Geçen hafta çok heyecanlıydı! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Geçen hafta çok heyecanlıydı!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçen hafta gündemde Kudüs vardı! Lozan Anlaşması vardı! Anatasiadis’in Türkiye’nin garantisiyle ilgili açıklaması vardı! Dahası “Gezici Araştırma Şirketinin” bizi katıla katıla güldürürken  az kalsın çatlatacak anketinin seçim sonuçları vardı!   Başımızda az belâ varmış gibi yayılmaya başlayan “HİV virüsü” haberleri vardı! Ve haftanın son gününe denk getirilen 13. maaşların ödemeleri vardı, seçime yönelik kampanyalar da hareketlendiydi!

TÜM bunların arasında Kıbrıs sorununu direkt ilgilendiren ve çok önemsediğim için bir iki kez “Köşeme” taşıdığım Erdoğan’nın Yunanistana yaptığı bir günlük ziyareti vardı. Eğer iyi bir hazırlık yapılabilseydi iki ülke ilişkilerine fayda sağlardı ama tam aksi oldu! Bu ziyaret nedeniyle anladık ki Türkiye ile Yunanistan hâlâ “iki düşman” gibiler!


BUNU zaten Batı Trakya’daki soydaşlarımızın AB’ye karşın “Yunan yönetimleri” tarafından esir muamelesi görmelerinden biliyoruz! Hâlâ Lozan anlaşmasına dayalı bir tutumla bu soydaşlarımız için “Türk” kelimesi bile kullanılmıyor, “Müslüman azınlık” deniyor ve hâlâ kendi müftülerini bile kendileri seçemiyor, Yunan hükümeti tarafından tayin ediliyorlar!

       ERDOĞAN Lozan Anlaşmasının günün şartlarına göre revize edilmesini önerince de Yunan Cumhurbaşakanı Pavlopulos küplere biniyor! Resmen kameralar önünde kavga ediyorlar… Zaten ondan sonrası için bir iyileşme yahut fayda beklemek de abese iştigal olacaktı, sonuçta bu ziyaret fiyasko ile sonlandı!

ÖTE yandan Ortadoğu Deaş’tan tamamen temizlendi haberleri gelirken, Trump anında düğmeye basarak, “hayır” dedi.. “Henüz Ortadoğu sorunu bitmedi! Daha Kudüs’ün İsrail’in başkenti olması sorunu vardır ki yeni bir sorun çıkana kadar bununla uğraşmak zorundasınız!”

Zaten o yeni sorun da biliniyor, PYD’a Türkiye sınırında devlet kurdurtmak!

BÜTÜN bunların arasında dönüp bir kez daha bakıyorum Kıbrıs’a ve diyorum ki “Allah’a şükürler olsun.. Ne bir Ortadoğu olduk ne Kudüs! Hatta talihli kullarız ki “Batı Trakya Türkleri” de olmadık! Eğer Türkiye “elini çekseydi üzerimizden akibetimiz farklı olmayacaktı. Şimdi Batı Trakya Türklerinin ki Erdoğan’nın Gümülcine’yi ziyareti dolayısıyle oradaki yunanlılar  pek çok Türk evine haç’lar çizerken, “Erdoğan gidici siz kalıcısınız” diye de yazılar yazdılar!

Bu nedenle hatırlatalım: Eğer 1974’de Türkiye Barış Harekâtını gerçekleştirmemiş olsaydı şimdi “Batı Trakya Türklerinin durumuna düşmüş olacaktık!”


FİKRİMİ DEĞİŞTİRDİM: (KARMA OY KULLANMAK İMKÂNSIZDIR!)

Müzmin bir karmacı olarak “adam gibi adamları” seçecektim! Geçmiş seçimlerde “seçme görevimi” böyle yerine getiriyor ve Meclise giren milletvekilleri karşısında büyük oranda isabetli davrandığımın keyfine varıyordum..

NE var ki  iktidarı süresince sorun yaratmaktan öte “başarısı” olmayan UBP-DP hükümeti giderayak CTP’nin koltuk değnekliğini  yaparak elde kalmış tek sağlam ve anlaşılır “bölgesel seçim sistemini” de değiştirerek “olumsuzluklarına” bir başarı daha ekledi!

BİR süre “değil mi ki ben karmacıyım” diye direnmişsem de “inceledikçe” anladım, öylesi bir “karma oylama kuralı” getirdiler ki “benim benim” diyenler bile uygulayamayıp “mühüre” yönelsinler! Çünkü bu seçim sisteminde en anlaşılır  oylama “mühür vurup tercih yapmakta” kaldı!

KARMA oy kullanacakların “seçme haklarıyla siyasi iradelerine” içinden çıkılmaz bir sistemle resmen ipotek kondu! Seçim gününden önce çalışıp bir kâğıda yazıp paravanda kopyasını çekseniz de beceremeyeceğiniz kadar!

       DOLAYISIYLA şimdiden merak ediyorum: 50 milletvekilini seçmek için her seçmen paravanın ardında ne kadar zaman kalacak? Ne kadar hatasız oylama yapılabilinecek?

Küçük bir seçmen kitlesine büyük gelen bir “seçim sistemi” yapılı ki biz yıllarca  tam tersi iddiada “dar bölge sistemini” de savunmuştuk. O sistemin içinde “adam gibi adamları seçip oylamak” çok daha kolay olacaktı..

ŞİMDİ önümüze gelene soruyoruz: “Yahu tanıyor musun şu aday’ı? Var mı kim olduğunu bilen?..” Ha, denecek ki zaten seçim bildirgeleriyle kendilerini tanıtacak değiller mi? Öyle de hangi aday  kendini olduğu gibi tanıtır ki?  Dolayısıyla adaylarla ilgili   en iyi ölçek  “bilenleriyle gören gözler ve anlatan dillerdir!” Kısaca kaldık mı dedikodulara!

Vesselam  bu ülkede çok büyük işler yapmamışsak da “büyük bir seçim sistemi” yarattık, bakalım hangi parti görecek hayrını?


KISACA TAKILDIKLARIM: (ÇELİK GERİ GELECEK Mİ VE HİV VİRÜSÜ!)

Geçen hafta “yasaklı göçmen olarak” KKTC’den iki defa sınır dışı edilen fakat iki Bakanlar kurulu kararıyla her defasında tekrar KKTC’ye dönen, vukuatları boyundan aşkın Veysi Çelik adlı bir TC’li üçüncü kez  sınır dışı edildi!

Halil hoca soruyor ama: “Artık bir daha KKTC’ye giremeyeceğine, Bakanlar kurulu kararıyla affa uğramayacağına inanabilir miyiz? Doğrusu meraklı bir  soru!

VE HİV VİRÜSÜ: Bu ülkede nüfusumuzun dörtte birini tutun ki Üniversite öğrencileri oluşturuyor. Geçici (de-fakto) nüfus olmaları da önemli değil  çoğunluğu dört yıl gibi uzun bir süre yaşamlarını aramızda geçiriyorlar!

Önceleri doğal turistlerimiz dedik, memlekete para bırakıyorlar dedik, sayelerinde lokantalar, yurtlar, bakkallar, kafeteryalar falan nemalanıyorlar dedik… Fakat geçen zaman içinde gördük ki “getirileri” kadar da götürdükleri var! Bir kere trafik canavarı olanları, uyuşturucu işleriyle uğraşanları, kadın pazarlayanları, yollarda bellerde dehşet saçanları!.. “Üniversite olan yerde bunlar da olacak diyoruz da Aids dediğimiz HİV virüsü de nerden çıktı? Yani bu kadar da olacak mı dedilerdi!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar