgeli iki toplumlu bir Kıbrıs” gerçeği var demektir… En zoru toprak paylaşımı ile Kuzey’deki Rum mülkü olacaktır… Bunları aşmak öyle şipşak olacak işler değillerdir…
KALDI Kİ TC’NİN GARANTÖRLÜK OLAYI VAR: Elbette bu konudaki son söz AKP’li Erdoğan’ın olacaktır. (Çünkü tek sestir.) Türkiye Doğu Akdeniz’deki Rum’un “gazı” konusunda gösterdiği hassasiyeti adadaki garantör ülke oluşunda da gösterecek midir? Yoksa geri adım mı atacaktır?
Üstelik ayni Türkiye’nin Kuzey’deki “Türkiyeliler” açısından da başı ağrıyacaktır çünkü Rum bir tekini bile olası “Birleşik Kıbrıs”ta görmek istememektedir! Hoş bir kesim Türkler de aynı düşüncededirler, zaten söylüyorlar!
Şimdi tüm bu gelişmeleri ne kendi bünyemizin sosyo-ekonomik sorunlarını hasıraltı ederek “varsın liderler görüşsün” kolaycılığına havale edebiliriz ne de siyasi sorundan azade kılabiliriz… Aksine süratle kendi içimizdeki sorunları temize havale etmeliyiz ki görüşmelerde rahat ve sağlıklı olalım…

**********   
ÖĞRENCİLERİN TATİLLERİ ÇOK UZUN DEĞİL Mİ?
Bazen rast gelir: Can sıkıcı laflarla başlarsınız yazmaya, konu konuyu, sorun sorunu açar, canınız çıkana kadar can sıkıcı ne varsa hepsini ortaya koyarsınız…
İŞTE BİR TANESİ DAHA: Kaç zamandır kafamın bir köşesinde oynaşıp duruyordu… Kendi kendime soruyordum: “Yahu diyordum, şu öğrencilerin Şubat tatili çok uzun değil mi?” On beş gün!
Kaldı ki sorulasıdır: Kimin için bu tatil? Öğrenciler için mi öğretmenler için mi?” “Hem öğrenciler hem de öğretmenler için” cevabını vermeden önce düşünün ama.
COĞRAFİ YÖNDEN: Mesela başka ülkelerde kış aylarında bu tip ara tatiller vardır. Olması da olağandır çünkü “kış oralarda kar, soğuk, ulaşımda tıkanıklıklar, trafikte beterince kazalar demektir. Öğrencileri bir süre bu hava koşullarından korumak için tatil verilir… Ya bizde? Arılar, karıncalar, sivrisinekler bile Şubat ayında ilkbahar gelmiş gibi oldukları yerden fırlamışlar uçuşuyor koşturuyorlar… Eee, böylesi ılık bir ülkede on beş günlük tatil neyin nesi oluyor.
KAFALARI DİNLENDİRMEK İÇİN Mİ? Hadi canım sen de! İmtihan sistemimiz ortada! Okullardaki ders saatleri ortada! Her öğretmene haftada kaç saat ders düştüğü ortada! Öğrencilerin sadece imtihandan imtihana bir iki gün çalıştıkları ortada! Eee! Sakın ola kafalar yoruldu dinlendirilmelerine gerek vardır demeyin! Bu memlekette kimselerimizin ne kafası yorulur ne de bedeni! Öyleyse bu kadar tatil neden?
VE EKONOMİK YÖNDEN: “Zaten memleket kepenk kapatmakla iştigal etmekte.” Bir de okullar on beş gün gibi gereksiz bir süre tatile girdiler mi piyasa tümden işsiz kalmakta. Oysa bizim gibi ekonomisi küçük işletmelerden ibaret, her alanda kısırlık çeken toplumlarda öğrencilerin bile (Üniversitelerden söz etmiyoruz) piyasaya yönelik alış verişleri büyük katkı sağlamaktadırlar…
Kalkar da on beş gün çarşı pazarı etkileyecek uzun tatillerle öğrencileri bu havalarda bile evlerine kapatırsanız, hem memleketin ekonomisi ile sosyal hareketlenmelerini beterince kısırlığa düçar eylersiniz hem de öğrencilerin okullarda süreklilik kazanan aktivitelerini atalete çevirir, eğitime zarar verirsiniz… Yani tatiller biraz daha kısa olsalar kıyamet mi kopar?


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar