Bu ifade Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit’e ait… Geçtiğimiz hafta içinde 30’uncu Sosyal ve Ekonomik Konsey toplantısında konuşan Özyiğit eğitim adına bazı konulara değindi.
Tam gün eğitime vurgu yaptı. Herkes biliyor ki geçmişte tam gün eğitim veren tek devlet okulu olan Şht. Ertuğrul İlkokulu’nun o dönemdeki müdürü Cemal Özyiğit’ti. Bürokratik ve teknik aksaklıklar olmasına rağmen o dönem Şht Ertuğrul İlkokulu’nda yürütülen proje kanımca başarılı olmuş ve veliler tarafından da desteklenmiştir. Belki geliştirilmesi, eksiklikleri tamamlanması gereken bir projeydi ama devam etseydi bugünlere iyi bir ışık tutacaktı.
Bu ülkenin 1974 sonraki dönemine baktığımızda gelip geçen her hükümet ve bakan “hedef tam gün eğitim” demiştir mutlaka… Bu söylemler bugüne kadar çok da inandırıcı olmamıştır. Cemal Özyiğit, tam gün eğitimi denemiş, bir noktada başarılı olmuş biridir ve bu ülkede “eğitime sürenin uzatılması” konusunda en doğru planlamayı yapabilecek arasında en ön sıralarda gelir.
Ancak bu kez ben olsam, tam gün eğitime yüksek maliyetler gerektiren, büyük nüfuslu okullar yerine taşımacılığın olmadığı az nüfuslu okullardan başlardım. Çocukların evlerine gidip yemek yiyip tekrar okula geldiği çok sayıda köy okulu bulmak mümkün.
Mesele tam gün eğitime geçmek değildir aslında. Esas mesele eğitimde süreyi uzatırken, bu sürenin nasıl kullanılacağıdır. Önemli olan bu sürenin verimli kullanılmasıdır. Yoksa tam gün eğitime geçmenin bir yararı olmayacaktır.
OECD PISA Sınavları Direktörü Andreas Schleicher geçtiğimiz yıl Türkiye’ye yaptığı bir ziyarette: “Öğrettikleriniz artık gereksiz; ezberde iyi, yaratıcılıkta kötüsünüz. Yeni dünyada yaşamayı sağlayan gerekli becerileri öğretmiyorsunuz” demişti. Aslında bu durum bizim için de geçerli. Açıkçası öğretmemiz gerekenleri yeniden gözden geçirmek ve yetiştireceğimiz çocukların dünyadaki yaşıtları ile yarışabilecek düzeyde olmalarını sağlamamız gerekir.
Eğer gerçekten tam gün eğitimde bahsediyorsak, bunların dikkate alınması gerekir. Yoksa kuru kuruya eğitimde sürenin uzatılması çocukların boş zamanlarını çalmaktan öteye gitmeyecektir.
PISA Sınavları Direktörü Andreas Schleicher bir önemli noktaya daha parmak basıyor: “Eğitimin genel başarısı asla öğretmenlerin başarısından fazla olamaz. Yani öğretmenler ne kadar iyiyse, sistem de o kadar iyi olur. Önemli olan en yetenekli kişileri öğretmen olmaya çekmek”
Schleicher çok doğru söylemiş. Yani siz en iyi sistemi de kursanız, öğretmenin onaylamadığı bir sistemin işlemesi de çok zordur. Çünkü uygulayıcı öğretmendir. Dolayısı ile Cemal Özyiğit, tam gün eğitimden bahsederken, mutlaka öğretmen sendikaları ile istişare içinde bu değişimi yapmak zorundadır.
Sayın bakanın müdür olduğu dönemde Şht. Ertuğrul İlkokulu’nda tam gün eğitim uygulamasının sekteye uğramasının en önemli nedenlerinden biri de tüm paydaşların ortak bir noktada buluşamamış olmalarıydı. Bu tecrübeyi edinen Özyiğit’in bunu dikkate alacağını ümit ediyorum.
Hükümetin kurulmasının üzerinden bir yıl geçmiştir. Artık eğitim adına ciddi icraatlar beklenmektedir. Verilen sözler vardır. Bir süredir dillerde dolaşan Vizyon 2030 Belgesini sayın bakanın kısa sürede açıklamasını bekliyoruz. Çünkü artık icraat zamanıdır.
