Gidin be işinize! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Gidin be işinize!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Hukukun kendi için, adaletin de sadece Kıbrıs’taki Rum halkının siyasi arzuları için gerekli olduğunun saplantısında heyamola çeken  Makarios  kalıntılı Anastasiadis’in,  bayram tatili nedeniyle üç dört gündür hatırını soramadık..

Oysa “Kıbrıs’taki egemenlik hakkının  Rum çoğunluğunun hakkı olduğunu” savunurken, “azınlığın çoğunluğu yönettiği nerede görüldü” diyerek yeni bir adalet anlayışıyla siyasi çözüm arayışını sürdüren Anastasiadis’in…                                                       


BÜYÜK kutsalları olan “Noel”de bile Türk halkını Akritas planı ile kıyım kıyım kıyıp, sürüm sürüm süründürüp adayı Yunanistan’a ilhak etmek için saldırılarının üzerinden yarım asır geçti!

Fakat efsaneden ibaret eski Yunan tanrıları olmadıklarındandır ki “hukukun da adaletin” de “insanlığa” ait olduğunu ne hukukçu Anastasiadis öğrenebildi, dahası ne Makarios’tan bu yana gelip geçen yandaşları!  

İŞTE geçen hafta son moda fakat üçüncü sınıf politikacılardan Anastasiadis’i göz ucumuzla bu düşüncelerle izledik!

 Denecek ki düşüncelerin çok abartılı ve düşmanlık kokulu olmadı mı?

Hayır olmadı! Bir yandan Sn. Akıncı’ya,  “hadi uygun önerilerinle masaya buyur” derken; öte yandan Kuzey’e geçecek bir iki otobüslük yabancı turiste bile tahammülü olmayan bu “Rum mentalitesinden arızalı” politikacı karşısında, elbette biz de düşünce hakkımızı  kullanacağız!                                    

NİTEKİM geçen hafta da  sürdürdülerdi  hezeyanlarını!  Öteden beridir “Ege denizi benim egemenlik alanımdır” diyen ağa babası Yunanistan’a nazire, buradaki  Anastasiadis de Doğu Akdeniz’e sahiplik koyuyor ki bir Hz. İsa var gökte, bir de Rum-Yunan ikilisi var Akdeniz’le Ege’de!

Bir de sıkılmadan “müzakerelere başlayabileceklerini açıklıyorlar ama “garanti falan, eşitlik filan, gazı paylaşmak feşmekân  olmasın içinde” diyorlar!

Bizim Kuzey’de bir lafımız vardır, dünyalar sığar içine: “Gidin be işinize!”                                                             **********

“BALIĞI BAŞTAN KOKUTTUKTU!

 Bayram bitti dolayısıyla işimize gücümüze döneceğiz de öyle değil işte! Bir yandan önümüzdeki yerel seçimler, öte yandan geçen haftalardan bu haftaya da sarkarken, “durun bakalım ne olacak” dediğimiz “siyasilerin mal beyanlarıyla dokunulmazlıkların kaldırılması” gündeme girecek!

Her ikisi de birbirine bağlı ikizler gibiler!   Ki insana  “neden sadece siyasetçiler” dedirtmekte!”

ÇÜNKÜ “balık baştan kokar” bir, “siyasetçiyi temizleyip paklamadan hukukun üstünlüğünü daim kılamazsanız” iki!

(Nitekim şu yukarıdaki cümleleri yazarken bir yandan da beynimin diğer lobunda; “yahu onca arazi neden ranta dönüştü! Çarpık dediğimiz yapılaşmalar onca yıldır devam eder ve medyanın manşetinden düşmezken,  neden gelip giden hükümetlerin, belediyelerin dikkatlerini çekmedi…” Gibilerinden sorular oynaşıyordu!)

ÇÜRÜMÜŞLÜK:  Bildiğim halde İnternete girdim baktım, nedir “çürümüşlük” diye?”   “Fiziki yönden “canlıların, organizmalarının parçalanıp dağılmaları, yada organizmaları oluşturan parçaların işlevlerini yitirerek zaman içinde dağılmaları yani çürümeleri!” (Ve ürperdim! Bir gün öleceğim, toprak altında çürüyeceğim geldi aklıma!)

NEYDİ sebebi bu “çürümenin?” Tutun ki yıllar önce Güney’den Kuzey’e göç etmemize karşın, bu topraklarda yaşamaya, “bir gün çözüm olacak, herkes evine yurduna geri dönecek” düşüncesinde tahammül gösterildi!” Ne “kalıcı vatan” bellenildi ne “kalıcılığında devlet oluşumuz benimsendi!”

Aksine kırk üç yıl sonra bile artık yağmalanmamış, ırzına geçilmemiş, rantına kurban edilmemiş tek karış toprağı kalmayan Kuzey Kıbrıs’ta, bu siyasi tutum nedeniyledir ki  sosyoekonomik yapımızı da  bu kokuşmuş siyasi anlayışımızın bir parçası yaptık!

ASLINDA 43 yıldır “Kuzey’i vatan yapıp siyasi yönden Kıbrıs Türk halkının  kalıcı devleti olarak yaşatmak da hiç derdimiz olmadı! Zahiren  devlet mücadelesi veriyoruz gibi gözüktük ama aslında 43 yıldır   Rumun mallarıyla oynadık!

Sonuç da ortada ama: Sonunda kendi organizmamız olması gereken kendi devletimizi içten içe çürüten kendi “kurtlarımız” haline dönüştük. Hem de bir gün 1974’e kadar geri gitmek yada 1974 öncesi koşullarımıza dönmek pahasına!

FAKAT buna karşın sorulacak da sorgulanacak da. “Hadi söyle nerden buldun?” Ve cevap verilecek: “Falan yıl filan Bakanın araya girmesiyle falan yeri filandan şu kadar parayla ve karşılığında şu verilen söze binaen aldım, sattım, savdım, yedim, yedirdim…

 Eee Sonra! Yargıç mahkemede, “suçlu ayağa kalk” dediğinde, bir toplum olduğunca  ayağa kalkacak! 

O zaman ne yapacaksınız? Bu kez de ömrü boyunca Kıbrıs Türk halkının adadaki özgürlük ve egemenliğini, ayrı Türk devletini  savunan rahmetlik Denktaş’ı “tüm sorunların sorumlusu olarak mı yargılayacaksınız?”

SORUN ama dokunulmazlıkları da kaldırın! Yalnız bilin ki KKTC’i böylesi hesaplaşmalarla da  kurtarmak mümkün değildir! Önce inancınıza koyacağınız ideal ile KKTC’i egemen  devlet yapacaksınız ki reformları niçin gerçekleştirdiğinizin anlamı ile anlatımı olabilsin!                                                                                           **********

KISACA TAKILDIKLARIM: (GENE HESAP SORAMADIK!)

Yıllardır zaten asli görevleri olan kentleri “yaşanabilir” hale getirmek sözünde devralan belediye “başkan” ve “yönetim kurulları” bir kez daha “yaşanamaz” hale getirdikleri kentlerin hesabını verip kefaretlerini ödemeden seçim sandıklarında “seçmenden” oy isteyecekler!    

Belki de yeniden kazanacaklar! Kaybetseler de  gelenin gideni bile arattığı” gerçekte ne gam çekecekler ne sıkılıp utanacaklar!

KKTC’nin gerçeğidir bu! Aynen  hükümetler gibi!  “Yaptık” dediklerini bile yıkarak giderler!

 İşte şimdi de böylesi bir “ümitsizlikle” gideceğiz “Belediyecilerimizi” seçmeye! Tek fiskelik hesap sormadan, soramadan! 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar