O kadar büyüksün ki asgari ücretlinin maaşından kesinti yapar sonra döner ayni asgari ücretlinin elektrik ücretlerinde indirim yapacağını müjdelersin!
…Böylesi kıstasları anlamak hiç mümkün olmaz çünkü KKTC’de sosyal adalet anlayışı etik duygulara değil, politik çıkarlardan kaynaklanır!
Ki ne zaman maaşlarda artış söz konusu olsa bilinir ki ya öncesinde ya hemen sonrasında o maaşları alıp götürecek bir zam furyası yada azdırılıp artırılan pahalılık vardır!
ASLINDA Hükümet edenlerin kendileri zaten muhtacı dide durumundadırlar ki maaşlara yaptıkları zamları ödeyecek parasal kaynak oluşturamayınca boş çantadan okus fokus deyip tavşan çıkartan Zati Sungur gibi, “15 bin TL’nin üzerinde aylık alanlardan şu kadar yüzde oranında kesinti yapacağının” kararını çıkartır..
SONUÇTA olan Ali’nin külahını Veli’ye Veli’ninkini Ali’ye giydirmektir! Gariptir ama böylesi mali yada ekonomik tasarrufların bile adına “sosyal adalet” derler!
…GEÇTİĞİMİZ günlerde Ana muhalefet Başkanı Erhürman da söylediydi. Şöyle ki İnsanlar evlerine 7 TL’lik ekmeği alıp götürmekte zorluk çekerlerken, malum varlığı ve önemiyle başrol oyunculuğunu kimseye kaptırmayan KIB TEK memleketi 80 milyon TL’lik zarara uğratıyor! ***DEVLET OLMAK: Ki “olduk” dediğimizin öncesinde “liderlikler” ve “Yönetim Kurulları” gibilerinden kendi aralarında örgütlenip memleketin dirlik düzenini biraz da “fedakârca” yüklenen toplum önderlerimiz vardı..
Birbirlerine dayanarak çoğunlukla ayni partiden ve anlayış birlikteliğinden doğan “kadro hareketleri” içinde icraatlarını arkadaşça dayanışmalarla gerçekleştiren “Yönetimlerdi” bunlar..
Öncelikle “seferberlik toplumu” oluşumuzun idrakindeydiler. “Ulusal mücadeleyi” siyasi çözüm gerçekleşene kadar sürdürmek zorunda olduklarını da biliyorlardı.. BİR DE ŞU SON YILLARA BAKIN: Artık hiç bir yurttaşın güven duymadığı gelip giden hükümetler serüvenleri yaşanıyor ki bazıları dillere destan!
TÜM icraatlar şaibelere sarılı! Bazıları “yargıdan yargılı” bazıları esastan “yanlış!” Bazıları da şaibeli!
SIKIŞTIKÇA ve çaresizliğin son raddesinde anca kullanılması gerekirken zırt pırt kullanılan “kanun hükmünde kararnameler” de cabası!”
Muhalefet haklı olarak bağırıyor! “Yasa gücünde kararnamelerle çok sayıda ihalesiz akaryakıt alımına gidilmesi yanlıştır, kanunsuzluktur” diyor ve olayı mahkemeye taşıyor***
ARTIK SAPLA SAMAN BİRBİRİNE KARIŞIYOR: Şöyle ki “suçlu olan siyasi ve sosyoekonomik yapısallığı nedeniyle Devlet mi suçludur yoksa Devleti yönetenler mi” sorgulamasında! BU soruya bir KKTC yurttaşı olarak artık ben de cevap veremiyorum! Çünkü KKTC bir dünya devleti değildir!
TÜRKİYE’den gayrı ne tanıyanı vardır ne hatırını soranı! Yıllık bütçesini de zaten TC’nin parasal katkıları ile oluşturmaktadır! ÜÇÜNCÜ ülkelere ya Güney Rumunun Avrupalı pasaportu ile seyahat etmektedir yada Türkiye üzerinden aktarmalı gitmektedir!
NE darphanesi vardır ne hazinesi! Vaziyetleri iare edecek “emisyon” hakkı bile yoktur! BANA sorarsanız buna karşın onca Bankanın ve Merkez Bankasının KKTC’deki varlıkları hele o dudak uçuklatan kredileri falan mucize olmalıdır!
Ki bir başka mucize de şudur:
***
YABANCILAR CENNETİ KKTC! Bir günlük gazetemiz dün şöyle bir manşetle yayımlandıydı.. “Suçlular İçin Cazibe merkeziyiz!”
UZUNCA süredir “ülkemizdeki illegal sorunlara yönelik” dikkat çekmek için artık günlük hayatlarımızın vazgeçilmez olaylarını teşkil eden ilgili haberlerini ben de “köşemde” ayazlatıyorum!. VE ARTIK KKTC’deki suç ve suçluları yazıyorum! Şu veya bu nedenlerle dış ülkelerden gelen çoğunluğu öğrenci kimlikli genç insanların gerçekleştirildikleri kanun dışı eylemlerini vakalarını yazıyor ve tabi hayıflanıyorum!
Çünkü bu gençler KKTC üniversitelerine gelmekte kayıtlarını yaptırmakta ne var ki yıllarını özel sektör yanlarında, ötesi türlü çeşitli işlerde çalışmakla geçirmektedirler..
KİMİLERİNE göre “işçi açığını” kapatmış da olsalar gerçekte sadece “kaçak ve vasıfsız öğren ciler” olmaktan öte değillerdir! Bu nitelikleriyle öğrencilik dışı çalışmalarıyla yasa dışıdırlar ve suçludurlar!***
NE VAR Kİ ARTIK bu suçlar “Esrardan fuhuşa, sirkattan darba kadar varanlarıyla birlikte gitgide suçlara suçlar ekleyerek artmaktadırlar! BAZI öğrenciler kaçak taksicilik bile yapmakta, bazıları da arabalarla trafikte terör estirmektedirler!
***
GEÇMİŞTE ki henüz böylesi pis işlerin yeni başladığı dönemlerde “dikkat” diyerek yazarken, tehdit bile edildiydim, bazıları da bana “ırkçısın” dedilerdi!.
NE BİRİ NE ÖTEKİYLE hiç ilgim yok ama! Sadece yazıp söylediğim bize “temiz üniversite öğrencilerinin” gerektiğidir! Afrika’nın “zavallı” ve “çaresiz” diyeceğimiz genç insanlarını bize bile artık dar gelen bölgemizde barındırmak, üstüne bir de olanca kanunsuz olaylarını yarattıkları korkuları sineye çekmek her halde reva’yi hakkımız değildir, olmamalıdır! ***
NE VAR Kİ şimdilerde dikkat çekmek istediğim artık bu “öğrenci” kisveli özellikle Afrika kökenli genç insanların gitgide günlük vukuatlarda adlarının çok daha fazla ve sık sık medyada ayazlanmalarıdır!
NİTEKİM geçtiğimiz gün 2021-2022 Adli Yılının kapanışında konuşan Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fadıl Aksun üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken konuşmasında söz konusu “soruna” da dikkat çekerken “Suçlular Ülkemizi cazibe Merkezi olarak görüyorlar” dedi! Yanı sıra alışık olmadığımız diğer bazı kanun dışı olayların da altını çizerek..
Kİ ARTIK sormalıyız: “Devlet olmayı gözlerken “neden bu pis işlerin cazibe merkezi olalım?”
Adını bile işitmediğimiz ülkelerden gelerek aramıza katılan bu genç insanlar neden okullarından çok daha fazlasıyla sokaklarda bazı işyerlerinde, geceleri eğlence yerlerinde görülmektedirler! Ki ben bir tabak yemeğe bulaşık yıkayanını da gördüm! ÇALIŞMAK ayıp olmasa da (ki sigortasızdırlar, kimlikleri “öğrenci” olarak geçen bu insanlar artık “yerli” dediğimiz halkı da korkutuyor, Kuşkulandırıyor ve artık “bu insanların aramızda ne işleri var” diye sorgulanıyorlar!
EVET sormak zamanı geçti bile! Bu insanlar ne zaman denetlenecek, sorgulanacak ve asli işleri olan “öğrenciliklerine” ne zaman dönecekler?