Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazar, Nisan 28, 2024
Köşe Yazarları

Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin

Senaryodaki bildik halk kahramanı Recep İvedik adamımız bi’anda; “Ekinler baş vermeden kör buzağı topallamazmış” demişti ya, işte yine yaz mevsimi bitmek üz’re. Şimdilerde de teorik olarak sonbahar mı? Son mu yoksa bahar mı? Bahar bu ülkede sadece bi’hatun ismi bildik. Yok öyle ilkbahar veya sonbahar keyfi. Daha üç-beş ay önce yine kızgın güneş ve direkt 2014 Yaz’a girdik . Bu aralar yine yazlıklarım için ha’bire çamaşır makinem üzerinden ütücüme posta koyar oldum ama galiba da yaz bitiyor. Dün akşam koşu esnasında bunu hissettik dostlarla. Neyse, biz yine İvedik’e dönelim; “Ekinler baş vermeden” deyişi zaman belirtmek için kullanılmış, yani eylül ayından önce; topallayan kör buzağı da, anne karnından yeni çıkmış henüz gözleri açılmamış ve ayağa kalkmaya çalışan buzağıdır. Biraz daha açarsak; ekinler baş vermeden, yani hasat zamanı gelmeden; kör buzağı topallamaz, yani inek doğum yapmaz. Kısaca “inekler eylül’den önce doğurmaz” anlamına geliyor bu söylem. Bâyâ mânidar bi’yaklaşım! İlk söyleyen çok iyi söylemiş! Mâlum; insan doğar, yaşar ve ölür. Ünlü düşünür ve adamım McGregor; “İnsan ne melektir, ne de şeytandır. Çevresiyle değişir, gelişir ve dönüşür” demişti vakti zamanında. Hemfikiriz! Anne karnından çıkan her birey, çevresindeki değer yargıları, inanç sistemi ve yaşama biçimiyle değişir ve dönüşür. Örneğin New York’un Harlem semtinde doğan bir bebenin, suçluluk oranına uyumlu bir davranış sergilemesi kuvvetle ihtimaldir. İşte, bu değişen ve dönüşen teknolojik ve sanal âlemde herkes, toplum içerisinde etkin bir rol ve statü bulmaya çalışır. Verilen ödünler, yapılan göstermelik saygı duruşları, sahte duygu yansımaları ve varolan mahalle baskısı nedeniyle biz, biz olmaktan çıkar. Hatta bu abuk ince ayarlarımızı çocuklarımızda da uygularız. Düşünün ki her yeni bir cep telefonu aldığımızda ilk işimiz onu kendi isteğimize göre ayarlarını değiştirerek revize etmektir ama sonu yok. Her geçen gün teknoloji değişiyor ve biz de telefonumuzu kendimize benzetmeye çalışıyoruz ve tükenmişlik noktasına geliyoruz. Hele hele bu durum bir alışkanlık halini alırsa yandı gülüm keten helva. Değerli okuyucum, hayattaki bıkkınlık ve bitkinlik sürecin başladıysa hemen anne karnındaki ‘fabrika ayarlarına geri dön’. Sen, sen ol ki hayattan zevk alasın. Unutma, hiç kimse seni üzemez, sen istemedikçe. Kendine değer ve önem ver. Kendini de, telefonunu da sessize al. Ilımlı egzersize çak çak yap. Sağlıklı ve temiz beslenmeyi de ihmâl etme. Seyahatlerini asla ertlenme. Maşallah varsa çocuklarınla daha da kaliteli zaman geçir. Güzel uyu ki uyku bi’törendir. Hobilerini geliştir. Özellikle en az bir modern dans âleminden faydalan. İbâdeti de ihmâl etme Allah yaksın beni! Aksi takdirde kör buzağı topallar ama yine de ekinler baş verir. “Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin” modunda bi’Orhan Veli gibi; “Beni bu güzel havalar mahvetti; Böyle havada istifa ettim evkaftaki memuriyetimden; Tütüne böyle havada alıştım;  Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti” demekte fayda var. Aldığımız her nefesi bayram tadında yaşamamız gerek! Mâlum, bi’diğer sanatçı Gökhan Türkmen’in “Dene”sindeki gibi “savaş, dövüş bunlar hep bize zarar”. Aksi mi? Stres altında ezilen ve bu ilintide hastalıklarla boğuşan, çevresiyle çatışan, dünyaya küsmüş bi’ruh haliyle sürüngen bi’hayat bizi bekliyor. Unutmayın ki limit sizsiniz. “Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin” mi? Asla! Hade öptüm. Ciao..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar