Kimse sanmasın ki bu kabadayılıklara teslim olacağız.
Bir tarikat gibi çalışan ve devlet olanaklarını kullananlara göz yumacağız.
Geçmişte, Kıbrıs Türkünü daha “daha fazla Türk yapmak” için her türlü zorbalığı deneyenlere nasıl direnmişsek, şimdi de “daha fazla Müslüman yapmak” için kabadayılıklara başvuranlara hak ettikleri cevabı vereceğiz.
Aşağıdaki iki görüş, Havadis gazetesinin iki yazarının görüşleridir.
Mete Hatay ve Eşref Çetinel’in.
Görüşlerini Facebook’ta dile getirdiler.
Havadis Gazetesi Genel Müdür ve Genel Yayın Yönetmeni olarak harfiyen katıldığımı belirterek aynen yayınlıyorum;
***
Mete Hatay: Sabah namazında yataktan sekmeyi Vasilya’daki (Karşıyaka) evimizde daha fazla vakit geçirmeye başladıktan sonra anladım. Yukarı Vasilya olarak bilinen, Hacı Yahya (eski Türk mahallesi) mahallesindeki köyün en son eviyiz. Köy 1963 yılındaki olaylardan dolayı boşaltılmış ve köylü Kırnı’ya göç etmek zorunda kalmıştı. Köylü 1974’ün Eylül ayıyla birlikte köylerine döndüklerinde ise tüm Türk mahallesinin yakılıp yıkıldığını görmüşlerdi. Bu yüzden hepsi aşağılardaki boşaltılmış Rum evlerine yerleştirilmek zorunda kalacaklardı. Mahallenin Osmanlı döneminden kalan, harika bir Kıbrıs mimarisine sahip camisi ise yakılmış yıkılmış vaziyette 2000’li yıllara kadar kullanılamayacaktı. Bu arada 1970’ler ve 80’lerde yabancılar bu yıkıntı haldeki evlere ilgi gösterecekler ve tonlarca para harcayarak satın aldıkları bu harabeleri Kıbrıs mimarisine uygun bir hale getirip, yukarı Karşyaka’ya muhteşem bir artı değer kazandıracaklardı. Bu arada köylü camii olarak köyün ortalarında yer alan eski Ortdoks kilisesini kullanmaktaydı. Ta ki 2000 yıllarının başında eski camii restore edilip koskoca bir minare eklenip, tekrar hizmete kazanılana kadar. Tabii bu arada eski Türk mahallesi artık gayrı-Müslimlerin yaşadığı bir mahalleye dönüşmüştü. İlk başlarda köylünün gönüllü “müezzinleri” tarafından alçak gönüllü bir şekilde okunan ezan son 6 yıldır kabadayılık yapar gibi herkesi rahatsız edecek şekilde merkezi bir şekilde bangır bangır hoparlörlerden, 7 dakika boyunca süren bir şekilde yapılmaktadır.Defalarca Müftüye şahsen müracaat ederek, yalvararak, ricalar ederek, gazetelerde yazarak, hoparlörün sesinin biraz kısılmasını istememize rağmen ses her geçen gün biraz daha taciz eder vaziyette, bilinçli bir şekilde açılmıştır. Car cur gibi metalik bir sesle, her sabah, namaz vakti tüm mahalleyi yatağında sektirmektedir. İslam ile ilgili yanlış algıların dolandığı günümüzde bu tür yapılan zorbalık ve kabadayılıklar, İslamofobia’yı tetikleyen unsurların başında gelmektedir. Tabii Kıbrıs’taki durum “seni belleyen kadı, kime yapacan şikayetini” durumu olsa da yine ümitsizce yalvarıyorum. Eğer yine tedbir alınmayacaksa, mahallede kalan iki üç Müslüman aileden gelen biri olarak beddua etmekten başka çarem kalmamıştır. Allah sizi de bundan sonra hiç uyutmaz inşaaaaalahhhhh. Kötü Megafonlar ve hoparlörlerle ezanı mahvederek en büyük günahı işleyen, ezanı gereksiz uzatarak adeta bir arabesk gazele çeviren, hoşgörü göstermeleri gereken insanları taciz eden bu kişileri yüce Allah’ın takdirine havale ediyorum. Onlara doğru yolu göster yarrrabbiiim!
Eşref Çetinel: Mete Hatay bey bu ezan olayı zaman zaman “muhafazakâr çevrelerin” ki ne kadar ve nasıl muhafazakâr oldukları belli değildir, inadına tutumlarda abartılarak seslendiriliyor. Hatta bazı cenazelerde gerek camide, musalla taşı önünde ve gerekse mezarlıkta gömülme sırasında “törenler” o kadar uzatılır ki yakınları ağlamaktan helâk olurken, katılanlar da “gömseler de bitse” diye serzenişte bulunurlar. Müslüman dininin akidelerini zorlaştırıp cemaate zorla ve yanlış şekilde dayatmayı büyük olasılıkla “dinsiz imansız dedikleri Kıbrıs Türk’üne bir misilleme olarak” kullanıyorlar…Ve fena halde can sıkıyorlar!
